Her Babalar Günü yaklaşırken sana gelen o garip haller... Bir eksikliğini hatırlatan o "özel günün" başkaları için kutlu bir gün olmasına çocukça bir serzenişte bulunmak istemen ile onlar adına mutlu da olabileceğini düşünüp olgunlukla kabullenmenin arasında kalman. Yaşının geçen senelere değil, anlık hislerine göre değişebilmesine şaşırman. Ergin tarafın seni hakikate doğru ilerletirken, çocuk yanının arkandan çekiştirerek seni geriletmesi. Öne doğru hareket etmek istesen de, ardındaki çocuğun elini bırakmaya kıyamaman. Onun başını okşama görevinin de sende olduğunu idrak edip, elinden tutup, yanında yürümeye ikna etmeye çalışman.
Her Babalar Günü yaklaşırken aklına gelen o garip düşünceler... "Hayatta olsaydı neler yapardı, beni nasıl severdi, nasıl korurdu?" diye her sene, değişen hayat gündemine göre şekillendirdiğin o bitmeyen senaryolar. Genç kız iken, "Hayatta olsaydı da bana şu saatte evde ol." deseydi senaryosunun, çocuğun olduğunda "Hayatta olsaydı da benden habersiz oğlana çikolata verseydi." diye değişmesi. İstisnasız her sene "Sesi nasıldı acaba nasıl sesini bilmiyorum?" diye düşünmen. Aynı uslanmaz umut ile o sesi hatırlamaya çalışman ve istikrarlı olarak bir ses duyamaman. Neye ihtiyacın olduğunu anlamadığın, tükendiğin, isyan bayraklarını çekmeye hazır olduğun anlarda daha da kalabalıklaşan o düşünceler. Sanki yakında olsa, içinde bulunduğun durumu onun düzelteceğini umman. Üstelik bu durumları senden başkasının düzeltemeyeceğini artık net olarak bilmene rağmen. Bu hayatta daha çok sevilmen gerektiğine olan keskin inancın. İhtiyacın olan sevginin büyük bir kısmından mahrum olduğunu düşünmen ve bu mağduriyetin arkasına sığınmak istemen. Özlemen, özlemek istemen, neyi özlediğini tam olarak bilememen.... İsyan, keder, hüzün, yakarış, farkındalık, kabullenme hepsi bir arada.
Her Babalar Günü yaklaşırken kulağına çalınan o şarkılar... Normalde sana çok da tesir etmeyen ama sen bu haldeyken hissi etkisini yüksek dozda yaşadığın o şarkılar. Bu seneki "Durup düşünmeye zamanın olur mu? Yitirmeden anlamaz insan, sevdiklerin yolun sonunda. Sarıl her fırsatında o insana, arkasından ağlayan olma, geri getirmez çok ağlasan da..." Şarkının sözlerinin içindeki bir arifi uyandırması ve o ulvi kişinin ağzından dökülen "Her Babalar Günü'nü böyle yaşarsan, sana onun yokluğunu hissettirmemeye çalışanlara haksızlık etmez misin?" cümleleri. Gidenlerin iyiliği, özlemi, anıları bir yanda dursun; kalanların mücadelesi, hayatta olma çabası, bir yokluğu varlıkları ile yok etme gayretleri.
Dedenin her Cuma aksatmadan seni yatılı okuldan alıp eve götürmesi, bir yerden alıp, bir yere bırakması tıpkı bir baba gibi. Hep çok çektiğin hassas midenden ötürü anneannenin seni kucaklayıp hastaneye taşıması, o da bir baba gibi. Yalnız kalan annenin kendini yalnız hissetmemeye çalışması ve her duygusunu bastırması, tıpkı bir baba gibi. Çocukla tek başına kaldığında "Kızım benim telefonum yanımda sesi de açık, sen rahat uyu." diyen dayın mesela, aynı bir baba gibi. Bebeklerin bile en kolay söylediği o kelimeyi, altı yaşından beri hiç söylemediğin için, eşinin babasının zorlandığını görüp "Ben artık senin de babanım." deyip seni cesaretlendirmesi gibi, tam bir baba gibi....
Her Babalar Günü yaklaşırken hissettiklerin.
Bu sene biraz değişti sanki.
Kendine öğütler verir oldun, tıpkı bir baba gibi...
Doyamadığım babama özlem,
Beni babam gibi sarmalayan herkese minnet ve sevgi ile...