Beyin fırtınası yapmak istediğim bu yazıyı, beynimde yazıp klavyeyle buluşturmakta zorlandım aslında.
Temel sorumu sorarak ve düşünmenizi isteyerek başlamak istiyorum. Sorum şu:
Derinlemesine düşünün, hayatınızı baştan yazacaksınız ve sadece 3 şey aynı kalacak. Bunlar neler olurdu ve geri kalan değişimler neler olurdu?
Basit bir soru gibi düşünmeyin ve basit düşünmeyin lütfen. Bütün detaylarıyla yazacaksınız “yeni sizin” hayali yaşam senaryosunu. Fakat 3 şey aynı kalacak. Bu üç şey, insan, iş, yer ya da bir karakter özelliği olabilir. Bu 3 şeyi seçerken de titiz olun, iyi düşünün. Yazının devamını okumadan önce, 2 dakika buna odaklanarak düşünmenizi tavsiye edeceğim. Aynı kalacak 3 şey dışında, nasıl bir insan olurdunuz? Fiziksel özellikler (saçtan, boya…), yaşadığınız yer, yaptığınız iş, hayatınızdaki insanlar, hobileriniz, aşırılıklarınız, sakinlikleriniz, çılgınlıklarınız, yaptıklarınız ve o an için daha yapmayı hedefleyen haliniz…
Bunu düşünürken iyi odaklanın ve saydığınız detayları unutmayın, kullanacağız. Gelelim bu düşünceden nereye varmak istediğimize:
“Akışta olmak” diye kullanılan bir tarif var biliyorsunuz. Akışta ve olağan olmak iyidir, stabil tutar insanı. Ama aynı hal süreklilik arz ederse, hep anlattığım gibi bir otopilot yaşam oluşur. Değişkenliklerinizi ya da değişmesi gerekenlerinizi görmezsiniz. Hayallerinizi ve daha doğrusu şu andan başka hangi halde, şimdikinden daha mutlu olacağınızı göremezsiniz. Bunun nedeni otopilot yaşamak ve kendinize dışardan bakmamak ve içerden de duymamaktır ruhunuzu.
Beyniniz doğumunuzdan şu an geldiğiniz yaşa kadar, örümcek ağı ya da matris olarak hayal edin, anılar ve kayıtlarla örülür. Beyindeki nöronlar birbirleriyle bağ kurar ve diğer nöronlarla birleşir. Böylece, anılarınız beyninize tasniflenerek işlenir. Bazıları zamanla silinir ve bazıları kalır ama önemli olan gördükleriniz, yaşadıklarınız ve deneyimlerinizin hepsinden beynin bir yaşam stili çizmiş olmasıdır. O, sizin içinde bulunduğunuz her durum ve yaşadığınız anı üzerine sizin bir anlık komutlarınızı alarak bir “siz” inşa eder. Ona göre “siz şöyle şöyle yaşıyor ve böyle böyle şeyler istiyorsunuz” söz konusudur artık. Mesela kırsal ve muhafazakar bir yerde yaşamış olsanız da ilerleyen yaşlarda daha tersi bir yaşam şekline geçmişsinizdir. Bunun nedeni, o ortamda tam da o anlarda başka bir şekilde yaşama arzunuzla verdiğiniz komutlardır. Bazıları ise, o ortamın aksi ya da bir değişik haliyle ilgili (yukarıda sorduğumuz soru gibi) bir değerlendirme yapmamış, bu olmayınca herhangi bir değişim komutu oluşmamıştır ve o hala aynı yaşam stilini sürdürüyordur.
Buradan çıkaracağımız sonuç şudur: 1- Yaşadığımız ortam, olaylar 2- bunlar üzerine tepkimiz beynimizi bize dair bir fikir sahibi yapmaktadır. Beynimiz, bu “olanlar” ve “tepkiniz” üzerine de bir “rutin siz” belirler. Aksi olunca Amigdala kaçakları olur, duygusal karmaşaya düşersiniz ve o ise sizi sürekli aksinden korumaya çalışır. Üstelik olan bitene sağlıklı bir kodlama yapmadıysanız da başıboş bıraktığınız içsel dürtü ve tepkinizin, beyninize size dair nasıl bir yanlış fikir vereceği ise şansa kalmıştır.
İşte bu yüzden insanın başı “beyin”, her şeyin başı “beyin” ama onun başı da sizsiniz. Önünüzde ise bir tek kırmızı buton var: “değiştir”
Sorduğum soruda kalmasını seçtiğiniz 3 şey, sizin asla vazgeçemeyeceğiniz temel taşlarınız. Bunların değişkenliğini sorgular mıyız bilemem ama önce değişenlere bakalım. Hangi gelen yaratımlarda değişik duygular hissettiniz ve mutlu oldunuz? Hiç aklınıza gelmemiş olan bir hayal oldu mu? Sizi hangi değişim şaşırttı? Ben aslında bu tür sorulara dümdüz ezber cevaplar vermenizdense, sessizce oturup gerçek arzuların kulağınıza fısıldamasını beklemenizi doğru buluyorum. Çünkü bu halde şaşıracağınız daha çok ve daha önemli veriler elde edeceksiniz. Şimdi yarattığınız siz ile mevcut sizi bir kıyasa tabi tutmanızı ve “keşke” diyebileceklerinizi seçmenizi istiyorum. Bunlar sizin gerçek arzularınız ve şu an bulunduğunuz yaşam biçimindeki memnuniyetsiz noktalarınızı verecek.
Tam olarak üç gün önce bu soruyu sorduğumda seve seve hayatımın neredeyse tamamını radikal bir değişimle sahnelemiştim. Üç şeyi seçmenin ardından, yazdığım “yeni ben”, inanılmaz derecede beni mutlu hissettirmişti. Ancak mevcudiyetimle kıyaslayınca da mevcut halimde bazı konularda ne derece bunaldığımı, neleri düzeltmek istediğimi fark etmiştim. Bir deneme sürüşünden sonra, arabayı bırakıp koşmanın daha güzel olduğunu hissetmek ve hızlıca koşmak gibiydi ertesi günüm. Kolları sıvayarak hemen eşleştirme ve eleştirmelerimin üzerine düğmeye basmıştım.
Şimdi çoğunuzun yanlış yaptığı (ah ne kadar uzman biriyim ki benim az yaptığım :) ) şeyi söylüyorum: Hayatlarından sıkılan insanlar çok büyük radikal değişimlere aç yaşarlar. Ancak bu radikal değişimi yapanların sayısı ise parmaklarla sayılacak kadar da azdır hani. Çünkü çok büyük bir adımdır ve atmak zordur. Yanlışlarımızdan dönmek, hayatımızı değiştirmek, seçimleri bütünüyle başkalaştırmak çok zordur. O yüzden yukarıda sorduğum soruya belki de sınır koyduğum için, hepsini aynı yapamamış olsanız da aynıya yakın yazmışsınızdır kendinizi. Sarışınsanız, bu sefer de kumral yazmışsınızdır saçlarınızı belki. Çok büyük değişim saydıklarınız da belki bir sahil kasabasında yaşamak, dünyayı gezmek ve bir şarkıcı olmak olmuştur, klişelerin tacını takarcasına. Gerçek arzunuzu arasak da gerçek arzu satır aralarında saklıdır. Sarışın iseniz yeni sizi esmer olarak yazmış olmanız, halinizden memnun olmadığınızı göstermeyecekti ve aslında sadece değişime ve devrimlere ne kadar açık olduğunuzu bulabilmeniz içindi.
Şimdi yavaştan yazdığınız sizi yeniden yazmaya başladığınızı duyar gibiyim ve hiç şikayetçi değilim. Devam edin derim :)
Ne diyorduk? Büyük adımlar her zaman atılması zor adımlardır. Doğru yöntem, doğru yolu belirlemek ve ufaktan başlamaktır. O yolu giderken belki bir anda sonuca varılacaktır ama, bir anda sonuca varmak üzere değil, “o olmak” üzere yola çıkmak gerekir; yol ne kadar uzun ya da kısa ve netice ne ise o olmak üzre…
Beyninizi yıllardır aynı otopilota alıştırmışken, yarattığınız değişimleri yaşamaya başlasanız da bir anlık durağan ve rutininizde istenmeyen tüyler gibi istenmeyen durumlar yeniden belirmeye de başlayabilecektir. Örneğin fedakarlık yapmaktan vazgeçer ve bunu uzun bir süre deneyimler ve hatta böyle olmaya alışmış bile olabilirsiniz. Sonra zaman gelir son dönemlerde çok rutin ve akışta yaşarken, aynı fedakarlıkları yaptığınız için “aynı yerden darbe yemek” dediğiniz türden sıkıntıya düşmüşsünüzdür.
İşte sağlıklı olan şudur:
• Bilgisayar günceller gibi zaman zaman kendine dönüp bakmak
• Değişim/güncelleme planları yapmak
• Doğru yolu belirlemek ve sadece “başlamak” (“öyle oldum” değil, “o olacağım” ya da güncelleme zaman ve modu belirlemek)
• Alışmak
• Fire verildiğinde normal sayıp yeniden resetlenerek değişimi yenilemek (bilgisayarı yeniden açmak kadar olağan bir durum ve basit bir eylem)
Beyninizi neye alıştırırsanız onu yaşatmasını sağlarsınız kendinize. Sizi siz değil, sizin doğru ya da yanlış kod ve talimatlar (titreşimler) yüklediğiniz beyniniz yönetir. Dolaylı olarak sizi yöneten sizsiniz ama dolaylı olan her şey doğrudan olana kıyasla ara geçişler nedeniyle hata verebilir, bunu da bilesiniz.
Ne demiştik? İnsanın başı “beyin”, her şeyin başı “beyin” ama onun başı da sizsiniz. Önünüze ise bir tek kırmızı buton verilmiştir, o da: “değiştir”
Betül Yergök /Mentalizasyon
mail: info@mentalizasyon.com
İnstagram/Youtube: @mentalizasyon