Dün akşam, Bahçeşehir Kültür ve Sanat Merkezi'nde Pinhani'nin konseri vardı. Saat 20.00'de başlayacağı duyurulan konsere birkaç saat erken gittim ve soundcheck'te yakaladığım Pinhani'yle orta boyutlu bir röportaj gerçekleştirdim. Ülkenin en nevi şahsına münasır topluluklarından biriyle; geride bıraktıkları 6 yıl ve yayımladıkları 3 stüdyo albüm üzerinden geçmişi irdelerken, bir yandan da gelecekle ilgili bir sohbete koyulduk.
Pinhani; salt benim için büyük anlamlar ifade eden bir grup. Özellikle 2006'da yayımlanan ilk albümünüz "İnandığın Masallar"; 2006 - 2007 kuşağını soluyan insanlar için oldukça önemli bir noktadaydı ve şüphesiz hala da öyle.
Sinan Kaynakçı - Vokal: Açıkcası ilk bir yıllık süreçte (ilk albümlerinin yayımlandığı 2006 ile 2007 arasına dikkat çekiyor) kendi gayretimizle şarkılarımızı duyurmaya çalıştık. Müzik çevresinden de pek destek göremedik o dönem. Ne müzik dergilerinden, ne de gazetelerden yeterince karşılık bulamadık. Yine de, "İnandığın Masallar" ile iyi bir kitleyi yakalayabildik. İlk albümümüz bize çok önemli kapılar açtı.
Yine ilk albümünüzün yayımlandığı sırada "Kendi müziğimizle bilinmeyi hedefliyoruz. Bizi dinleyenlerin; 'Pinhani gibi müzik yapıyorlar, özgün şarkıları var' diye düşünmelerini istiyoruz." demiştiniz. Geride kalan altı yıla baktığınızda, bunu başardığınızı dsüşünüyor musunuz?
Sinan: Öncelikle, üretilen üç albüm ve geride kalan altı yıl; bu soruya yanıt vermek için yeterli değil. Elbette, hedefimiz kesinlikle bu olmalı. Özgün olmalıyız. Bunun için çaba da gösteriyoruz; ama ne kadar tutturabildik, ne kadar hedefimizin yakınlarındayız, buna bizim cevap vermemiz pek objektif bir yaklaşım olmaz.
Kavak Yelleri konusuna gelirsek...
Sinan: Kavak Yelleri'nde şarkılarımızla yer aldık ve bu durumun bize dair olumlu etkilerini göz ardı edemeyiz. Kendinizce uygun gördüğünüz bir dizide, müziklerinizle yer almak; bazı çevrelerin dediği gibi kötü bir şey değil. Net olarak, biz yaptığımız müziği seviyoruz ve yayıldığı sürece de mutlu oluruz.
Söz konusu dizide şarkılarınızın duyulmasıyla birlikte, öncesinde sahne aldığınız mekanlardan tamamen çekildiniz mi?
Sinan Kaynakçı: Kesinlikle hayır. Nispeten çekirdek dinleyici kitlemizin bulunduğu mekanlarda da çıkıp çalıyoruz hala.
Ama bunun yanında, artık göreceli daha büyük mekanlarda da çalıyorsunuz.
Sinan: Elbette. Örneğin, "İnandığın Masallar"ın çıktığı ilk dönemlerde halk konseri veremezdik. Bir ilçenin festivalinde sahne alalım diye çağırmıyorlardı bizi. Sadece belli bir azınlık tarafından tanınıyorduk ve haliyle sadece o azınlık tarafından dinleniyorduk. Dizi sonrası, dinleyici kitlemizin genişlediğini söylüyoruz zaten. Elbette bu durumla ilintili olarak; konserlerimize gelenlerin sayısı da arttı.
Zeynep Eylül Üçer - Klavye: Tabi artık konser sonralarında daha dikkatliyiz. İzleyiciler, sahneye akın edebiliyorlar birden bire. Tabi tamamen sevgiden. (Gülüyor)
Herhangi bir grubun, dinleyici kitlesinde yaşanan anlık büyüme, söz konusu grup adına kimi zaman sıkıntı yaratabiliyor. Bunun örnekleri var. Ama diğer yandan bu durumun tersi de yaşanabiliyor. Yani dinleyici sayısı ne kadar artarsa artsın, çizgisini korumayı başaran ve sound'unda istem dışı en ufak bir sapma yaşamayan müzisyenler de yok değil. Siz kendinizi, bu iki cepheden hangisine dahil ediyorsunuz?
Sinan: Öncelikle dinleyici kitlemiz genişledi diye bir sıkıntı içerisnde değiliz. Yaptığımız müziğin, herkes tarafından dinlenilmesinde ne mahsur var ki? Şunu da belirtmeliyim; dizi öncesi bizi dinleyen, konserlerimize gelen kitle, bizim için elbette özeldir. Onları kesinlikle kaybetmek istemiyoruz. Çünkü onlar daima bizimle birlikte yürüyeceklerdir.
Selim Aydın - Bas Gitar: Tabi o çekirdek kitlede şöyle bir durum da var: "Yahu bu benim grubumdu. N'oldu şimdi, herkes Pinhani dinliyor." Çok bilinmemizden rahatsızlık duyanlar yok değil.
Zeynep: Çekirdek takipçilerimiz; şarkılarımızın, bir televizyon dizisinde duyulmasından ötürü de hafiften bir rahatsızlık duydular tabi.
Sinan: O insanları anlıyabiliyorum aslında. Çünkü az bilinen bir grubu dinleyenler arasında olmak; insanı ekstra mutlu edebilir. Ama öte yandan; sizin çok sevdiğiniz ve değer verdiğiniz bir müzisyenin daha çok insan tarafından tanınması, sizi mutsuz etmemeli. Şarkılarımızın; toplumun değişik kesimlerinden benzer oranda kabul görmesi kötü birşey değil. Neden kötü olsun ki...
Pinhani ile ilgili bir önemli nokta da bu, bana kalırsa. Bir şehrin banliyölerinde de dinleniyor, orta sınıfta da kendisine karşılık bulabiliyor.
Bundan dolayı da mutluyuz.
İlk bir yıl haricindeki dönem; yanılmıyorsam oldukça hareketli geçti sizin için. 2008'de ikinci stüdyo albümünüz olan "Zaman Beklemez"i yayımladınız. Ama ondan sonraki süreçte biraz frene bastınız sanki. Sonuç olarak üçüncü stüdyo albümünüz olan "Başka Şeyler"i yayımlamak için dört yıl beklediniz. Üçüncü albümü yayımlama aşamasında; ilk iki albüm arasındaki süreçten daha uzun bir zamana neden ihtiyaç duydunuz?
Sinan: Çünkü o dönemi, diğer dönemlerden ayırmak istedik. Esasında, dizi sonrası bir dönem olmalı diye düşündük. Yine de 2011'in Eylül ayında yayımlamayı planlamıştık "Başka Şeyler"i; fakat işlerimiz biraz uzadı ve böylece albümün çıkması 2012'yi buldu.
Tabi geride kalan albüm henüz çok taze; ama yine de sormak istiyorum: Bundan sonraki albüm için de benzer bir aralığa ihityacınız olacak mı?
Selim: Yeni albümün istatistik olarak sekiz yıl sonra çıkması gerekiyor. İlk boşluk iki yıl, sonraki dört yıl, o halde yeni bir albüm için sekiz yıla ihtiyacımız var. Hedef 2020. (Gülüyor) O kadar beklemeyeceğiz elbette. Önümüzdeki Şubat ya da Mart gibi yayımlanmasını düşündüğümüz bir albüm projemiz var.
Sinan: Ben arkadaşı toparlayayım biraz. (Gülüyor) Açıkcası, bu aralar epey prova yapıyoruz. Önümüzdeki hafta; aşağı yukarı her gün provada olacağız. Sonraki dönemde ise; canlı bir albüm kaydedeceğiz. Albümün içeriği; bugüne kadarki külliyatımızdan seçeceğimiz iki-üç parçanın haricinde, bize ait olan yeni iki-üç parça, başkalarına ait iki-üç parça ve başkalarına verdiğimiz iki-üç parçadan oluşacak. Karışık bir şey yapmaya çalışacağız.
Bir geçiş albümü olacak anladığım kadarıyla. Yeni bir stüdyo albümü olmayacak.
Evet, yeni bir stüdyo albümü olmayacak. Konser albümü gibi de olmayacak. Samimi ve standartların üzerinde bir canlı kayıt albümü olması için uğraşacağız. Örneğin; standart bir canlı performansta büyük davullar, baslar, elektro gitarlar, ritim gitarlar yer alırken; bu düşündüğümüz albümde evde çalarmış gibi kullanacağız enstrümanları. Bu nedenle de provaları evde yapıyoruz. Dolayısıyla farklı bir albüm planlıyoruz.
Sound olarak biraz farklı şeyler denemek istiyorsunuz.
Kesinlikle. 1980'lerin o iptidai şartlarda oluşturulan albümlerine benzer bir sound'u olacak. Çekirdek Sanatevi kayıtları gibi olması için uğraşacağız. Bizim çıkış noktalarımızdan bir tanesi Çekirdek Sanatevi kayıtlarıdır. O kayıtlar; son derece zor koşullarda kaydedilen şarkılardır; ama çok da güzeldirler. Hedeflediğimiz sound, o olacak.
Peki, albümün yayımlanmasının hemen akabinde, ilgili konserlere başlayacak mısınız?
Sinan: O sound'da halk konseri verilmez. Çünkü biz, o kayıtlarda hoparlör dahi kullanmamayı düşünüyoruz.
Olası konserler, tıpkı Mtv'nin Unplugged serisine yakın bir enstrüman kullanımına benzeyecek galiba.
Sinan: Daha küçük mekanlarda olacak ve enstrümanlar daha naif duyulacak. Stüdyodan ya da bir mekandan ziyade bir evin odası kadar yerlerde çalacağız.
Kuliste gerçekleştirdiğimiz bu röportajın hemen ardından, Bahçeşehir Kültür ve Sanat Merkezi'nin sahnesine adım attı; Pinhani. En son 2006'da canlı izlemiştim Onları. İlk albümlerini yeni yayımladıkları bir dönemdi ve oldukça heyecanlıydılar. Sahnedeki her bir üye elindeki enstrümanını %100'üyle kullanmaya çalışıyordu. Çok net hatırlıyorum; Vokalist Sinan'ın gırtlağını zorlayan o performansını; ilk konserlerinden birine çıkmasına bağlamıştım. Dün akşam anladım ki Pinhani; çıktığı her konsere, ilk konseri gözüyle bakıyor.
Sinan Kaynakçı adına ayrıca bir parantez açmalıyım ki; O, Türkiye'nin en yetenekli frontman'lerinden birisi. Konserin temposunu ne zaman yükseltip, ne zaman düşüreceğini çok iyi biliyor. Tüm canlı performans boyunca; kontrolün sahnede kalmasını sağlıyor ve seyircisiyle birebir iletişim kuruyor.
Herşeyden önce bizzat sahnedeki Pinhani'nin kendisi eğleniyor konserde. Akın Eldes, mütemadiyen her şarkıda elektro gitarını muhteşem sololara bulaştırmaktan kaçınmıyor. Eldes, elindeki gitarla şarkıları öyle keskin virajlara sokuyor ki; düz yola çıktığında ve baterist Hami Ünlü'ye göz kırpıp şarkıyı sonlandırdığında, ayağa kalkıp onu alkışlarken durmak istemiyorsunuz.
Pinhani; salonadakilerin 'geri dön' çağrılarına rağmen, tek şarkılık -artık klişe olan- geri dönüşlerden yapmadı. Çalacağını çaldı, son şarkıdan önce "bu son" dedi ve şarkı bittiğinde de karşısındaki yüzlerce takipçisini selamlayarak sahneden indi.
2 saate yakın süren performansın ardından sona eren konser; salonun 3/2'sini dolduran izleyicisini mutlu etmeyi başarmıştı. Pinhani'nin boşalttığı sahnenin önünden geçip, evinin yolunu tutan insanların yüzünde, az önceki konserin izlerini görebiliyordunuz. İy
Konserin şarkı listesi şöyle:
- Beni Al
- Bana Hediye
- Hele Bi' Gel
- İstanbul'da
- Yitirmeden
- Gönül Dağı (Neşet Ertaş'tan)
- Ne Güzel Güldün
- Düğün
- Dursana Dünya
- Günaydın Sevgilim
- Dön Bak Dünyaya
- Divane Aşık Gibi
- Unutuldular
- Bir Damla Gözlerimde
- Bir Elmanın Yarısı
- Ağlama
- Yıldızlar
Twitter / @BekirzgrAybar