Hukukun her şeyiyle bağdaştırırım ben hayatı. Ee bir yanım Avukat bir yanın yaşam sözcüsü olunca. Hep denir de “Aşkın Kanunu” var mı ve hayatın hukuku nedir, bir de benden dinleyin.
Özgürlüklerimiz parsellerimiz gibidir, çubuklarla çevrilip kadastrosu yapılmıştır hani. Müdahale olursa, “men edebiliriz” özgürlük parselimize kastedenleri. Ama yan parseller vardır mesela ailemiz, sevdiklerimiz gibi. Geçit hakkı vardır, elektriğini suyunu senden ona ondan sana geçsin diye. Birleşiktir çizgilerin, bağ vardır çünkü.
İcaba davet vardır ya hani hukukta ama gerçek hayatta da “davete icabet etmek gerekir”; işte öyledir flörtlerimiz, sabırsızlıklarımız ve tüm aceleciliklerimiz. İstediğimizi versin isteriz hayat; o gelsin, sevsin, peşimizden koşsun, af dilesin, alttan alsın. Ama icaba davet etmeyi unuturuz, egomuz ve gururumuz yapıcı olmanın hep engeli olur, yazdığı kanuna uymayan kanunkoyucu oluruz, unuturuz işte vazifeleri.
Bazen tasarlayarak yaşarız; intikam alırız, hırsımızı öfkemizi çıkarır, can yakarız. Üstelik çok sıkı sıkıya azmetmişsek ve hırsa dönüşmüşse mesele, artık evdeki hesap da çarşıya uymayacaktır mesela. Sonu hüsrandır baskılanmış her şeyin. Çünkü istediğin bir şeye veya bir isteğe saldırgan seviyede bağlandıysan ve aksi için hayal kırıklığı olacak kadar tahrik etmişsen kendini o işe, ipin ucu kaçacaktır kesin ve soykırım gibidir kendine suçun, hükmün ise ruhkırım.
Kadınsan mesela, kesin erkeğin iradesini sakatlıyorsundur punduna getirerek. Tespit etmek lazım, adama o sözü söylettiğinde temyiz kudreti yerinde miydi diye? Mutlaka yönlendire yıprata doğallığını bozmuşsundur adamın ya da akli melekelerini titretmişsindir meşruiyetsizce kıskançlık denetiminden. Ha tam bunu demişken, siz erkekler varsa hayatınızda bir kadın, ebediyen adli kontrol gibidir “dişil kontrol” hükmünüz bilirim. Şeklini bilemem, imza mı atarsın şehir dışı yasağı mı vardır, kamusal görevler mi bilemem ama ebediyeti vardır ebediyse varlığınız onu diyebilirim:)
İşe iade gibidir diğer tüm küslüklere kıyasla aşk ya da evlilikte barışmak. Öyle kolay mı “hadi devam” demek. Neredeyse 1 yıllık maaş ödüyorken işveren, gönül verecek olanın barışmak için kaç fırın ekmek yemesi gerektiğini bir de sen düşün. Oysaki daha dün “bir dönse, boynuna atlarım” diyen biz değilmişiz gibi. Deliler gibi acı çeken halimizi unutuverir, egomuzdan vazgeçip iyi halden affetmeyi bilmeyiz velhasıl. Ne kadar güzel olurdu çocuk gibi kalmak. Az önce küsüp birazdan oyun oynarken kendiliğinden barışmak gibi; ne güzel olurdu sakin, egosuz ve masum kalsak!
Aşkın siber suçu boldur kesinlikle, neler gördü bu gözler neler duydu bu kulaklar… Adeta sürekli devriyeye çıkar kıskanç olan. Elinde olsa çip takar evet, her türlü denetimi elinde bulundurmak için. Oysaki ne kadar güzel güvenirdik eskiden. Çağlar hızlı atlayınca demek ki, çağlaya çağlaya büyüttü şüpheyi insan. Ne bileyim, güvenmediğim yerde güvensizliği ispat yerine huzuru seçerdim ben olsam. Story açtı mı, en son kimi ekledi, beğendi-beğenmedi, çevrimiçi oldu yazmadı, görüntülü aramayı açmadı ve dahi telefonu çekmedi… Feyki bol keyfi azdır kripto aşkın, vazgeçin.
İftira gibidir olmadık korkular yaratmak. Ne zaman hangi kanallardan dolaştın da hiçbir gerçekliği olmayan o korkuyu kodladın zihnine kim bilir? Ruha aykırıdır, mesnetsiz korkularla yaşamak! Tek bir tedavisi vardır: İSPATLAMAK! Haydi her biri için kur Mahkemeni, hem davalı ol hem hakim, hem ikna olma hem savun korkunu. İspatlayabilirsen ve ikna edersen kendini, al hükmünü ve korkunu, icraya devam et. Ama yok ikna olmadıysan ispatına, gerçek ve somut hatta yazılı bir delilin yoksa gel sen de artık reddet bu yersiz davayı.
Hata yapmak bir anlık irade sakatlığıdır. Ya karşımızda biri sakatlamıştır irademizi ya da duygu ve isteklerimiz. Her zaman sağlıkla işletmez hayat bu yolu. Kanunları bildiğimiz nasıl farz ediliyorsa ve yine de kanuna aykırı bir eylemimiz olabiliyorsa; kalp de kırabiliriz, kalbimiz de kırılabilir mesela. Hata mümkündür ve bir hükümdeki maddi hata kadar önemsiz de olabilir. Sehven yanlış bir dönem bile yaşamış olabiliriz, bir hata uğruna onca zaman. Ve üstelik suçlamamalıyız kendimizi. Bu yüzden, bir daha aynı hatayı bu bilinçle yapana kadar masumdur zihnin unutma; ve bir seferlik hatadan zihnin yararlanacaktır elbette. Öğretisini almayı bilmeli bu hatanın ve masumiyetle devam etmeli yaşamaya, suçtan ıslah olurcasına.
Kapını bacanı kilitleyip, dikkat etsen de her şeye, yaşadıklarınla bozmamalısın hayatın masumiyet karinesini aslında. Her şeye rağmen güzel günler yaşamaya umudun olmalı ve inanmalı hayatın adaletine de geleceğin hayallerini getireceğine de. “Adaletin olmadığına inandığında adalet zaten yok olur, var deyin, inanın ve sahip çıkın ki yaşasın” derim hep; hayat için de aynıdır direncim yok olduğunu düşündüğün her şey zaten yok olur unutma!
Marka da sensin patentin de sensindir mesela. Kimsenin onayına ihtiyacın yoktur bilmelisin. İlla ki düşüncelerinin onaylanması, giyiminin, davranışının patentini vermeleri gerekmez. Ne yakınındakilerin ne de toplumun yaşadığı gibi yaşamak zorundasındır esasen. Arama yoktur aşkın kanunu! İstediğini düşünebilir, istediğini söyleyebilir ve istediğin bir hayal varsa mutlaka o hayalini gerçekleştirebilirsin. Düşünceler de ruhlar da özgürdür zira. En iyi ben bilirim ruhumu doyasıya delirtmiş ben. Yaşamadım sanmayın, aylar sürdü avukatlık cübbesinin arkasında korkarak hayallerimi görmezden gelişim. Mahlas mı kullansam yüzümü mü gizlesem diye çok dert yandım dostlarıma da, işte bakın misal ben buradayım! Ben nasıl bu hayatta bir dakika sonra ölebileceğimi biliyorken aşka ya da bir hayale susarım!
Susturmayın hayallerinizi ve düşüncelerinizi, birazdan buradan çıkıp gittiğimiz gibidir yaşamak ve yaşamamak sınırı, unutmayın...
Elbirliği ile mülkiyet gibidir “bir olabilmek”. Sevdiklerinle aynı nefesi alabilmeyi, aynı toprağı ekebilmeyi ve kimin ne ekip biçtiğini kefeye koymamayı bilmeli insan. Aşkın kanunu yok ise de, aşkın da hayatın da ortak ve değiştirilemez tek hükmü vardır:
Salt ve Saf Sevebilmeli İnsan!
Betül Yergök /Mentalizasyon
mail: info@mentalizasyon.com
İnstagram/Youtube: @mentalizasyon