İnsan her zaman bir cevap, bir açıklama ya da mantığa oturtulacak bilgi arayışı duyar. Beyin de böyle aslında, dışarıdan gelen girdilere dair ne yapacağını belirlemek üzere girdiyi yorumlaması gerekir. Beynin bir konuyu hangi birime göndereceğini belirlemesi için bu gerektiği gibi insanın karşı karşıya olduğu konuya nasıl yaklaşacağını belirleyebilmek için yorum yapma güdüsü gelişir. İşte bu normal! Ancak konu duygusal bir yere temas ediyorsa ve kişi odağını yüksek tutuyorsa beyin üretmeyi sevdiğinden yorumlama dediğimiz eylem şiddetlenir, her konuda bir tasarlamaya, analize düşer ve “kurma” eylemine dönüşür.
Çünkü duygusal bir konuda beyin reddedilme, terk edilme, güven, aşk, hamle, vazgeçmek, kaçmak ya da bağlanmak gibi onlarca şeyden hangisine yöneleceğini yorum üzerine belirleyecektir ama bu noktada da duygular yüksekken yorum “kurma” seviyesinde işleri zora sokacaktır.
“Kafada kurma” seviyesine geçilmiş ise, en olmadık detaylardan bile anlam aranır ve bariz veriler olsa bile destekleyici ya da şüpheye düşürücü detaylar didiklenir. Sinekten yağ çıkarma deyimi uygundur, ya olmadık yerden pozitif anlam çıkarır ya da korku yaratırız. Kendimizi kandırmak ve kandırılmaktan korumakla inanma ve olumlu sonuç isteği arasında bir bumerang his gelişir.
Kafadan kurma eylemi başladığında kişi önündeki somut verileri göremez hale gelir, delil toplamaya kapılıp güzel gelişmelerin farkında olmadığı gibi tadında da olmaz. Örneğin flörtte iletişim akıştayken bu gidişatın keyfini çıkarmak yerine kişinin her hareketini, sosyal medya paylaşımlarını ya da arada kurduğu anlamsız cümleleri masaya yatırır. Ya bir şeye inanası vardır ya da kendini koruyası. Kişinin ya içinde bir şüphe vardır ya içten içe gerçeği biliyordur ya da arzularını dizginlemeye çalışıyordur. Karşısındakinin neyi neden yaptığını onun çocukluğuna dair hikayeler üreterek bile kurabilir ya da seçenekler yaratarak olumlu sonuca varmaya çalışabilir, “böyle yapabilirdi, yapmadığına göre şöyle” gibi…
Kişi bir sonuca varmak ister, inanmak, olumlu düşünmek, uzaklaşmak, savaşmak veya barışmak gibi. Flörtlerde, ilişkilerde ayrılmalar ya da barışmalarda bu düşüncelerin normal seviyesi herkeste vardır ancak bunda aşırıya kaçmamak önemlidir; bir sınır var ki geçildiğinde zehirleyicidir, faydası yoktur, andan çıkarır yanlışa götürüp indirir.
Üstelik bu kişinin bile isteye yaptığı bir şey olmayabilir, dediğim gibi beynin kayıp ve kazanç mekanizması, hipofiz, dopamin reseptörleri, mükafat sistemi, hipokampus gibi her alan bir anlam arar tasnif için ve tam bu sırada kişi buna teslim ve odaklı ise vay haline.
Kafada kurma seviyesine geçmekten kendimizi korumak istiyorsak;
-Her ne konu ise, bildiğin gerçeklikte kalmaya çalış ve kendinin farkında ol. Sadece fark etmek bile en büyük çözümdür.
-Zihninde geçen düşüncelerin ne kadarına gerçekten hakim olduğunu gözden geçir ve beyninin ürettiklerini ayıkla.
-Kafanda kurma eylemine sürükleneceğin bir konu içindeysen kendini başka şeylerle meşgul et, iş yap dışarıda dolaş, sosyalleş ve büyük oranda “üretkenlik” ve “hareketlilik” içeren şeyler yap. Çünkü o sırada beyin daha başka bir şey üretir ya da hareketle odak değişimleri yaşar. Bu çok önemlidir.
-Konu her ne ise ona yönelik besleyici eylemlerden uzak dur. Duygusal, konuya göre eksiklik hissettirecek ya da hatırlatacak filmler, diziler ile alkol vb. tetikleyiciler uzak duracağın şeyler olsun.
-Anlatma seviyeni kontrol et, arkadaşlarınla diyalogunda sürekli gündeme bu konuyu almamaya gayret et, hatırlamanı normal say ama anlatmanı ve gündemde tutmanı ölçebilirsin.
Betül Yergök
Instagram: @betulyergok