Anlamı Kalmadıysa Sil Hikayeyi

Gelmiştir başınıza mutlaka bir ömür en az bir kez. Flört, sevgili, eş, aile ya da arkadaş, kopup gitmişse bağ, ağzıyla kuş tutsa anlamı kalmaz artık. Mutlaka ağzıyla kuş da tutmaz zaten. Bağı koparacak kadar büyükse yaptığı, kesinkes özrü de kabahatinden beterdir hani.

 
İlişkilerde bir taraf aynı hatayı tekrar tekrar yapmaya başladığında ve artık karşı taraftan bir tepki görmediğinde, artık kızmıyor sanılsa da, artık tekrarlanan hatanın da gelmelerin gitmelerin ya da sevmelerin kırmaların etkisi kalmamıştır aslında. Mıknatısın lazer ışığı görünce mıknatıs özelliğini yitirip sıvı gibi davranmasına benzer bu. Artık çekim gücü, reaksiyonu ve etkisi yoktur, sıvı gibidir, olaylar akıverir bir şekilde. Bilmez ki kalp kırılmış ve yen içinde kalmıştır yani. Özür dilemenin de bir candan hareketin de titreşimi olmaz ne kalben ne bedenen. Çoktan gitmiştir ruh olay mahallinden yani. İşte tam bu yüzdendir o anlamsızlık olacak diyedir çabamız ama, anlamaz karşımızdaki insan. Sanır ki üstüne gidiyorsun, sanır ki kapris ve sanır ki duygular şelale...

 
Bir de gidip gelmelerinde “sen hep aynı duruyorsun” sananlar vardır. Oysaki sen geldiğinde belki düzsündür, duygusuz ve olan her şeyin önemsiz geldiği nötrlükte. Ama anlamın kalmadığını anlamaz karşıdaki. Geçmişte günlerce saatlerce düşündüğün ama kavuşamadığın o insan çıkıp gelse, aklın döner sadece geçmişte çok düşündüğünü düşünür ve sırf buna yanar canı. Yani o “bir gün mutlaka gelecek” dediğin geldiğinde ve sen artık çoktan gittiğinde çok pistir duygu, “keşke gelmeseydi” dedirtecek kadar pistir hem de.

 
Özür dilemesinin de artık sevmesinin de, bırakın öpmesinin bile artık anlamı yoktur; bazen sırf bu anlamsızlığı hissetmek istersin. Hiç başınıza geldi mi, artık hiçbir şey hissetmediğinizi hissetmek ya da hissettirmek istemek? Zor bir cümle oldu ama, bu duyguyu bilenler eminim bir çırpıda anlamıştır:) İstersin ki gelsin şöyle karşına otursun ve sen hissiz gözlerinle bak ona. Mutlaka başardığınız da olmuştur ama, karşındaki bunu hiç boş algılamamıştır, ne acı. Neticede giden geldiğinde, seni bulup bulmadığına bakmıştır muhakkak. İnsanların bazen de unuttuğu tek şeydir “ego onarmak”. Sen geçmiş bir zaman diliminde kırılmış egonu onarmak istemişsindir belki sadece, ama o kendine yontar yine de. Yine o karlıdır tabloya bakınca. Çünkü mutlak surette o egon toparlanamayacaktır, her seferinde bu istek daha körüklenecektir, o kendine yonttukça.

 
Bu yüzden, anlamı kalmamış şeyleri tamamen çıkarmak gerekir hayatından, zihninden ve her nereye temas ediyorsa o yerden. Bu yüzden, gerek yoktur anlamı kalmadığını hissettirmeye çalışmanın, zaten o hissetmeyecek ve sırf bu çabadan atfı his addedecek sana. Bu yüzden anlamını yitirene kadar çaba gösterip, anlamsızlaştığında geçmişte bırakılmalıdır olan. Yeni bir hikayeyle aynılığı veya herhangi bir olasılığı kalmayacak kadar eski bir masal gibi okunup bitirilmelidir. Giden beklenmemelidir mesela, çünkü anlamı kalmayınca geldiğinde çok pistir sendeki hissi; ona bir şey olmaz ama sen oturup sinirinden ağlayacaksındır kesin.

 
Anlamı kalmamış her hikaye bitirilmeli ve dersi alınıp hikayenin kapağı kapatılmalıdır. Anlamı kalmamış hikayenin içinde durmanın veya bir hesabı açık bırakmanın hele hele hiç anlamı yoktur inanın. Hesap bitmeyecek ve şişecektir doğanın kanunu bu. Hesabı aklında tutanların her gün her an cebinde söylemek istediği cümleler ya da yaşanmasını istediği sahneler ağırlık yapacaktır. Bu anlamı kalmamış hikayenin taşlarını taşımanın da anlamı yoktur yani. İntikam ve ego hazzı sevsen bile anlıktır ve boştur yani. Ve gerçek şu ki, hayat bundan daha fazladır, zamanı bir hesap için tüketmek, kendinden yaşam tüketmektir. Gerek yoktur, ne hesap arayın ne bekleyin derim yani.

 
Başka bir yazı hazırladığım halde, eskilerden bir hikayenin muhatabı ile zaman kesişince yazı değişti tabi. Mutlaka aynısı olmuştur diye yazılası geldi. İşte misal sadece ve anca hikayenin muhatabının sohbeti su gibi aktı belki ama, lazer görmüş mıknatıs gibi çekimi ya da anlamı yoktu aslında, geçmişin aynısında çalan saatin. Ben anlamsızlığın boşluğuna düştüysem de o yine geçmişle aynı sandı belki...

Bendeki kırılmış kalbin yeni içinde kalmış bir hikaye olmasa da, hikayelerini ve hesaplarını hala açık tutanlara bunları diyesi geldi ruhumun.

 
Yaşamanın güzelliği karşısında tükenmiş hikayelerin hiçbir detayının hiçbir anlamı da değeri yoktur yani, geleceği yaşamayı seçin, gerek yoktur geçmişi daha doğmamış yeni güne cebinde götürmeye.

 
Betül Yergök /Mentalizasyon
İnstagram/Youtube: @mentalizasyon