Salgınla ilgili bir şeyler okumaktan bile sıkıldık neredeyse. Ama salgından yola çıkarak analitik farkındalığı ve doğru-yanlış düşünce ayrımını ortaya koyalım.
“Herkes hayatını yaşıyor bir ben mi evde duracağım”
Bu söz hayatımızda salgın dışında da neredeyse çok yerde var olmaya başladı. “Nasılsa herkes yalan söylüyor, ilişkiler hep böyle ve bu yüzden ben de takılacağım, herkes kolay yoldan para kazanıyor nasılsa” gibi tonlarca söylem ve düşünce bizi olduğumuzdan daha yanlışa meyilli ve daha umarsız yapıyor. Herkesin yaptığı yanlışı önce normalleştirip sonra aynısını yapmayı seçiyoruz.
Analitik farkındalık doğru ve yanlışı sadece sayısal çokluğa göre ayırmaz. Analitik farkındalığımız yüksek ise evrensel mutlak doğruları, kendi doğrularımızı, esnek yanlarımızı biliriz. Kendimize de doğrularımıza da sahip çıkarız. Başkalarının yanlışı sayısal çokluğa erişse bile sürü güdüsüne kapılmaz, analizle eriştiğimiz farkındalığımızı sürdürürüz. İnsanların umarsızca hayatını sürdürmesi (zorunlu çalışan kesim hariç) yüzünden daha çok hastalık, daha çok ölüm ve daha çok kısıtlamayla karşı karşıya kalmaya devam ederiz. “Herkes” diye başlayıp umarsızlık zincirine kapıldığımız anda kendimize ve insanlığa verdiğimiz değer varsa da yok ederiz. (ki o değer zaten yoktur.) Analitik farkındalık sahibi olursak eylem ve seçimlerimizin bizi nasıl bir “herkes gibi” haline sürüklediğini fark ederiz ve herkes gibi olmak değil “herkes bir yana doğruyu yapmak” yönünde irademizi oluştururuz. Bu da matematik işi!
“Zaten hepimiz covid olacağız”
Madem böyle düşünüyorsunuz hepimiz sokaklara çıkalım, sarılalım ve olacaksak hep birlikte olup ölelim derim ben!
Analitik farkındalığı yüksek insanların yapacağı bir analizi yapalım ve ne diyeceğimizi öyle anlatalım:
- Mutlaka covid olacaksam istatistikler azaldığında olayım.
- O zamana kadar kendimi koruyayım.
- Ayakta da atlatabilirim ama kötü de olabilirim.
- Tedavi olabilme olanağımın düşük bir dönem daha riskli.
Hepimizin bir gün mutlaka covid salgınına yakalanacağı düşüncesiyle “haydi olalım” diye serbest stil koşturduğu günlerin sonrasında şimdilerde ağır geçirenlerin hastanelerde yer olmadığından tedavi göremediği günleri yaşıyoruz. Ama siz yine de nasılsa hepimiz olacağız diye hasta olmak istiyorsanız, en yakın hastanenin bahçesine gidip birkaç hasta öpünüz, sarılınız ve olunuz, ne diyelim.
“Ayakta geçirenler de var”
Bu düşünceye tutunanların beyin matrisleri kıyasın tek tarafını seçerek kendine özgür bir alan yaratma güdüsündedir. Cümle içindeki “de” bağlacı aslında bu cümlenin bir başka cümlenin aynası olduğunu gösterir. Ayakta geçirenler de var AMA ÖLENLER VE KÖTÜ GEÇİRENLER DE VAR. Kıyasın kazanç yönünü almıştır kişilerin beyni ve kayıp olasılığını görmek istememektedir. Analitik farkındalığı yüksek insanlar bütün bu ihtimallerin olabileceğini aynı anda görür, birini diğerine kırdırmaz ve herhangi birini yok saymaz. Bu 3 seçenekten en iyisini seçmek yerine “ayakta geçirebilirim ama ölebilirim ya da bedenimde hasar kalacak ya da uzun sürecek şekilde kötü de geçirebilirim.” “ben ayakta geçirsem de başkalarına bulaştırabilirim” diye düşünür. Olasılığın her yerinden çatallar çıkar ve çokça olasılık doğurur bu durum.
Nasılsa hepimiz olacağız diyerek yalandan maske takarak hiç keyfini bozmayan insanlardan olmayın, onlar ki -bırakın analitik olmasını- zerre farkındalığı olmayan insanlardır.
Analitik farkındalığı yüksek insanlar, düşünen ve düşündüklerini evrensel boyutta anlamaya çalışan insanlardır. Bunun okumakla da alakası yoktur. Binlerce kitap okuyanların bile iğne ucu kadar sahip olamadığı bir zenginliktir bu (onlar öyle olduğunu sansa da).
Çünkü insan ne kadar parası olursa olsun kendini ve yaşamı sevmedikçe mutlu olamaz, yetinemez. Yani ilk zenginlik kendine değer vermek, insanlığa değer vermek, dünyayı izlemek, yaşamayı anlamak ve analitik/holistik/farkındalıkla bakabilmektir.
Betül Yergök
İnstagram: @betulyergok
Youtube: @mentalizasyon