Şimdilerde herkes değişim rüzgarına yakalanmış durumda. Değişmek iyidir ama değişimin niyetini de doğru belirlemek gerekir.
Sanki eskiden hayatın yaşattıkları insanları kötü olma konusunda değişime sokuyordu gibi. Şimdilerde, en azından bu yönüyle kıyasladığımda herkes kendisi ve evren için iyi olan şekilde değişme gayretinde. Bu iyi bir şey evet.
Ama bu kadar değişmeye çalışmak ve daha doğrusu buna abanmak doğru mu?
Değişimi belirlemek gerekir aslında. Sadece değişim niyetiyle sürekli değişmeye çalışmak maalesef ki kaybolmakla sonuçlanıyor. Bu noktayı özellikle belirtmek isterim. Bir noktadan sonra insan nereye varmak üzere değişime kalkıştığını unuttuğu gibi, eski halini ise neredeyse hatırlayamıyor. Hatırlasa bile dönmek zaten mümkün değil.
Haklısınız, artık yaşadıklarımızdaki kayıplar, başarısızlıklar ve hayaller bizi daha farklı olmaya itiyor. Üstelik zamanın en çok konuşulan şeyi olunca da, hemen herkes bu değişim rüzgarına atıveriyor kendini. İşte bu plansız ve hızlı dalış, insana en başta kendini kaybettiriyor. Sonunda başarılı olma ihtimali var ise de, bu yolda kaybolma ihtimali de yüksek oranla karşısında duruyor ama göremiyor insan.
Hedefe varma niyetiyle kalkışılan değişim yolculuğunda unutulan tek şey “insan olduğumuz” gerçeğidir. İnsan demek hata yapmak demektir. Ve insan hatalarla yapılanır, şekillenir. Hata, yanlış, yalan, yenilgi, acı, üzüntü, kaybetme, başarısızlık... bunların hepsi insanın doğalında ve doğasındadır. Olacaktır, olması gerekecektir.
Değişime kalkışmış insanlar, değişim kararı vermiş olmayı büyük hayati bir karar gibi hissediyordur belki de.Ama tekrar söylüyorum,değişim bir niyettir, değişim bir başarıdır ama değişim mutlak mükemmellik sunmaz. Robot olmadıktan sonra insan insana münhasır olaylar yaşanacaktır ve bu firelerin ya da hataların değişim ihlali olduğundan bahsedilmeyecektir.
Değişim kişinin ruhunda gerçekleşir. Yani insan yine hata hatta aynı hatayı yapabilir. Değişen bu hatalara bakış açısıdır. İnsanın hayat görüşü, mantığı, istekleri ve istemedikleri, dili, giyimi, yaklaşımı, iletişimi, sevgisi değişir ama bütünüyle insanın davranış dünyası değişmez. İşte bütün bu evrene bakan gözü ve aklı değişir. Hata yapar ama hatayı yorumlayan aklı değişir. Hataya kalkışan niyetini bilmeyi, pişman olmamayı bilen iradesi değişir. Kendini durdurabilen ya da özgürlüğü kendine sunabilen ruhu değişir. Yine ağlar, yine acı çeker ve yine kaybeder ama acıdan ağlayan kalbinin gücü değişir. Acının günü değişir, saplanan zihnin saati değişir, uzayan yolların sayısı değişir.
İnsan değişmek isterse zihnen ve ruhen “bakışı” değişir. İnsan yaradılışını bütünüyle değiştiremez. Üstelik zaten hayat ve doğa değişmedikçe yaşanacakların ismi değişmez. Sayısı ve şekli değişir.
Doğru bir değişim niyetinde zihin ve ruh bakışı doğru değişir. Bunu bilmeden kalkışanların ise var olan kimliği değişir ama yeni bir kimlik de var olamaz. Maya bozulur, insana has yaşanılacakları kabul etmeyi unutunca yaşamayı unutan insan için yaşamanın ne demek olduğu değişir. Kendine baktığı gözü değişir.
Ufak adımlar atın, diyete gerek yok, bakışınızda olması gereken ufak değişimler için niyetlenin. O değişirse yaşadıklarınız aynı olsun ya da olmasın olanlara bakan gözünüz, kalbiniz değişir. Değişimle uğraşırken öz varlığınızı unutmayın, zorlamayın, dayatmayın; kendinizi cezalandırmayın. İnsan olduğunuzu unutmayın. Düşün, ağlayın, yenilin ama olanlara nasıl bakacağınızı ve ne yapacağınızı değiştirin.
Fanus değil aydınlık bir zihin yaratın kendinize.
Üstelik en önemlisi, herkes ve her şey değişmek zorunda değildir. Bir gezegen düşün zayıflıkları, psikolojik rahatsızlıkları, ağır hikayeleriyle bilinen ünlü ressamlar, şairler, yazarlar vs. sanatla kendini tamamlayanlar ya da anlatanlarla dolu. Bu yüzden kusurlarıyla da mutlu ve güzel olmayı bilmek gerekir. Hatta belki o eksiklikler ve kusurlar insanı başka bir şey ile tamamlayacak ya da o insanı o kusurundan sebep yeryüzünde kutsal biri yapacaktır.
Mükemmel bir ruh, zihin ve hayat yoktur. Mükemmel bir “hissetme” vardır. Ve bu en büyük ruhsal hastalıkları olduğu halde fırçasıyla dünyayı boyayan ressam için de, besteye dökülmüş sözü yazan için de, aşk acısından kendini hayattan koparmış kadın için de, iflas etmiş adam için de ortak tek gerçektir.
Tek değişim ve tek gerçek “hissetmektir”. Onun dışında çok da değişim diyetine girmemek gerekir. Bunu abartmak kaybolmak demektir.
Baktığınız gibi hissedeceğiniz bu dünyada ne hissetmek istiyorsanız öyle bakmayı seçin, sadece bunu değiştirin.
Betül Yergök /Mentalizasyon
mail: info@mentalizasyon.com
İnstagram/Youtube: @mentalizasyon