Aşk Bir Kumar Mı?

Geçenlerde Kıbrıs’ta eğlencesine bir casinoya girdim. Şimdi, ben aşkta kazanmayı tercih eden biri olduğum için, kumarda kaybetme ihtimalinden mütevellit hiç oynamamıştım :) Neyse yazmak için bana bir malzeme verecekmiş, iyi ki kokladım havasını. E bilirsiniz benzetme sanatını öyle çok severim ki, bir hikayenin tam ortasındayken bile yakalarım hayatın diğer ucundan benzerliği. Hal böyle olunca kumarın hesap kitabını alıp aşkla çarpıştırmadan da duramazdım.

Öncelikle orada ben dahil oyun oynayan herkes için iki net durum vardı: biri sürekli hesap yapmak ve ikincisi ise hiç hesapların tutmaması. Kazansan dahasını istediğin için, kaybetsen kaybettiklerin için hezeyandır netice çoğu zaman çünkü.

Kumar oynayanın sürekli hesap yapması, bu hesaba göre türlü hamleler belirlemesi yahut beklentiye girmesi, hatta görüp arttırması, görmezse beti azaltması falan, her şeyi ilişkiler dünyasında mesela kaçan kovlanırcılık hesapları, kendini ağırdan almalar, geri durmalar ya da selam verip kuytuya kaçmalar; yakınlık görünce artış, mesafe görünce masadan kalkışlarla aynıydı. En azından çevrem ve danışanlarım üzerinde önemli bir istatistik verebilecek kadar :)

Oyun masasıyla inatlaşanlar kafilesine katılmış biri olarak, hangimiz gururumuzu, egomuzu toparlayacağız diye abanmadık ısrara flörtte, tıpkı kaybettiği parayı o masadan geri almadan kalkmak istemeyenler gibi.

Bir de yan masaya geçersin ve az önce senin bütün paranı alan makine, senden sonra oturana sevdalanmış gibi bol keseden vermeye başlar da yıkıma uğrarsın ya (sanki sana yapmadıysa kimseye yapamaz gibi ve belki sana mecbur gibi); adamların ve kadınların bize göstermedikleri ilgiyi başkalarına gösterdiğini düşündüğümüz ya da gördüğümüzdeki yıkım aynıdır mesela. Kumarda oyun masasına, aşkta gidip onun o kişiyle oturduğu nikah masasına elini vurup “ben bunu hak etmedim” diye bağırası geliyor insanın.

Kazanacağını düşündüren taktik, bir bakmışsın adamın ya da kadının çekip gitmesine ve soğumasına neden olmuş, en yüksek betten makine tuşuna basıp sıfırı görmek gibi. Ya da eğer anladıysa flörtleştiğin insan, asla blöfünü yemez ve elinde patlar ya hani o blöf, işte bu da tıpkı rulette blöfünle tüm paranı kaybetmek gibi.

Nihayetinde yapılan hiçbir hesap ve plan kumardaki gibi tutmaz aşkta. Hatta bazen kurnazlık gibi algılar evren de, ava gideni avlatıverir alimallah! İyi yaşadım bilirim, her ikisinde de avlanmışlığım var :)

Bir de şifacı bir karakter olduğumdan o gün o makinelere ne şifalar yaptım, e madem girdiysek bir kez oraya, kazanıp çıkalım diye ama işe yaramadı tabi. Neticede kumarla şifa aynı mayayla tutmuyor hani. Aksine şifa yaptıkça para kaybettim, çok sinir bozucuydu. İşte o an yine fark ettim ki; illa olsun diye tüm niyet ve enerjimizi yoğunlaştırdığımız her ilişki arzusunda mutlak surette bir olasılığı bozuyoruz. Şimdinin revaçta olan telepatileri, şifaları, tarotları ya da falları, ne bileyim her yoldan herkes oldurmaya çalışıyor ya bir ilişkiyi, sırf bu çaba oldurmuyor işte olacağı varsa bile... Sıkıca tutup çektiğin ipin kopma olasılığını yükseltirsin maalesef; ama elin ipte aşk şarkısını söyleyerek o an kendi hayatını yaşamayı becerebilirsen şayet, bir bakmışsın ki ipin ucundaki ipi toplamış da gelmiş. E işin doğru formülü belli, iste-bırak-yaşa!

Bu deneyim ne sonuç mu verdi? Kumar kötüdür ve aşkta doğal olmadığın her halin kumar gibi ve kumar kadar kötüdür. Gereği yoktur. Çünkü her koşulda aşktaki hesap karşıya uymayabilir. Aşk kumar gibidir, zaten bu yüzden haz verir ve acı çekenler hep kaybetme seçeneğini unutmuş olanlardır. Her ihtimalinin kabulüyle, özgürlüğüyle ve dürüstlüğüyle tatmaktan başka doğru yöntem yok yani. Hesapsızca kalbini dinlemeyi öğrenmek, pişman olmadan cesurca yaşayabilmek gerekir, her zaman dediğim gibi. İnsanın tek bağımlılığı “mutlu yaşamaya” olmalı; nerede ne yaptığınla ilgili değil, “hazzın” tek fiili “yaşamak” olmalı, değil mi?

Betül Yergök /Mentalizasyon
İnstagram/Youtube: @mentalizasyon