20. Yılını Kutlayan 5 Albüm

Tamamlanmasına az bir süre kala bu yıldan öne çıkan albümlere dair listeler gün yüzüne çıkmaya başladı. Bunun için biraz daha beklemek gerekebilir. Ayrıca bir de geçmişten bugüne uzanan şarkıların tekrar selamı var. Biz de 1994 çıkışındaki, şimdilerde 20. yılını kutlayan albümlerden bazılarına yer açmak istedik.

  • Blur – “Parklife”

1991 tarihli debut kayıt Leisure ve iki yıl sonrasında çıkardıkları Modern Life Is Rubbish albümlerini bir kenara not ederek başlayalım. Parklife ise Blur adına üç numaralı stüdyo adımıydı. Yine de ilki bile olabilir. Her şarkıya bilhassa sirayet eden bir İngiliz aksanı var burada. Sadece sözlerden bahsetmiyorum, 60’lar ortasındaki pop kabullerine her bir köşede selam iletir Parklife. Girls and Boys’tan The Debt Collector’a London Loves’tan Magic America’ya insanı kendi zaman koridoruna her dinleyişte sürükler örneğin. Mercury Prize’ı, M People’dan Elegant Slumming’e kaptırdığı doğru, ancak aynı yıl Brit Awards’ın tek gerçeği olup çıkmıştı bu albüm. Gerçi 20 yılı bitirmiş şarkılar için ödül ve adaylıklar sadece birkaç barkod numarasıdır, Parklife ise bundan daha fazlası…

Haberin Devamı
  • The Charlatans – “Up to Our Hips”

90’lar seferinin –eğer ki anakaraya yakın olmak gibi bir dert taşıyorsanız- olmazsa olmaz soundtrack’lerinden biridir Up to Our Hips. 1996 Knebworth konserinde sahne paylaştıkları Oasis kadar büyük karşılık almadılar hiçbir zaman, Pulp gibi geri planın öncülüğü de verilmedi onlara. Belki tüm bunları istemediler bile, emin değilim. Yine de iki üyesini toprağın altına uğurlamış The Charlatans 25 yıldır ayakta durmaya devam ediyor. Up to Our Hips ise bu yolculuğun en önemli noktalarından biri şüphesiz. Feel Flows’tan Patrol’a tüm liste boyunca her an muhtelif etkileşimlere açık safi bir Indie Rock tavrıyla hemhal olabilirsiniz, dikkat. Kendi halinde Tim Burgess vokaline, Jon Brookes‘un davul ataklarına selam olsun!

  • The Cranberries – “No Need to Argue”

Kendi içinde bir lidere sahip No Need to Argue. Yıllar içinde mola verse de asla kadrosunu kırmayan bir grubun bağlarını açığa çıkaran, sonraki yılların eksenine Londra iliştirilse de bir zamanlar Limerick merkezinde kalındığını niteleyen birkaç dakikalık manifesto bu. Zombie’den söz ediyorum elbette; The Cranberries’in dünyasını bir daha geriye dönülmeyecek biçimde genişleten, hala konserlerinde en çok beklenen şarkıdan. Bunun dışında Dolores’in güçlü vokalini niteleyen Twenty One, Empty, Ode to My Family ve Dreaming My Dreams gibi grubun alametifarikası olmuş birtakım parçaları da duyuyoruz burada. 20 milyona yakın satmıştı No Need to Argue, onlar için zirvenin karşılığı oldu. The Cranberries hala ayaktaysa bu albüme çok şey borçlu.

Haberin Devamı
  • Massive Attack – “Protection”

Yoğun beat’lere emanet, kırılgan vokallerin saldırı halindeki enstrüman geçişlerine sımsıkı tutunduğu bir albüm Protection. Kimilerine göre tam anlamıyla Massive Attack işi bir kayıt, kimilerine göre ise 1991 çıkışlı Blue Lines’ın gölgesinden çıkmak isterken karanlığa gömülmüş bir deney. Bana kalırsa her ikisi de. Bir Massive Attack albümü bu, çünkü tek tek şarkıların dışında bütünlüklü geçişlere bağlıyor sizi. Öte taraftan inişleriyle, finallerindeki hızlı adımlarıyla bir deney de olabilir. Everything But the Girl grubundan Tracey Thorn’un varlığı ve henüz kendi yoluna gitmemiş Tricky maharetleri albümdeki güçlü prodüksiyona ek ayrıca dikkat çekiyor. Massive Attack, Bristol sound’un sadece önemli bir temsilcisi değil, o atmosferin oluşmasında bizzat parmağı olan bir ekip. Protection da Trip Hop akımının doğuşunda Massive Attack etkisinin en önemli kanıtlarından biri.

Haberin Devamı
  • Oasis – “Definitely Maybe”

“Annemi ve John Lennon’ı önemserim. Bir de bir grupta yer almayı” der Liam Gallagher. Dünyanın diğer ucunda grunge’a ağıtlar yakılırken, Britanya’daki yansımalar da pek farklı değildi. Britpop civarında son birkaç yıl hareketli geçmişti geçmesine, ancak her şeyde olduğu gibi müzikte de yeni jenerasyonun simgelerine ihtiyaç vardı. Tam o dönemde sivrilen kimi Indie grupları bu kulvara yüklendiler. Onlardan biri de büyük birader Noel Gallagher’ın yönetimindeki Oasis’ti. Laf aramızda What’s the Story’den de büyük albümdür Definitely Maybe. Olduğu gibidir. Columbia, Live Forever, Supersonic, Shakermaker… Hangisini yazsak, es geçtiğimize karşı yüklülüğümüz artar. Manchester işçi sınıfının bağrından kopup gelen bu gençler sadece Rock ve Roll’da gezinirler. Hepsi bu. Sonuç olarak bir odanın içinde onlarca simgeyi barındıran kapak fotoğrafı gibi Definitely Maybe’nin içeriği de 90’ların en önemli sloganlarından olacaktır. Bugün bile geçerli.


Twitter / @BekirzgrAybar
bekiozguraybar@gmail.com