Bazen herhangi bir konuda herhangi bir şeyin olmasını sadece isteriz. Peki gerçekliğimiz nedir?
Aşkı kalemiyle yaşayan ve yaşatan bu kadın olarak, zihnin istekleri ve gerçekleri de en iyi aşkın içinden örneklerle anlatmayı seçerim. Sizler elbetteki başka konular için de aynı tahlili bu yazı üzerinden yapabilirsiniz.
Bir ilişkimiz olsun ya da olmasın, varsa olanın kıyas ve analizi konusunda; yok ise de zaten aşkın bizzat gelmesi konusunda vizyonlar, tarifler ve beklentiler oluştururuz. Bu istekleri evrenin nasıl anladığı başka bir yazımın konusu olacak ama ben zihnin yarattığı tarif ile kişinin gerçekliği arasındaki uyum ve uyumsuzluk, neticede oluşan mutsuzluklar ve olması gereken değişimleri ele almak istedim esasen bu yazıda.
Örnekleyerek girelim. Bir ilişkimiz yokken, aşka dair hayaller kurar, hayalleri de beklentiye dönüştürürüz. Dizi ve filmlerdeki gibi aniden masadan bizi kaldırıp dans etmeli, romantik sözler söylemeli, hediyeler almalı, tutkuyla öpmeli, şarkılara ve dahi hayata bizden sebep anlamlar yüklemelidir. Hikayeye göre, kesinlikle aşkın tanrıçası veya tanrısı olmalıyız. Beklentilerin ana temaları ise huzur, konfor ve tutku üzerinedir ve geri kalan teferruatlar bunların üzerine inşa olur. Sadakat, sevgi vs huzurun, maddi ve manevi rahatlık konforun, aşkın yaşanılası her bir hücresi ise tutkunun detayını oluşturur.
Buraya kadar herkesin bildiğini anlatıyor gibi gelmiş olabilir ama şaşırtmayı severim bilirsiniz. Haydi şimdi zihin sondajına girelim.
Hepimizin bir yaşam biçimi, sosyal olguları, aile gelenekleri, alışkanlıkları ve özgürlükleri var. Bu yapılara ilişkin sorular, ya alanların ihlalinde ya da daha çok aile içinde meydana gelir. Genelde de yakın alanların, daha doğrusu birleşen çemberlerin birleşim yerlerinde pürüzler çıkar. Ama biliriz ki bunların hepsi bize dairdir ve bizi biz yapan şeydir.
Bu bizim gerçekliğimizdir. Bu gerçekliğe eklemeler de yapabiliriz. Çok duygusal değilizdir ya da çok iletişimli; sabırsız biriyizdir ya da çok evcimen; tatil yapmayı çok severiz ya da eğlenmeyi; veyahut sosyalleşmeyi pek sevmeyiz...
Bir de beklenti haline gelen hayal ve isteklerimiz nasıl oluşur, onu ayrı belirtelim: Zihin yaşadıkları kayıtlar ve konuşmalar arasında komut sanıp aldığı talimatlar doğrultusunda bizim nasıl mutlu olacağımıza dair bir olasılık yaratır. “Çok tutkulu biriyle mutlu olabilirim” der mesela. Tam burada koca bir “Tüh!” demek istiyorum. Çünkü zihin çoktan inanmıştır buna ve çoktan sizi de inandırmıştır bu oluşuma. Artık siz de böyle biriyle mutlu olacağınıza inanırsınız, bunu hayal eder, bekler hale gelirsiniz.
Ama bu oluşumlar sizin gerçekliklerinizle ne kadar uygundur? Hep derim “zihnin yarattığı her şeyi bir daha sorgulamak gerekir.” Hele ki yaş ilerledikçe, zihnin yaşanmışlıklar üzerine yanlış algı ve oluşumları yaratması ihtimal dahilindedir. Bu sebeple zihnen yahut fikren diyelim, beklenti ya da inanış haline getirdiğiniz şeyleri her zaman yeniden yeniden sorgulamalısınız.
Gerçekten öyle mi gerçekliğim?
Örneğin: Ben ne kadar uygunum hayal ettiğim insana veya o bana? Bu eşleşme gerçekten mutluluk verir mi? O halde en kök arzum nedir?
Beklentilerimiz dışarıdan bize yönelmesini istediğimiz ilk ya da olağan bir eylemdir. Bu eylemin sürekliliğini ya da paylaşımın devamlılığını kurgulamayız çoğunlukla. Sevgilimiz romantik olsun isteriz ama romantizm bazen melankolik de gelebilir. Ya da biz romantik değilizdir. Gerçekte bir erkeği romantik sevmeyebiliriz. Bir kadının romantizmi fazla bağlılık gibi geliyor olabilir. Beklenti ya da istek haline getirdiğimiz konuda gerçekten biz nasıl biriyiz ve bu isteğin gerçekleşmesinin devamlılığında ne kadar mutlu olabiliriz, en önce bunu bilmek lazımdır.
Mesela iletişimi iyi biri değilsinizdir; iyi değil derken, çok sık iletişim kuran bir yapınız yoktur. Ama zihniniz “hep arayıp sorsun” demiştir ya hani, hadi diyelim oldu, siz aynı iletişimi sürdürebilecek misiniz? “Öyle sarılsın, hiç ayrılmayalım” demiştir zihniniz; ama kendi bireyselliğinize fazla düşkünsünüzdür ya gerçekte mesela, bu çağırdığınız özellikte biriyle bu ilişkiyi sürdürme ihtimaliniz ne kadardır sorarım?
Bir dizide ufak bir senaryoya atıf yapalım tam yeri gelmişken: erkek oyuncu sevdiği kadının sevgisinden emin değildir, güvenmek ister ve kadına “sen benim için ne cesareti gösterirsin ki, herkesin içinde beni sevdiğini bile söylemezsin” benzeri söylemlerde bulunur. Kadın özür dilemek ve sevdiği adamı kazanmak için bir meydanda sevdiğini söyleyerek bağırmaya başlar ve hatta TV röportajı yapılan yere gidip tüm Türkiye’nin duyacağı şekilde mikrofonu alıp bir daha aşkını ilan eder. Erkek çok utanır, hiç sevmediği bir davranıştır aslında. İşte bu örnekteki gibi beklentilerimiz gerçekliğimizle alakasızdır çoğunlukla.
Bazen de “beni sadece sevsin” deriz ama daha dostlarımızın ya da ailemizin bile yalın sevgisiyle yetinmeyen, ilgi ve sık görüşmeyi seven biriyizdir belki de. Demek ki gerçeğimiz “sadece sevgi” ile yetinmeye uygun değildir. Bu istek ile gerçeğimiz de uyumsuzdur ve buna göre çıkılmış her yolun sonu hüsrandır.
Gerçekten maço bir erkekle uzun süre olabilir misin, fazla romantizm beklentisi olan bir kadına uzun süre karşılık verebilir misin gibi sürdürülebilir gerçekliği sorgulamak gerekir.
Bunun için istekler ve gerçekleri tüm çıplaklığı ile analiz etmek gerekir. Hatta bunu değişken tüm zihin ve zamanlarda tekrar tekrar sorgulamak bile gerekir. Yaşımıza göre değişkenlik gösterdiği gibi ruh halimize göre değişkenlik gösterir hayattan taleplerimiz.
Daha dün öyle salaş bir ilişkiyle zaman geçirmeyi düşünmüş olabilir insan. Ve fakat dünkü “kendini salma arzusu” bugün yerine neredeyse evlilik isteğini, yarın tutkulu bir aşkı bırakabilir. Yani değişkenlikleri de izlemek, normal saymak ama analizlerle de kontrolü sağlamak gerekir.
Buradaki yanlış istekler, yanlış hayaller ve yanlış seçimler hep “kendini tam olarak bilmemek/tanımamak” nedenine dayanır aslında. Bazen de tutkuyla bağlanan isteklere ya da kişilere göre değişebileceğini düşünür insan. Ama bütün bu ihtimalleri bir kenara bırakıp, çok uzun süre için belirlenen isteğin gerçekleşmesi halinde sürdürebilir olmayı seçmek gerekir.
Bunun içinde mutlak ve değişmez gerçekliğimizi bilmek gerekir.
Betül Yergök /Mentalizasyon
mail: info@mentalizasyon.com
İnstagram/Youtube: @mentalizasyon