Her neresi buluşma noktanız ise geldiğiniz ve karşılaştığınız anda, o ana kadar mutlaka koruduğunuz huzur ve mutluluk haliyle sıcak bir tebessüm ile “merhaba” demelisiniz.
İlk iletişim enerjiniz kişiler arasında o anda oluşan bağın şeklini oluşturur. Biraz mesafeli bir “merhaba” kişiler arasında bir dikiş ipi kadar ince iple bağ kuracaktır. Sıcak bir yaklaşım ise çokça şeyin konuşmadan dahi akabileceği, zamanla yarışacak kadar hızlı bir tanıma alışverişinin sağlanabileceği koskoca beyaz bir kanal oluşturacaktır. Bunu bir hayal edin, ince bir dikiş ipinden cümleleri nasıl geçirirdiniz? Harf harf akacak tanıma, oldukça zaman alacak ve uzaklaşarak zayıflayacak. Samimiyetin kurduğu metro tüneli büyüklüğündeki bağ içinden ise cümleler kadar kişinin tüm benliği de bütünüyle tanınacak kadar akıp gidecektir.
Bir de iletişimlerinizi düşünün. Gündelik hayatımızda kendimizi bir anda açtığımız yeni tanışmalar yaşarız ve “ya nasıl böyle çabuk kaynaştık” deriz. İşte bunun ilk anına baktığınızda mutlaka karşınızdaki kişiden bir “sıcaklık” almışsınızdır. O halde sihir “sıcaklıkta” olduğuna göre, samimi ve sıcak bir diyalog içinde olmak en iyisidir.
Burada şunu demeden geçemeyeceğim. İnsanoğlu her şeyi yanlış anlamaya çok müsait. Sıcaklıktan kastım lakayt seviye ile karıştırılmamalıdır. Lakayt olmak olarak tanımlamak biraz fazla elbet ama örneğin “Naber yaa!” gibi öyle düz ve samimiyetsiz yaklaşımlardan bahsetmiyorum. Rahat olayım derken olayı başkalaştırmayalım. Bir “merhaba” sözcüğü olabildiğince soğuk ve bir o kadar olabildiğince sıcak söylenebilir. Bahsettiğim tam olarak bu! Cümlelerinizi samimi olmak üzere abartmanız gerekmiyor, sadece sarf ettiğiniz sözleri yüreğinizden ve samimiyetle ya da en tatlı halinizle söyleyin.
Buradan sonra tüm akşam boyu ya da tüm yemek boyu iletişimden kopmadan ve fakat bunları yapmayı da unutmadan, en büyük hazları alabileceğinizi öğrenmeniz için sihirlerim var.
Uzunca anlattığım gibi her zaman kendimize bakıyoruz, kendimizi buluyoruz. Bu masada da onu yapacağız. Kendimizi bulacağız ilk olarak. Sohbetten keyif almaya çalışacağız.
Örneğin konuşulan konu bizim ilgi alanımız olmadığında bile kimi zaman sırf flört ediyoruz diye katlanmaya çalışıyoruz. İşte bu hallerimiz ilişkiyi başlamadan körelten en büyük hatalarımızdan. Çünkü bunu yaptığımız anda zaten biz o kanalı, yani bağı zayıflatıyor, iletişimden uzaklaşıyor ve sıcaklığı yitirmeye başlıyoruz. O zaman hoşumuza gitmeyen bir konu açıldıysa bunu yetişkin bir birey olarak kapatıyoruz. Bunu kapatırken de karşımızdakini rencide etmiyoruz. Örneğin “Ya ne sıkıcı bir konu, bunu konuşmayalım yani bu ne böyle” demek de susmak kadar bir tarafı iletişimden atmak gibidir. Nezaket, bireyin en etkileyici ve doğal halidir, bunu bırakmayınız. “Bu konu hakkında konuşmasak, pek keyif aldığım bir konu değil.” “Ya bunu boş verelim de şunu konuşsak ya” demek, iletişim ağının güzelliğinden haz alındığını ve fakat sadece gündemi değiştirdiğini gösterir. Hoş davranın ki her şey o hoşlukta olsun.
Fazla nezakete kapılıp açken az yemeyi de seçmeyin, çünkü açlığınız ilerleyen saatlerde sizi iletişimden kusturacak kadar zorlayabilir.
Yine dediğim gibi en doğal halinizde olun. Bunlar iletişim esaslı ana kurallar olduğuna göre dişil ve eril enerjilerin ruhlar aleminde neler yaşadığına ve neler olması gerektiğine de bakalım.
Evvelde dediğim gibi dişil enerjinizi bulup üzerinizde tutmaya devam edin. Karşı tarafın beğeni ve düşüncelerini tahmin etmeye çalışan zorlayıcı hallere girip, saflığınızı yitirmeyin. Siz beğendiniz mi? Siz mutlu musunuz? Sadece kendi haz ve keyiflerinize odaklanın? Daha fazla neler olsun istiyorsunuz? Birazdan sıkıldığınız bu sohbeti bırakıp eve gitmek mi yoksa daha fazla oturup kahve içerek koyu bir konuşmaya girmek mi? Keyiflerinizi düşündüğünüz kadar gönlünüzün isteklerine kulak verin.
Biraz zamanı durdurup o anları her ne olursa olsun tatmini yüksek hazlara sürüklemek için ise yine eğlence vaat etsem kabul eder misiniz?
İşte yine baloncuklar geliyor.
Ne zaman isterseniz ve ne kadar sürdürmek isterseniz uygulamanızı tavsiye ederim. Her durumda o masadan yüksek bir keyifle kalkmak için daha başka neler mümkün?
Şimdi önce dişil enerjinizi en yakından hissedin. Aynada gördüğünüz o sağlam özgüvenli ve dişi görselini karşınızdaki de tam karşınızda otururken görmekte. Siz aynaya baktığınızda, evden çıkmadan neler düşündünüz? Ne dediniz? O sözleri söyletin ona! Önce böyle başlayın. Görünce ne desin istiyorsunuz? Baloncuk koyun kafasına. Bu arada çok yukarıya koymayın, sürekli başına bakmaya başlayabilir ve dikkat çekebilirsiniz. Bir gün bir arkadaşımla kalabalık bir masada bu çalışmayı yaptığımda “kocamın hep kafasının üstüne bakıyorum, gözümü indiremiyorum, hep cümle yazılıyor oraya” demişti ve akabinde eşi de “kafama niye bakıyorsun” diye sormuştu. Yani bu denli ayyuka çıkacak hamle ile yapmamanızı tavsiye ederim.
Ben bunun için daha ileri boyutta yöntem kullanıyorum. Kişinin başının üzerine baloncuk koyuyorsam eğer, gözlerine bakıp onu dinlerken baloncuğa yazı yazıyorum. Yazdığım şeyi okumama gerek olmadığına göre baloncuğa bakmam da gerekmiyor. Ama zamanla baloncuk olmaksızın partnerimin gözlerine bakarken gözlerinden bana o sözleri söylediğini görmekten daha büyük keyif alıyorum. Yine de siz ilk olarak baloncuklu deneyip ardından gözlerinde o cümleleri okumayı deneyebilirsiniz.
Size iltifatlar etsin gözleriyle ya da baloncukta yazarak. Ne hissetsin ve ne söylesin isterdiniz? Söyletin ona! Baloncukta yahut gözlerinde o sözleri dedirttikçe ruhunuza duyurduğunuz o sözlerden keyif alın, içinizden gülebilirsiniz de ama saf bir haz duymanız daha iyi tabi. Az önce o gerçekten onları söylemiş gibi hissedin. Karşınızdakine güzel bakın. Siz böyle güzel baktığınız ilk anda size “Niye öyle baktın” diyecek ve afallayacaktır. O zaman da “Yok öyle seni dinliyorum” diyerek derin baktığınızı hissettirecek bir enerji yollamış olun.
Konuşurken en çok hangi hareketlerinizi seversiniz, insanlar hangi hallerinizi sevdiğini ya da sevmediğini söylerler. Silahlarınızı kuşanabilirsiniz. Örneğin ellerinizi çok kullanmayı seviyorsanız ve seviliyorsa konuşurken ellerinizi kullanın. Saçlarınızı bir yana atmaksa en şuh haliniz ve öyle biliniyorsa onu deneyin. Ama her ne yapıyorsanız karşınızdaki kişinin bu hareketlerinizden, sözlerinizden etkilendiğini o an düşünün, hayal edin ve öyle olduğunu hissedin. Bakın, doğrudan hissedin diyorum. Sorgulamak değil. Yani “şöyle saçlarımı yana atayım bakalım dikkatini çekecek mi?” diye düşünürseniz bu sorgulamak olur ve o zaman dilimini sadece sorgulayarak geçirirsiniz ve hiçbir söze dökülmemiş tahmin olmaktan da öteye geçmez. O yüzden, işin aslı sadece tahminde kalıyorsa ve yüzde elli-yüzde elli ihtimal dahilindeysek ve hatta tahmin ettiğimiz şey belki de yanlış ise, yanlışa giden zamanı sorgulayarak değil, yanlışın kendisini baştan tahmin ederek keyfe dönüştürelim diyorum sadece. Ellerinizi oynatırken ellerinize baktığını, gözlerinizi gözlerine derin derin saldığınızda gözlerinizde kaybolduğunu, heyecanlandığını düşünün ve hissedin.
Ben size karşınızdaki kişiyi kendinize aşık etmeyi vaat etmiyorum. Ben size doğal olmanızı, keyifli olmanızı, bu sayede şansınızı artırmanızı, ama tüm ihtimallerden de en üstün ihtimal, zaman olgusunun en büyük kıymette olduğu bu dünyada, bir kişiyle geçirdiğiniz zamanı bir kez daha olsun ya da olmasın kendi benliğinizde en büyük aşamalara kadar yükseltebilmenizi vaat ediyorum. O masadan büyük bir haz ile kalkmanızı istiyorum. Karşınızdakini sorgulayarak ve anlamaya çalışarak geçirdiğiniz saatleri çöpe atmanızı ve sabah uyanıp tırnaklarınızı kemirirken “acaba ne olacak” diye kendinizi bulmanızı istemiyorum. Yarına onun aklında kalmanızı sağlayacak sihirleri de barındıran bu hareketlerin ondaki etkilerini atın bir kenara! Çünkü hayat sunacağı şeyleri hiçbir şey yapmadığınızda da en asgari düzeyde sunuyor nasılsa. Bunu düşünerek kendinizi kaybetmenize gerek yok.
Siz dünyadaki en değerli varlıksınız. Kendiniz için en büyük zenginlik de en büyük değer de en büyük aşkta sizsiniz. Kendinizi sevin ve kendinize saygı duyun. Bu akşam bu masadan kalkarken yeryüzüne inmiş en güzel tanrıça olan siz, bir eril enerjiye, dişil enerjinize yaklaşma şansı verdiniz; isterse çarpılsın isterse kaçsın, nedenlerini sonra sorgularsınız, sadece siz kendinizin bir şans olduğunuzu ve bu benliğinizi doyurmak üzere geldiğiniz dünyada, bu akşam görevinizi en üst seviyede yerine getirdiğinizi görün ve öyle kalkın. İçinizden gülmüş olun, içinizde kendi dişil enerjinizi sevmiş olun, kendinizden etkilenmiş olun, sohbetteki kendinizi beğenin, kendi sohbetinizden hoşlanın, onun zaten sizi beğendiğini hissedin ve bu gece kontağı keyifli bir tebessüm ile kapatın.
Her zaman yaptığımız gibi yarın nasılsa bir ilişki yok ise, bu ya bizim istemediğimizdendir ya da o bir ilerleme kat etmemişse, biz dilersek yine “biz istemediğimizden” der geçeriz?? Değişmez ritüelleri yaşıyorsak eğer, bu yolda giderken kurak tarlaları çiçekli bahçeler olarak hayal etmenizi aşılıyorum size. Dilerseniz o arazileri istediğiniz çiçeklerle dolu hayal edebilirsiniz. O yüzden aşka giden bir yolda yolculuk yaparken, bir bakmak üzere durduğunuz bu yolda, bu masada çiçeklerle bezenmiş bir hayal kurup keyifle yola onunla ya da halen yalnız devam edebilirsiniz. Ama her koşulda kurgularla, sorgularla, pişmanlıklarla, kızgınlıklarla ve bekleyişlerle geçireceğiniz zamanlardan daha güzel bir şeyi size sunduğumdan eminim.