Çokça kez yazılmış ve irdelenmiştir “ego” elbetteki. Ben de birçok yazımda hırsa, egoya ve kendini bilmemeye değinip durmuşumdur. Ancak bu kez, gerçekten korkunç seviyeye ulaşan egonun bilinmezliğini ve kaybettirdiklerini bambaşka bir fırtınayla estirmek istedim.
Sona yazılacak ağır sözü başa yazarak başlamak belki daha etkili olacak bu sefer: Egonuz ruhunuzu tamamen sarmış ve sizi ele geçirmişse, artık dostlarınız size karşı sadece “susacaklar”. Asla düzeltmeyecekler ve siz gerçeğinizi duyamayacaksınız.
Benim için çok acı bir noktadır bu esasen. Tersten gidiyoruz madem, anlatalım. Düşünün bir; dost dediğin hata yaptığında uyarır, düştüğünde kaldırır, karıştığında toparlar. Ama egon seni ele geçirmişse ve bunu dostun fark etmişse sana artık hiçbir şey söyleyemeyecektir. Yani bindiğin o yanlış kayıkla, kayalara çarpa çarpa ama anlamaya anlamaya yüzeceksin. Hata yapmamak ve kendini doğruluğun içinde güvende hissetmek isteyen insanlar için, bu gerçeklik bana olduğu gibi ağır gelecek olmalı.
Bakın normal bir egodan yahut ortalamanın biraz üzerine çıkmış egodan bahsetmiyorum. Hatta gelin bir kategoriyi daha ayıralım. İnsanların bazı eksiklikleri ya da kendilerinde eksilen duyguları üzerine egoları zedelenir. Bu zedelenmiş egoları ile de sadece kendilerini vururlar. Yani örnek vermek gerekirse, bir ilişkide terkedilen biri zedelenen egosu yüzünden yeni flörtlerde üstün davranışlar sergileyebilir. Bu spesifik kırılan egoların yansımaları ve arızaları olağan ve geçicidir. Ben burada “Egozede” derken, gerçek anlamda saçından tırnağına, işinden her tülü ilişkisine kadar egosuna bulanmış insandan bahsediyor olacağım.
Egonun ruhu sarmasının hemen ardından insanın doğasında değişkenlikler olur. Her insanın içinde iyi ve kötü bütün detaylar var olduğuna göre değişkenliğinde buralarda olduğunu anlarız. İşte tam da bu nokta da şunu söyleyebiliriz: Ego sarmışsa ruhu, artık kalp kirlenir, zihin bilinçsizce düşmanlaşır ve kötü ne varsa meydana çıkar.
Ne acı ki; Egozede insan ise bu olanların asla farkında değildir. Farkında olmayan bu insanı da kimse fark ettirmeye çalışmaz. Çünkü tam olarak buna da o ego engel koyar artık. Akıl sağlığını yitirmek gibidir, hala akıllı sanması gibidir kaybedenin. Düşünün ki karşınızda çok kötü bir insan var ve kesin olarak iyi olduğundan emin. Üstelik size de iyilik taslıyor. Asla onu kötü olduğuna ikna etmek istemez hatta bunun bahsini bile yapmazsınız. İşte ruhunu egosuna teslim etmiş insan yeryüzünün bu yönüyle en acınası batağına sağlanmıştır.
Egozede insan kaybettiklerini de anlamaz. Kendini kaybetmesi ya da kendi egosunu bilmesi bir yana, hayatta kaybettiklerini de anlamaz. Anlamamakla da kalmaz, yine aynı egosuyla bu kayıpları bambaşka yorumlar. Ne bileyim karşısındaki alınganlık yapmıştır, eziktir, egoludur vs. olan olmayan ne varsa karşısındaki insanlara yükler olumsuzlukları.
Egozede insan en sık ve en çok dostlarını kaybeder. Aile bağları da zayıftır genel olarak. Hayatın olağan akışında, ego bu ya, kendilerini nasıl görüyorlarsa öyle de gösterirler ve bu yüzden yeni tanışmalarda yahut kısa süreli tanışıklıklarda sevilir, beğenilirler. Ruhlarını saran ego o kadar güçlüdür ki; bir süre etrafındakileri de etkisi altına alır ve yaratılmak istenen algıya ulaşılır. Ancak Egozede insan egosuyla kendini iyi satmış olsa da bir süre sonra ona kaybettiren şey de yine aynı egosu olacaktır.
Egozede insan genel olarak etrafındaki çoğu insandan farklı ve üstün olduğunu düşünür. Bu yanlış olsa da bu düşünce sırasında en azından kendi dünyasında sorun yaşamaz. Ancak bu düşünceleri bozulduğunda, yani rekabet duygusunu dürten durumlarda düşen egolarını yükseltmek için zehrini akıtır. Burada akan zehir iki yöne akar; biri kendi ruhuna diğeri yönelttiği insana. İşte egosu zedelendiğinde sevdiklerine ya da onu çok sevenlere (dost, aile, eş…) batırdığı iğne, karşısındaki insanı yaralar ve yaralanan insan da panzehir olarak Egozede insandan kaçar. Böylece akrep gibi kendini zehirleyen Egozede insan, hayatında önemli olan insanları kaybeder.
Egozede insanın bir takım istek ve arzuları için yapması gereken şeyler, egosunu zedeleyebilecek şeyler olur. Bu yüzden bu eylemleri gerçekleştirmez ve reddederler. Arzularını da bunlar için yapılması gerekenleri de reddeder. Ama bazen o kadar arzular ki, (kasıtlı gibi görünse de) artık ruhunu sarmış düşman ego yüzünden, aracı insan bulur. Yani hedefe ulaşması için yapılması gerekenleri sağlayacak birini adeta maşa gibi kullanır. Bunu bazen bilinçli yapsa da zihnine bile yayılmış olan bu ego artık otopilot devrede olduğundan bazı hareketleri de otomatiktir esasen. Manipüle ederek yönlendirme yapar ve basamak olarak kullandığı durum ve kişiler üzerinden hedefe ulaşır. Neticede aile, dost ya da eş gibi yakın değerde olan insanların bunu fark etmesi halinde bu insanlara verdiği şey hayal kırıklığı ve yıkımdır. Kendisi ise bu insanları ve değerini kaybeder. Yine söylüyorum bu olanlara rağmen bunu hiç ama hiç fark etmez ve duymazlar da.
Zihnin kayıp ve kazanç mekanizmasında kazanca ulaşmak için matriste kayıp ihtimalleri de değerlendirilir. Zihin amaca ulaşmak için yapacaklarının “olası kayıp” olması halinde bundan korkar. Ama mükafat sistemi nedeniyle de belli sonuçlara ulaşmak ister. Egozede insanda mükafat koduna konmuş bir isteğe ulaşması için asıl engeli kayıp mekanizmasındaki ego arızasıdır. Bu nedenle de zihin sıkışıp kalır belirli konularda, Egozede insanlarda. Fakat bu kişiler bu sıkışıklığı reelde zihinde olduğundan az hissederler. Kendilerini de manipüle ederek egolarını üst seviyede tutmak gibi bir alışkanlıkları olduğundan, bu durumu da reddederler işte. Normal olsalar en azından yapmaları gerekeni yapıp sonuca bakarak yaşamaları mümkünken, hayatlarını da zorlaştırırlar işte.
Ancak en vahimi bu insanların kendi hayatlarını zorlaştırmaları da değildir; kendinden ve yakın çevresinden kaybettikleridir. Evrene yansıyan en kötü tablo ise “çok çirkin görünürler”. Yani örneğin hayatından giden insanlar sadece küsmezler ya da kırılmazlar. Aksine egosundan zehri yemişlerse nefret ederler Egozede insandan. Üstelik Egozede İnsan kaybettiği insanlardan bu kaybın nedenini de asla duymamıştır ve duymayacaktır.
Egozede insanı egolarının yayıldıkları alandan tanıyabilirsiniz. Sadece iş hayatında ya da kadın-erkek ilişkisinde olan egolar bilinçaltında bir duygusal eksiklikten oluşur ve bu yalnızca ona sorun yaratır. Ama iş hayatına, ailesine, dostluklarına, çevresine, para ya da sosyal yaşam algılarına kadar dağılmış bir ego var ise, işte Egozede insandır karşınızdaki.
Bu yazdıklarım asla bir tespit değildir. Asla herkesin yazdığı gibi psikolojik bir analiz de değildir. Açıkça söylemeliyim ki; (ve sanırım bu bir sorun) etrafımda ve yakınımda bu türden çoktur. İğneyi yemişliğim ve zehri yutmuşluğum da epey çoktur zamanında ve zaman zaman. Bu yüzden, şimdi başa dönüp ince ince tekrar okuyun; çünkü aranızda bu hastalığa yakalanmış insan da çoktur ama haberi yoktur. Ve şahsım adına da söylemeliyim ki; Egozede bir insanın hayatından “susarak çıkmak” da epey yorucudur. Egozede insanla yürümek zordur. Yürümeyin, kazancı az kaybettirdiği ve riski çoktur, bunun ise zaten gereği de yoktur.
Ama ya haberin yoksa ve sen de ruhunu teslim etmişsen? Bu yüzden;
Yalvarın dostlarınıza, var ya da yok siz karar vermeyin. Her ne düşünüyorsanız düşünün, siz yine de dostlarınıza egolarınıza dair size gerçeği söylemeleri için yalvarın.
Betül Yergök /Mentalizasyon
mail: info@mentalizasyon.com
İnstagram/Youtube: @mentalizasyon