Bir anda herkesi etkisiyle aldı ve sardı “Zeytin Ağacı” dizisi ve onun içinde yer alan “aile dizilimi”. Gelin size kısaca sizin ya da soyunuzun hikayesinin bedeninizden yaşamınıza nerelere yayıldığını ve etki ettiğini anlatayım.
Sizin yaşadıklarınız ve soyunuz boyu yaşananların hepsi bedeninizde saklanıyor ve oradan titreşimlerle sizi her yönden etkiliyor. öÖrneğin sizin ya da soy hikayenizin “sevgi ve sevmek” konusunda yaşadıkları sizin sevmekle ilgili algınızı oluşturuyor ve sizin sevgi konusunda ne düşündüğünüzü, geçmişte ne yaşadığınızı ya da ailenizden gelen hikayeyi üst sırt kemiklerinde ve kalp çakrada görebiliyoruz. Terk edilme, reddedilme konusunda bir yaşanmışlıksa konu, boynundan bunu sayfa sayfa okuyabiliriz ve duruma göre boynunda ufak ağrılar ya da fıtık bile yaşayabilirsin, sırf bu hikayenin baskısından dolayı.
“İnsanın Asıl Sınavı Kendisidir” isimli kitabımda çok detaylı haliyle yazdığım üzere para konusunda sen kimsin, tüm soyun ne yaşadı, ilk göç hikayesinde göç eden soyun nasıl göçtü ve bu göçte “para” ne anlamdaydı, anne ve baba soyunun göçteki para hikayesi sana nasıl aktarıldı ve son para cümlen ne oldu bu karışımdan sonra, bunu bel bölgesinden görüyoruz. Bu senin geleceğini de veriyor. Kaynakların nedir, kendin mi soyun mu, eşin mi yoksa şu alanda çalışmak mı? Mülkiyetçi mi hayvancı mı göç hikayen, para araç mı amaç mı, kendini ispat mı, sevmek mi? Kaynaklarını ne kısıtlar ve ne açar? Bütün bunlar annen ve baban soyundaki ilk göç hikayesinden geliyor. Onlarca örneğini gördüm, örneğin Selanik göçmenleri para konusunda keyfiyetçidir, doğudan olan göçler parayı güç amacı sayar, Türkiye üstünde sağ ve sol üstten gelenler paranın yetecek kadar olmasını tercih edebilir. Geçenlerde birinin soyunun siyasi bir kararla göç ettirildiği ama kaynak da temin edildiğini görmüştüm. O kişi de kaynakların sağlam olmasının temin edilmesini tercih ediyor ve yerleşik yaşam olgusuna inanıyordu. Serbest iş yapamaz ve eşinin kaynaklarını önemser, işte bunlar hep bu göç hikayesinden.
Öyle kağnılarla gelen soyun geldikleri yerde para konusunda neye inandıkları ve yaptıkları bugünün seninde var. Sakral çakranda ise aynı göç hikayesi ve soyun kadın ve erkek kavramları saklı. Kadın ve erkek nedir, evlilik, güç, edep ve ahlak algıları hem kök çakrada hem sakral çakrada karşımıza çıkıyor. Yüzyıllar öncesinin hikayesi bunlar, ‘öyle değilim’ deme ne kadar modernleşsen de en modern halinin içinde bile saklı bunlar.
Bir arkadaşımın 3 kuşak önceki dedesinin ülkeleri dolaştığı ve bir kadınla buraya dönmesi gerektiği ve o kişinin de ahını aldığı, evlilik ve ilişkiler konusunda ahın kaydının olduğunu söyledim. 100 yıl önceki bu hikaye aynen böyleydi, o da ailesine doğrulatınca şok geçirdi.
Kendi yaşadığın hikayelerde gözlerinin gördüğü ve bedeninin hissettiği, anne ve baban boyu tüm anne ve babaların gözünün gördüğü ve bedeninin hissettiği her şey DNA matrisinde kayıtlı. Kimi aktif kimi inaktif, yani kimi şuan seni etkiliyor ama kimi kapalı ve sönük. Kapalı ve sönük yani inaktif olanlarsa bir gün benzerlik içeren bir olayda açılıveriyor. Sonra “ben böyle değildim ya niye oldum” diyorsun, onun cevabı ise açılan inaktif kaydının artık seni değiştirmesinde.
Bunları garipsemek ise yanlış, olaya öcü gibi bakmak ya da inanmamak konusunda ısrarcı olmak! Çok basit, bir insan bir haritadır, enerjidir, hikayedir. Tüm bunu insanın bedeni, beyni taşır. Bunu aile dizilimi ya da temizlik benzeri isimler olsun herhangi bir yöntemle okumak kadar normal bir şey yoktur. Her şeyi açıp kitaptan okuduğun gibi seni de senden okuyoruz işte. Ve tüm hikayenin içinde gökyüzündeki gezegenlerin durumu, senin ya da tüm soyunun hikayesi var, ultra hepsi dahil bir gerçeklik bu. Reddetmenin ne alemi var, iş hayatında seneler önceki yöntemi hatırlayabilmen, eski okul arkadaşınla başınıza gelen hikayeyi hatırlayabilmen neden oluyor sanıyorsun, işte o da aynı kayıt sisteminden. Reddetme sen tüm soyların boyu yaşanmışlıkların kitabısın, geçmiş sayfalarını okursan da kitabın sonrasını en güzelinden yazarsın.
Betül Yergök
İnstagram: @betulyergok