Kendine yarattığın kaygıları, korkuları düşün; ondan daha niceleri var.
Yürürken düşmekten korkarsın, belki bu hayatta hangi yolu yürüdüğünü bile bilmiyorken... En masum hayvanlardan korkarsın, hem de onlar senin ondan korkmandan daha çok senden korkuyorken… Para kaybetmekten korkarsın, oysaki parayı yanında götüremeyeceğin bir son veya yaşarken tadına bile varamayacağın yoksunluklar varken...
Mutsuz olmaktan korkarsın ama aslında mutluluk olasılıkları yaratmak ve ona doğru koşmak yerine, mutsuzluk imkanlarını tekrar tekrar zihninde canlandırırken hem de... Başarısız olmaktır en büyük takıntın ya, en azından bir gün daha yaşamayı ve bir tebessüm etmeyi bile başarmaktan tat almayı bilemeyecek kadar...
Eleştiriden korkar, ilişkiden kaçarsın, hayatını değiştirmekten korkarsın, şu an her ne içindeysen bu alanda kalmayı seçersin. Adrenalin ve dopamin dolu aktiviteler fobidir senin için, daha hiç deneyimlememişken…
Çoğunlukla bugünün işini yarına bırakmazsın ama bugünü yaşamayı yarına bırakırsın ya, işte yarın hala yaşıyor olacağından emin olmana hayran kalırım.
Bütün fobiler, korku ve kaygıların nedeni, senin bir zamanlar bir durum karşısında olgunlaşmamış zihin yapınla, gerçek olmayan tanımlamalar yapman veya başkalarının hikayelerini yanlış bir biçimde kendine almandan kaynaklanıyor. Her zaman dediğim gibi, bir kod ya da yanlış durum kişinin kendi içsel sebepleri ya da dış etkenler üzerine olmak üzere iki durumda ortaya çıkar. Üstelik korku, kaygı ve fobilerin yer etmesi sadece çocuk yaşlara da dayanmaz; bugün şu an, yarınları sana zehir edecek bir kodu yaratıyor bile olabilirsin.
Basit birkaç örnek üzerinden açıklayayım. Hayvanlara karşı gelişen korkular küçükken karşılaştığımız durumlar üzerine gelişiyor. Zihne kodlanan bu durum, daha küçük bedenimizin normal olarak korkması üzerinedir. Bu sebeple bu tarz korkularla ilgili zihne ispat sorusu yükleyerek o kodu kırmak uygun yöntemdir. Gerçekten korkmak için haklı bir neden olup olmadığının cevabına bakınca, o korkunun yersiz olduğu ortaya çıkıyor.
Başkalarının yaşadığı ilişkilerdeki aldatmalar ya da şiddet, geçimsizlik hallerini görerek ilişkilerden ya da evlilikten korkmak da böyledir. Kıtlık bilinci de geçmişte ya da yakın zamanda geçirilen mali krizler üzerine yerleşir. En basiti bir dönem işsiz kalmışsan, çalıştığın yerden memnun olmasan bile işten ayrılmaktan korkarsın.
Nedenini bilemeyebilirsin düşmekten korkmanın, arabanın hızlı gitmesinden yahut motosikletten korkmanın; ama zihnin ya daha önce yaşadığın fiziksel benzer bir durumu yaşaman ya da örneğin denge hassasiyeti yaşamış olman benzerliği üzerine gelişmiştir.
Zihin “hayatta kal” kodu ve buna karşılık ya da harici bir biçimde “güvenli ortam” arayışında olur. Bu durumda da yerleştirilen güvensizlik algısı korkuya, kaygıya dönüşür. Bu yüzden arabayla hafif hızda gitmekten ya da motosiklete binmekten korkmak güvensizlik hissi veriyordur.
Uzun yıllar yaşamamış olsan da 35 yaşında ilişkilerde güvensizlik problemi yaşamaya başlamış olabilirsin. Üstelik buna done olacak çok şey yaşamamış olsan da, zihnin bir önceki ilişkin ya da çevrendeki bir ilişkiden bu anlamı çıkarmış ve kendini kod olarak yerleştirmiş olabilir. Bir danışanım gerçekten somut bir tane bile örneği olmadığı halde biten ilişkileri yüzünden ilişkilere güvensiz bakıyordu. İlişkiyi bitiren kendisiydi ve çok beğenmediği için bitirmişti. Karşı tarafın güvensizlik verdiği hiçbir eylemi de yoktu, en ufacık bile. Ama ya daha evvel bu kodu yerleştirmişti ya da bir ilişkiye yüklediği anlamlar çok yüksekti ve kaygıya dönüşmüştü. Kaygı kendini beslemiş, aynı yerden ilişkiyi vurmuş ve üstelik orada artık bir sonraki ilişkilerine yansıyacak bir güvensizlik koduna evrilmişti.
Başarısız olma kaygısı da başarı ya da başarısızlığın karşısına yüklenen anlamla birlikte kod haline gelir. İnsan ya başarılı olduğunda sevildiğini düşünmüş ya da başarısız olmayı gülünç olmak gibi bir negatif anlamla taçlandırmıştır. Mükafat ya da kayıp sisteminde yüklediği bu anlamlar üzerine başarısız olmaktan dehşet korkar hale gelmiştir insan.
Birçoğunuzda vardır yönetme takıntısı. İşler hep kontrolünde olsun istersin. Kontrolü elinde olsun ister bazıları işte, ve bu kontrol yitimi korkusu ve kodu halini alır. Bir aşka düşer gönlü, aşkın kontrolü yoktur ve bu yüzden bu aşktan kaçar; ya da bilmediği işlere girmez, ortak olmaz. Parasını bile borsaya yatırmaz, kendi kontrolünde olmadığı için.
İşte bütün bunlar bahsettiğim şekillerde durumların karşısına koyduğun anlamlarla birleşerek kod haline gelir.
Peki nasıl aşarız bu fobileri, korku ve kaygıları?
Profesyonel destek alma tercihiniz ayrı ama, ben size kendi kendinize yapabileceğiniz bir yöntem yazıyor olacağım. Alın elinize bir defter kalem, oturun yanımdaki koltuğa. Şimdi, önce sırayla bütün korku ve kaygılarımızı yazıyoruz.
Ardından sırayla bakıyoruz “ne anlam yüklemişiz” olayın kendisine diye. Mutlaka somut bir açıklama bulmalıyız. Bu tespiti 1 dakikada yapıyorsanız bile, üzerine 5 dakika daha düşünmelisiniz. Acele acele geçişler yaşadığınız için çözemiyorsunuz meseleleri. Üzerine düşünmek doğru sonucu verir. Her bir korku ve kaygının üzerine düşünüyoruz. Çocukluktan en yakın zamana kadar doğrudan bir yaşanmışlık var mı bu tanıma uyan? Örneğin hayvan korkusunda başına gelen, başarı ya da ilişkilerle ilgili seni güvensiz hissettiren, ürküten bir olay yaşadın mı? Sende yoksa etrafında ne görmüş olabilirsin? Birebir neden bulamadıysan türetmelisin. Örneğin yüksekten atlamaktan korkuyorsan yere sağlam basamamak ya da düşmek ya da uzaktan görememek ile ilgili bir olay geldi mi başına, böyle emsal arıyorsun.
Buldun ya da çok düşündün bulamadın, en son aşamaya geçiyoruz. Kendini ikna et! Buna şimdiki aklınla, bedeninle, gücünle, şu anki gerçekliğinle “aynı gerekçeyi” söyleyebilir misin? Gerçekten o korku ve kaygı için haklı neden mi bu bulduğun ya da bulamadıysan şu an haklı bir neden bulabilir misin? Farz edelim diretiyor beynin aynı cevapta. Söyle ona ikna etsin seni. Otur şimdi ikna etmeye çalış. “İlişkilerde güvensizlik korkum var. Bu geçmiş ilişkilerimden kaynaklandı. Evet ben mutsuz oldum ilişkilerimde ve bu korku haklı.” dedin misal. İspatla, deliller koy ve ikna olmamaya çalış ve ikna etmeye çalış! Sahne senin, sonuç senin! Aslında böylece ağır korku ve kaygılar olmasa da çoğunu halledebilirsin.
Ama önemli bir not: Böyle şeyler tek seferlik değildir. Tekrarlar korku ve kaygılar. Tekrarlar olduğu anda aynı soruyu sormaya devam et, hem de korku ve kaygıyı o an yaşarken?
“Şimdi kendimi ikna etmeye çalışacağım. Neden korkuyor ve kaygılanıyorum? Bu gerçek mi? Şu an inanmıyorum. İnanırsam korkacağım, ikna olmazsam bırakacağım”
Hiç duymadığın ve hiç sesini duyurmaya çabalamadığın bir zihnin var, gör onu! Konuşunca deli olunmuyor! Kendinle konuşmak kendinde olanı bilmektir. Kendine sorabilmek ya da söyleyebilmek, kendini yönetebilmektir. En şahanesi mi? İstediğin kalıba dönüşebilmektir…
Ruhun ve zihnin bir avuç topraktır. Yine söylüyorum, hangi tohumu serpersen mahsulün o olur. Mahsulü azaltamazsın, yani attığın tohum mutlak surette başak verir. Ne ekersen onu biçeceksin! Korku mu? Kaygı mı? Huzur mu?
Betül Yergök /Mentalizasyon
mail: info@mentalizasyon.com
İnstagram/Youtube: @mentalizasyon