“A”! Geçmiş bir önceki harfi seslendirdiğiniz andan öncedir. Şu an okuduğunuz her kelimeyi okuduğunuz an bile geçmiştir. Siz an’ı yaşadığınızı hissedene kadar, o an çoktan uçup gitmiştir.
“Anda kalmak” yanlış bir tarif ve tabirdir aslında. Çünkü gerçek anlamda hiçbir zaman an’ı yakalayamayız. Yine de şuan diye bakacak olursak olaya karşılaştığımız durumlara hiç bakmadan hafızamızı yitirmişçesine yaşamaya devam etmemiz gerekir. Bu yüzden yanlıştır, “anda kalmak” derken anlatılmak istenen şey farklıdır. Tam da bu farklılık anlaşılmadığından yanlış uygulanır.
Aslında “anda kalmak” derken, karşılaştığımız durumla ilgili geçmiş tecrübelerle kıyaslayarak hızlı ve olumsuz akışlara kapılmamak beklenir. Sakin kalmak ve analiz etmek için söylenir. Beynin her hikayeyi kaydetme biçimi zaten geçmiş tecrübelerle şimdi olanın kıyaslaması sonucunda olduğundan zaten beyin geçmiş deneyimlerimizi her yaşadığımız olayda ele aldığı için bunu hissediyor ve düşünüyor olacağız mecburen. Ancak buna ağır ve baskın biçimde teslim olmak zarardır.
Beyin her hikayeyi birkaç noktasıyla yazar, bir bütün olarak her anın tüm detayı beynimizde yazılı değildir ve kıyasla analiz eden beynin getirdiği o eski anıda yazılı olan küçük bir iki detayla benzerlik yakalandığı anda çoğu zaman yanlışlara sürükleniyoruz. Ya kendimiz ya dostlarımızın dilinde ise tam da o an dökülen söz: “anda kalmak”!
Bunu uygulamak zordur, uygulandığı iddia edilir herkesçe ama yapabilen nadirdir. Geçenlerde sevdiğim bir arkadaşımın flörtüyle ilgili gerilim anında kurduğum bu cümleye verdiği cevap “Tamam zaten andayım, hiçbir şey yapmayacağım, bakalım ne yapacak, şöyle yaparsa şöyle yapacağım, şunu derse bunu yapacağım” sözleri oldu. İşte bu anda kalmak değil! Bu geçmişi ve hatta geleceği de kurmaktır, buradaki an nedir?
Bunu yapmak zordur, çünkü hislerimiz var, kırılganlıklarımız var ve aksini yaratamayacağımız biçimde geçmiş kayıtlarla şimdiki anı kıyaslayarak kayıt tutan bir beyin var, yani geçmiş he var!
“Anda kalmak” şu an hissettiğin hislerde kalmak demektir. Aklına tonlarca düşünce ve kızgınlıklar gelse de “şu an üzgünüm, yıkıldım, kızgınım, öfkeliyim” diyerek oturmak demektir anda kalmak. Çünkü kalmak istediğin anda sadece olan olay ve ondan dolayı hissettiklerin vardır. Olan olayların geçmişle benzerliği an değil geçmiş, olacak olasılıklar ve beklentiler ise an değil gelecektir. Zamanın tanımlarına dikkat ederseniz ne olması gerektiğini çözebilirsiniz. Bugün üzüldüyseniz üzgün uyumaktır ya da sakinleşmektir, hesap yapmak ya da geçmişin hesap defterini açmak değildir.
Anda kalacaksanız şu an içindeki olanlar ve hislerinizle oturmalısınız, sağınıza geçmişi solunuza geleceği almak yanlış olandır. Geçmişi masaya getiren beyindir ama bırakın o işini yapıp bitirsin ama siz onun getirdiği geçmişin saliselik benzerlikleriyle inanç oluşturmayın ve o inançlarla yarın için inat oluşturmayın.
Anda kalacaksanız şimdi ne hissetmek istiyorsanız onu hissedin ama ne hissediyor ve düşünüyorsanız onda kalın. Tabi ki sıkıntılı durumlar haricinde geleceği planlayın yani bir sonraki anda nasıl olmak istiyorsanız onu düşünün, hissedin ve o olmaya çalışın. O an geldiğinde de her ne iseniz onu görmeyi ihmal etmeyin. Düşünün ki an dediğimiz şey şu an bile değil, o bile geçmiş!
Betül Yergök
İnstagram: @betulyergok
Youtube: @mentalizasyon