Her insan bedeninde hem dişil hem de eril enerjiye sahiptir. Herhangi bir durumda birisi daha baskın olarak hayat bulabilir. Bir kadın bedeni çoğunlukla dişil enerjiyi ön çemberini yükleyebilmiştir ve öyledir. Ama bir savaş ortamda yani güç gerekecek herhangi bir durumda da eril enerjisini ortaya çıkartır. Bir erkek bedeni de çoğu zaman eril enerjisi açıkta hareket etse de örneğin bir kayıp ve ağır acı halinde dişil enerjisini eril enerjisiyle yarışacak kadar meydana sürer.
Hatta bilimsel teoriler, partnerlerin dominant karakter eşleşmelerinde kimi zaman dişil ve eril enerjilerin yer değiştirdiği de belirlenmiştir. Zaman zaman bu nedenle eşler boşanmaktadır, realitede başka sorunlar dile getirilse de. Bu mesela dişil enerjide olması gereken dişinin eril enerjisinin baskın yaşaması gibidir. Bu halde karşısındaki erkek bedeninde, eşleşmenin doğal süreci gereği eril enerji gerilemeye ve dişil enerji yükselmeye başlar. Bunun da nedeni kadınların anne halinde çocuklarına eril enerjiyle sahip çıkması, çocukların da anne figürüne karşı dişil enerjiyle durması yani duygusal ve hassas olması gibi durumlardır. Bu nedenle de partnerlerden kadın, partneri erkeğe eril enerjisini çokça göstermeye başladığı zaman, karşısındaki erkeğin eril enerjisi düşmeye ve eril-dişil enerji dengesi bozulmaya başlayacaktır.
Dişil ve eril enerji olmak üzere iki zıt enerjiye sahip olduğumuza ve zaman, mekan ve olay karşılığında ikisinden birini takınabileceğimize ve rutinde birini baskın kullanabildiğimize göre, temel enerjimizi taşıdığımız bedene uyanı seçmek de dengeleri değiştirmek de mümkündür. Bir arkadaşımın oldukça güzel olmasına rağmen dişil enerjisi çok çok gerilerde kalmış ve hatta eril enerjisi de öne çıkmamıştı. Buna şöyle de denilebilirdi, her iki enerjiyi de eşitlemiş ve nötrleştirmişti. Taşıdığı bedenin kimliği vardı ve fakat eşitlenmiş bir enerji içindeydi. Ona baktığınızda güzelliğinde dişil enerjiyi, tavırlarında eril enerjiyi güç bela bulabilirdiniz. Yaşanmışlıkları sonucunda oluşan bu nötrleştime sonucunda biraz çalışmalar yaparak dişil enerjisini artırmayı başarmıştık. Ve o artık taşıdığı bedene en çok yakışan dişil enerjisiyle yeryüzüne inmiş ve yürümüştü.
Hangi enerjiniz, dışa en yoğun vurduğunuz enerjidir? Bu rutinde hep olabileceği gibi zaman zaman yansıttığınız enerjiler de değişken olabilir.
Kısa bir hikayemi anlatayım. Bir gün gönlümde bir aşk acısı varken, eski bir arkadaş ile oturmuş sohbet ediyorduk. O gün saçlarım fönlü, görüntüm şık ve güzeldi ama çok da mutsuzdum hani. İçerimde mutsuzluktan kıvranırken dile mizah sürmüştüm. Buna rağmen arkadaşım bana şöyle bir cümle kurdu: “Sen çok dişi bir kadınsın, her zaman insan sana hayranlıkla bakar. Ama bugün şu an tüm güzelliğine rağmen dişi değilsin.”
Evet! Püf nokta buydu! Çok güzeldim ama dişi değildim. Çünkü mutsuzdum ve acı sebepli nötrleşmiştim. Demek ki bedenimiz kendi kendine bu enerjiyi vermiyordu.
Hepimiz öyleyiz. Bedenlerimiz can verilmiş bir bedenden başka bir şey değildir. Bu bedene duyguyu da yaşanmışlığı da yaşanması isteneni de taşınması istenen ruh enerjisini de yüklemek bizim elimizdeydi ve bize dairdi. Biz yapmadıkça da bedenimiz asgari düzeyde kendi kendine var olanı verebilecekti.
Elbetteki bedenimizin doğal halinde taşıdığı ve yansıttığı bir enerji var. Bir insanın bize baktığında dişi ya da eril olarak gördüğünü biliyoruz ama karşı tarafı etkileyen ya da fazlasıyla bir aura yaratan düzeyde dışa vurmak ya da kullanmak, şekillendirmek mümkündü işte.
Buna böyle basit de bakmayın. Çünkü insan doğası, yaşadığı hikayesinin verdikleri yüzünden değişim yaşar. Daha erkeksi olur, daha melankolik olur vs. Mesela eril enerjisi olduğu halde bazı erkekler melankolik ve zayıftır, bazı kadınlar daha çok erkek gibidir. Yansıttığı haliyle sevilir ya da sevilmez. Ancak sen hangi halde olmak istiyorsun ona bakmak gerekir. Göstermek ve olmak istediğimizi oldurmaktan bahsediyorum her zaman biliyorsunuz. Ancak dediğim gibi “yok canım kadın ben, dişilim yani” diyerek çıkmayın işin içinden. Çalışan kadınların ya da anne kadınların eril enerjisinin arttığı, iş hayatı ya da mali zorlukların erkeklerde eril enerjiyi azalttığı bu dünya gerçeği karşısında itirazlarınızı kabul etmeyeceğimi söylemeliyim. Bu yüzden “enerjinize sahip çıkın!” diye tebessümle bu konuda ciddi değişimler yaratmak isteyenlere yöntem anlatmaya geçeceğim:
Bunun için ayna çalışmasını tavsiye ederim. Bunu uzun saatler veya uzun yıllar yapmanız gerekmiyor. Ama öyle göz atıp çekilmek şeklinde de tavsiye etmiyorum. En az iki dakika derinlemesine ve detaylı bakmanızı tavsiye ederim. İlk denemelerimde çok uzun bakıp kendimi tanımayı seçmiştim. Bu kişisel tercih olarak size bırakacağım bir şey. Bunu her gün sabah bir kez yapmanızı ve en azından (ritüele uysun hadi) 21 gün yapmanızı tavsiye ediyorum.
Aynaya bakın ve kendinizi keşfedin. Siz kimsiniz, bedeninizi hangi enerjiyle doldurmak istersiniz, peki ya öyle misiniz? Kendinizdeki bu enerjiden hoşlanıyor musunuz? Elinizle aynaya dokunduğunuzda değiştirebilme gücünüz olsaydı enerjilerinizi nasıl şekillendirmek isterdiniz? O halde düşünün ve aynaya yaklaşarak dokunun. İçinizden gelenleri söyleyin. Nasıl bir insansın, nasıl bir dişil ve nasıl bir erilsin? Örneğin “Dişiliğimin hissedilir bir şekilde auramı doldurmasını seviyorum. Dişilim! İnsanların gözünde dişil enerjimi görüyorum. Güzel bakıyorum. Güzelim. Ruhumu çok seviyorum. İnsanlığımı çok seviyorum. Seviliyorum…Nasıl bu kadar şanslı oldum?”
Artık kendinizi daha dişil ya da eril hissediyor musunuz? 21 günün sonunda sabah kalktığınızda aynaya bakmaksızın kendinize bu sözleri yine söyleyin. Gözlerinizi kapamadan aynadaki yüzünüzü görebiliyor, hayal edebiliyor musunuz? Bunu aynaya bakmadan hissedebilecek ve gözleriniz açıkken, gözünüzün önüne aynadaki o en dişil enerjili halinizi getirebilecek kadar çalışmayı sürdürün. Bunu başardığınız an artık aynaya bakarak ya da bakmayarak devam edebilirsiniz. Artık bir asansördeyken ya da bir yolda yürürken veyahut bir otobüste kalabalığın içinde tutunmaya çalışırken, bir an düşünseniz bu enerjinizi kendinizde görebileceksiniz. Bunları deneyin. Ne kadar keyif alacaksınız tahmin edebiliyorum. Bunu hareket halinde hayatın bir yerlerinde yaptığınızda gördüğünüz o dişil enerjiyi herkesin aynı sizin gibi hissettiğini düşünün. Çünkü bir saniye içinde düşündüğünüz ve gördüğünüz o enerji, artık auranızı genişlettiğiniz için herkes tarafından hissediliyor olacaktır. En az bir kişi, her kim olursa olsun, sizinle ilgili “Ne kadar güzel” “ne kadar alımlı” veya “ne kadar kendine güvenen biri” diyecektir.
İltifat aldığımızda ne kadar da mutlu oluyoruz değil mi? Kendinize içinizden iltifat edin. İhtiyaç duyduğunuz zaman özgüveninizi artırmak ve mutlu olmak için bir saniyeniz var ise etrafınızdaki kişilerin zihninde size dair iltifat baloncukları yaratın ve keyiflenin.
Nasıl düşünürseniz öyle hissedersiniz. O an, o insanların ne düşündüğü, ne gördüğü önemli değil. Siz zaten aynaya bakıp çıktınız. Güzelsiniz ve alımlısınız. Bir kusurunuz görünmüyor.
Deneyin!
Enerjilerinize, onların olması gereken dengesine sahip çıkın! Onları şekillendirebilme gücünüz var, kullanın. Kendinizi iyi hissetmek için ya da hayatın olağan akışında bir takım sonuçlar almak için kullanın.
Kendinizi nasıl görüyorsanız ve hissediyorsanız, dünya da sizi öyle görüyor ve hissediyor unutmayın! Zira hepimiz bir ruh ve enerji çemberinden ibaretiz.
Betül Yergök /Mentalizasyon
mail: info@mentalizasyon.com
İnstagram/Youtube: @mentalizasyon