Kaygı bozukluğuna yönelik çokça tıbbi, psikolojik ve spritüel önermeli yazılar mevcut zaten. Ve aslında kaygı bozukluğu olan insanlarımız da eskiye nazaran bunun daha çok farkında ve kendi zihin yordamıyla da neden ve nasıl geliştiği belirleyebiliyor. Peki neden ve nasıl olduğunu bildiğimiz halde neden ortadan kaldıramıyoruz kaygı bozukluklarımızı? Ve hatta neden çözümlemesini yapıp farkındalığa vardığımız halde kendiliğinden düzelmiyor? En önemli sorulardan biri de terapistler ya da makaleler neden tam olarak faydalı olmuyor?
Bu yazıda kaygı bozukluğunun diğer çokça şekil ve nedenlerine girmeden sürekli kendini yenilemeye müsait olan kök nedeni ve etkili çözümü size veriyor olacağım. Ama elbette ki bu işi halletmek çok kolay olmayacak olsa da, inanır ve çabalarsanız çözebileceğinizi garanti edebilirim.
Kaygı bozukluğunun en sık tetiklenen noktası: “geçmişin taşları ve geleceğin telaşları”. Cebinde geçmişte yaşadığı travmatik ya da sıkıntılı anıları taşıyanlar, bunun tekrarlanması kaygısına her zaman açık olurlar. Yine bugünkü yaşamında olan herhangi bir konuda uzak geleceğe bakmaktan kendini alıkoyamayanlar da “belirsiz” olan gelecekten korkarlar. En sıkıntılı kaygı bozukluğu ise bu ikisini birbirine bağlayarak dozajı artırınca oluşuyor. Yani kişi geçmişte yaşadığı deneyimleri hiç unutmuyor ve her ne geleceği düşünüyorsa belirsiz olan her alana geçmişteki negatif tablolardan ürettiği kötü senaryoları yazıyor.
İş bu kadar derin de olmayabilir. Yani öyle sürekli geçmişteki sıkıntıları senaryolaştırmıyor ama günlük telaş içerisinde ani panik durumları yaşıyor da olabiliriz. Ama işte tüm bu her seviye kaygı bozukluğu ve panik halinin zihin ve beden ekseninde olan nedeni “kendi üretimimiz olan varyasyon ya da senaryolardır”. En basiti bir yere giderken birazcık trafikte kalsak kalp çarpıntısı yaşıyor olabiliriz. Buradaki kalp çarpıntısı sadece geç kalma üzerine değildir. Kalp çarpıntısı, zihnin bu geç kalma üzerine diğer tarafın göstereceği tepkileri ya da olası negatif durumları yazıyor olması ve bu yazılan senaryoya inanan kalbin ve ruhun panik haline geçmesidir.
Şimdi önce şunu kabul edin: beyniniz bu üretime alışmış ve kim bilir kaç zamandır bu senkronda yaşatmış sizi. İşte meselenin çözümü de bu sebeple zor ve aynı zamanda kolay. Ancak öyle iki şifa bir çarka açmayla çözülemez. Hep derim, zihninizin işleyişini siz kontrol ede ede düzeltmedikçe her anlık çözüm anlık olarak kalacaktır. Bir de hepinizin hatası da bu çözüm çalışmalarından sonra tekrarlanan kaygı bozukluğunu yeni bir kaygı sendromuna döndürüyor olmasıdır. “İşte bak çözülmüyor bu!” paniği de “round 2” yani:)
E hadi gelin kendi kendinize hangi yolu izlemeniz gerektiğini ve çözme yönteminizi belirleyelim en kolayından:
1- Kabul: Zihnimizin kaygı konusunda geçmişten gelen ya da belirsizlikler üzerine senaryo ve varyasyonlar yaratma konusunda bir şekilde, bir zaman kodlandığını ve bu komutta çalıştığını kabul edelim. (kabul çok önemlidir, altını çiziyorum.)
2- Kontrol ve Takip: Zihnimizin hangi durumlarda hangi senaryoları ya da duyguları yarattığını takip edelim. Yani bu evre çözüm değil belirleme olacak. Kendinizi bir ya da iki hafta izlemeye alın ve gerekiyorsa bir deftere not alın, hatta gerekirse tek tek her olayı. “Hangi kaygıyı yaşadığınız, ne düşündünüz ya da hissettiniz ve kaygılandınız?” sorularının cevaplarını bulun ve yazın. (bu bilişsel çözümlemedir.)
3- Karşı Senaryo Yazımı: Bu kısmı lütfen eğlenceli hale getirin kendinize. Madem sizi kaygıya sürükleyen senaryoları da siz yazmıştınız, ona karşı yeni senaryo yazmayı neden başaramayasınız? Gerekirse saçma ve komik, sizi güldürecek senaryolar yazın ve hatta bu olumsuz senaryoyla kaygılanan kendinizle dalga geçin (rahatlama için faydalıdır). Şimdi tespitlerden sonra da kendinize zaman verin (2 hafta, 1 ay, 3 ay, hangisini dilerseniz fakat kısa olmamalı). Bu süre zarfında kabulümüzü unutmadan ilerliyor ve zihnimizin kaygı tetikleyici senaryosunu takip ettiğimiz için yakalıyor ve ona karşı pozitif bir senaryo yazıyoruz. Bu sadece bir seçenek senaryo, yani inanmaya zorlamayın kendinizi ve inanmadınız ya da sakinleşmediniz diye vazgeçmeyin çalışmadan. Zihnin uzun zaman işlediği komuttan çıkması ve tersi bir işleyişe geçmesi hatta inanması zaman ister. Ona zaman verip sadece “ya da böyle bir senaryo da olamaz mı?” diye fısıldadığınızı düşünün. Uzun bir süre bu kaygı senaryosunu yakalama ve karşı senaryoyu zihnimize fısıldamayı yapıyor olacağız. Yani zihnimizi yeni ve pozitif senaryo üretmeye alıştıracağız.
4- Sakinlik, İnat ve Süreklilik: Unutmayın kısa zamanda çözüm almaya çabalamak yok. Kabul ettiklerimizi kabul etmeye, takibimizi sürdürmeye, kendimize ve zihnimize her zaman bakıp orada neler olduğunu görmeye ve olumsuzlara karşı olumlu seçenek olasılıkları sadece söylemeye devam ediyoruz. “Oldu mu, olmadı mı, ne zaman çözülür” soruları bu çalışmaya dahil olursa başarılı olamazsınız, zira bunlar yeni bir kaygıdan başka bir şey vermez. Azaltmak yerine çoğaltmayın. Hep olumsuz düşünen bir arkadaşınıza “ya belki şöyle de olabilir” diyormuş gibi rahatlıkla ve süreklilikte ama bu iş çözülene kadar bundan vazgeçmeyerek devam ederseniz emin olun düzeldiği ilk anı “acaba ne zamandı?” diye merak edeceksiniz.
Hep biz yazdık inançlarımızı, korkularımızı, eksiklerimizi, egolarımızı ve fazlalarımızı, hatta bitmeyen acılarımızı. Hep biz yazdık, elimizde zihin kağıdımız ve kalemimizle. Yavaş yavaş en güzel senaryolarımızı yazmak mı, işte o da elimizde! Bir kez yazdıysak bir kez daha yazarız!
Geçmişin taşlarını ceplerinizden atmanız ve geleceğin telaşlarını bırakmanız dileğiyle…
Betül Yergök
İnstagram: @betulyergok
Youtube: @mentalizasyon