04.12.2022 - 03:00 | Son Güncellenme:
Ceyda Ulukaya / Pek çoğumuzun yakından tanıdığı ancak henüz Türkçe karşılığı olmayan bir kavram “Gaslighting”. ABD’nin köklü sözlük yayıncısı Merriam Webster, 2022’de sözlük içi aramaları yüzde 1740 artan bu kavramı “Yılın Kelimesi” ilan etti. Kişiyi kendi hafıza, algı ve ruh sağlığından şüphe duymasını sağlayacak şekilde manipüle etmeyi ifade eden gaslighting, ismini 1938’de Patrick Hamilton’ın yazdığı, daha sonra beyazperde uyarlamasıyla popülerlik kazanan “Gaslight” adlı oyundan alıyor. Edebiyat ve sinemada sıkça işlenen, hemen her tür ilişki biçiminde karşımıza çıkan gaslighting’in en yaygın örnekleri ise yakın partner ilişkilerinde yaşanıyor. Tam da bu yüzden, Birleşmiş Milletler Kadın Birimi’nin 25 Kasım itibarıyla başlattığı 16 günlük aktivizm kampanyası kapsamında da dikkat çektiği başlıklardan biri. Peki yılın kelimesi gaslighting’i ne kadar tanıyoruz? Gaslighting’e maruz kaldığımızı nasıl anlar, bununla nasıl baş edebiliriz? Psikiyatr Dr. Arzu Erkan'la konuştuk, edebiyat ve sinemadaki örneklerini topladık.
Psikiyatr Dr. Arzu Erkan: “Partnerin kuklası haline gelmek”
Gaslighting’den ne anlamalıyız?
Gaslighting, kişiyi manipüle ederek uygulanan sinsi, anlaşılması hayli güç bir tür psikolojik şiddet. Kişinin ayarlarıyla oynamak da diyebiliriz. Bir ilişki içinde, bu aile üyesi, partner, arkadaş ya da patron da olabilir, kişinin aklından, hafızasından, algısından şüpheye düşmesini sağlayacak şekilde manipüle ederek sistemli eziyete maruz bırakmak olarak tanımlayabiliriz. En yaygın örneklerini yakın partner ilişkilerinde görüyoruz çünkü zaten şiddetin diğer biçimleri de en sık ev içinde ya da yakın partner ilişkisinde uygulanıyor.
Kimler gaslighting yapmaya eğilimlidir?
Bunu ilişkiler içinde egemenlik kurmak isteyen, karşısındakini kontrol altına almak ve her daim haklı çıkmak isteyen, ötekini hiçe sayan herhangi biri uygulayabilir. Dünya genelinde baktığımızda şiddeti daha çok erkekler uyguladığı için, gaslighting’i daha çok erkeklerin uyguladığını, daha çok kadınların maruz bırakıldığını düşünebiliriz. Tabii ki cinsiyetten bağımsız herkes gaslighting’e maruz kalabilir ya da uygulayabilir.
Örnek verebilir miyiz?
“Kafanda kuruyorsun. Sen hastasın. Kendinde değilsin. Aşırı hassassın. Her şeyi büyütüyorsun. Şaka kaldıramıyorsun. Bunu bana sen yaptırdın. Tedavi görmen lazım. Yanlış hatırlıyorsun, öyle bir şey demedim”, gibi sözlerle karşısındakini sık sık afallatırlar. Bazen de tuzak kurarlar. Diyelim ki, evde cüzdanınız kayboluyor, koyduğunuz yerden eminsiniz, defalarca bakıyorsunuz yok. Partnerinize soruyorsunuz, görmedim diyor. Hatta sizinle birlikte arıyor gibi yapıyor. “Sen de çok dalgınsın, dağınıksın her şeyini bir yerde bırakıyorsun, ben olmasam ne yapacaksın” benzeri sözler söylüyor. Sonra bir bakıyorsunuz cüzdan defalarca baktığınız o yerde. Aslında saklamış. Siz bir başarı elde ediyorsunuz, bununla ilgili bir şeyi eleştiriyor. Bir giysi giyiyorsunuz, biraz şişman mı göstermiş diyor. Bir girişimde bulunacaksınız, yok o satmaz diyor. Bütün bunlara eşlik eden, belki de en önemli unsur ise yalnızlaştırma. Sizi arkadaşlarınız yanında küçük düşürmek ya da onlarla ilgili şüpheye düşürücü şeyler (Bence ilişkimizi kıskanıyor gibi) söylemek yoluyla, ya da arkadaşlarınızı manipüle ederek olabilir. Çünkü arkadaşlar bizim ilişkilerimize dışarıdan bakabilir ve bir sorun varsa, özellikle şiddet konusunda uyarırlar. Kişiyi yalnızlaştırırsanız bu ihtimali azaltırsınız ve kişi o ilişkide yalnızca size inanır hale gelir.
Bunun sonuçları ne olur?
Hepimiz sosyal varlıklarız ve ilişkiler bizim sosyal besinlerimiz. Sadece aşk ilişkisi değil, diğer ilişkilerden de beslenmemiz gerekir. Gaslighting uygulayan kişi bu anlamda bizim diğer kaynaklarımızı keserek sadece ona muhtaç olduğumuzu düşünmemizi sağlar ve bir süre sonra tek referansımız o olur: Sürekli ona inanmaya, ona sormaya ve onayını almaya başlar hale geliriz, kendimize güvenimiz kalmaz. Hatta buna o kadar inanırız ki, “Aslında ben onu kızdırdım, o yüzden bana bağırdı” gibi problemleri üstümüze almaya, özür dilemeye ve gidermeye çalışır hale geliriz. Bir anlamda partnerin kuklası oluruz.
Buna maruz kalanların ortak özellikleri var mı?
Gaslighting uygulayan manipülatör kişiler, tıpkı çocuk istismarı uygulayanların belli meslek gruplarını seçmesi gibi, “kurban”larını seçiyorlar. Ne demek bu? Belli toplumsal cinsiyet kalıpları toplumda zaten yerleşik durumda. Erkekler şiddete eğilimli, kadınlar ise daha kabullenici, alttan alan, kol kırılır yen içinde kalır mantığıyla büyütüldüğü için, bu stilde büyütülen çocuklar/kadınlar bir nevi aday haline gelebiliyor. Ayrıca geçmişimizde şiddete tanıklık varsa, ki çok azımızın yok, buna adapte olarak büyüdüysek sevgi ile psikolojik şiddeti ayırt edemez hale gelebiliyoruz; çünkü şiddet bize tanıdık geliyor, bundan çok daha kötüsünü gördük, o yüzden daha azını olağan ve baş edilebilir zannedebiliyoruz. Bunları anlamak değerli ancak mağdur suçlayıcılık tuzağına düşmemek şartıyla.
Bu durumda çözüm, ilişkiyi sonlandırmak mı?
Bu sistemin içine girdiğinizde bir tür öğrenilmiş çaresizlik ve bağımlı bir döngü oluşuyor. Bu yüzden “Bunu fark ettiğin anda ilişkiyi bitir” önerisini doğruluk payı olsa da gerçekçi bulmuyorum; çünkü öyle kolay bitirilemiyor, hatta kişi bu kez kendine şiddet uygulamaya başlıyor. İlişkiyi bitiremedim, ben bunu hak ediyorum, başkası da benimle olmaz diyebiliyor. Partner zaten “bensiz bir hiçsin”i aşılamış. O nedenle önce küçük bir gedik açmak ve o gedikten sosyal desteğin ve sağlıklı bilginin girmesine izin vermek ve özgüveni yeniden kazanmak gerekiyor. Bu noktada psikolojik destek alınması çok önemli. Belediye ve STK’ların ücretsiz olarak sundukları destekler de mevcut. Ve tabii ki yalnızlaşmamak en önemli şey. Hemen her tür şiddete uğrama olasılığımızı en çok yalnız olmak, paylaşmamak artırıyor. Bu anlamda kadın dayanışma örgütlerinin rolü çok büyük. Neyin şiddet olup olmadığını bilmek için farkındalık artırıcı kaynaklara yönelmek de fayda sağlayacaktır.
Kendinize bu soruları sorun:
İlişkide eşit miyim, güvende hissediyor muyum, onay ve rızama önem veriliyor mu, gereksinimlerim karşılanıyor mu, saygı görüyor muyum? Bu soruların yanıtları hep hayır’a çıkıyorsa, durup düşünmek lazım. Daha spesifik olarak ilişki içinde sürekli yalancılıkla ya da unutmakla suçlanıyorsam, partnerim bir psikolojik sorunum varmış gibi konuşuyorsa, bir davranışla ilgili kırıldığımı söylememe rağmen o davranış devam ediyorsa, partnerimle arkadaşlarımı, ailemi bir araya getirmekten kaçınıyorsam, o bir şey yapacak ve ortamı berbat edecek diye endişeleniyorsam, sırf kriz çıkmasın diye onun her dediğini yapıyorsam, o buna bozulur şunu yapmayayım diyorsam, sürekli kendimde bir sorun olduğunu düşünüp bunun içinden çıkamıyorsam, partnerim sürekli bir sorun olduğunu söylemesine rağmen ilişki terapisine ya da bireysel terapiye gitmeye yanaşmıyor, ben terapiye gidip ilaçlar kullanırken hiç değişmedin, boşuna gidiyorsun o terapiye diyorsa. Tetikteysem, huzursuzsam, uykusuzsam, bunun ne kadarı benimle ilgili, ne kadarı ilişkideki partnerimle ilgili diye düşünmek gerekiyor.
Dr. Arzu Erkan, “Kendimle Karşılaşmalar” adlı kitabı ve aynı adlı podcast serisinde yakın ilişkilerde şiddet türleri konusunda bilgi veriyor.
Gaslighting uygulayanlar nasıl farkındalık kazanabilir?
Şiddet uygulayan kişileri canavarlaştırıp uzaydan dünyamıza gelip şiddet uyguluyorlarmış gibi davranmak doğru değil. Her ne kadar kontrol sağlamak için yapılıyor gibi görünse de, gaslighting’e başvuranlar özünde kendini değersiz, kusurlu gördüğü için bu açığı bu yolla kapatmaya çalışır; fakat kazdıkça derinleşen bir boşluk ortaya çıkar. Bu yolla ilişkilenme ve hayat sürmenin kendileri için de yıkıcı sonuçları var. Son dönemde, gerek benim gerek öğrencilerimin öfke kontrolü konusunda danışan başvuruları artıyor ve bu çok sevindirici. Umalım ki, bu konuda da benzer bir farkındalık gelişsin.
Zeliha Ünaldı (Birleşmiş Milletler Kadın Birimi Ülke Direktör Yardımcısı)
“Şiddet döngüsünün bir parçası”
Yakın partner şiddeti kadınların yaşadığı en yaygın şiddet biçimlerinden biridir. Dünya çapında 15 yaş ve üzeri 640 milyondan fazla kadın, eşi veya partneri tarafından şiddete maruz bırakılıyor. Şiddet, kadınlar ve erkekler arasındaki eşit olmayan toplumsal cinsiyet rollerinden ve güç ilişkilerinden kaynaklanıyor. Bu güç ilişkilerini sosyal normlar, değerler ve kalıpyargılar da pekiştiriyor.
Yakın partner şiddeti birçok farklı biçimde kendini gösterebiliyor. Bireyi kendi hafıza, algı ve ruh sağlığını sorgulamaya iten bir çeşit kötücül yönlendirme yöntemi olan gaslighting de yakın partner şiddeti biçimleri arasında. Bir ilişki içinde kendinizi sürekli özür dilerken buluyorsanız, bunun sebebi size yapılan psikolojik manipülasyon olabilir. Şiddet döngüsünün bir parçası olan bu durumu yaşarken şiddete maruz bırakıldığınızı fark edemeyebilirsiniz. O nedenle gaslighting’i farkına varmak, ne olduğunu bilmek ve maruz bırakıldığınızda ne yapmanız gerektiğini bilmek çok önemli.
Gaslighting’in yanı sıra fiziksel ya da cinsel şiddet kadar bilinir olmayan “love bombing” yani aşk bombardımanı ve “ghosting” yani hayaletleme gibi şiddet biçimleri var. İşte bunların hepsi hakkında farkındalık artırmak ve buna karşı ne yapılacağını anlatmak için bu sene #SheSaidNo diyoruz. BM Genel Sekreteri öncülüğünde başlayan 16 Günlük Aktivizm Kadınlara Yönelik Şiddete Son Kampanyası kapsamında başlattığımız #SheSaidNo yakın partner şiddetine dikkat çekiyor ve gaslighting dahil olmak üzere şiddet biçimleri hakkında bilgilendiriyor. 25 Kasım Kadınlara Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde başlattığımız kampanya 10 Aralık İnsan Hakları Günü’ne kadar devam edecek. Kampanya kapsamında @unwomenturkey Instagram hesabının hikaye kısmında bir test yapıyoruz. Test ile hedefimiz yakın partner şiddeti hakkında farkındalık ölçümü yapmak ve herkesi shesaidno.info adresine yönlendirerek konu hakkında bilgiye erişimlerini sağlamak.
Unutmayalım, kadınlara yönelik şiddet bir insan hakları ihlali ve suçtur. Kadının yaşama hakkının elinden alınması şiddetin en vahim sonucudur. Bu döngünün bir parçası olan her türlü şiddet biçiminin son bulması sürdürülebilir kalkınma, herkes için eşit bir yaşam ve eşit haklara erişimin olmazsa olmazıdır.
Zeliha Ünaldı
Film önerileri
(Psikesinema Genel Yayın Yönetmeni, Psikiyatrist Prof. Dr. M. Emin Önder)
Yönetmenliğini George Cukor’ın yaptığı 1944 yapımı “Gaslight” filminde, birlikte yaşadığı teyzesinin öldürülmesi sonrası Londra’dan ayrılan Paula, bir süre sonra hayatının aşkı Gregory ile tanışır. Gregory’nin isteği üzerine teyzesinin öldürüldüğü eve taşınırlar. Filmde, Gregory’nin ilişkideki sistemli ve manipülatif davranışları sonrası Paula’nın kognitif fonksiyonlarının çöküşünü ve Gregory’ye bağlı hale geldiğini izleriz. Filmde, narsistik sapkınlığın boyutlarını görürüz.
Yeşim Ustaoğlu’nun yönettiği 2016 yapımı “Tereddüt” filminde Şehnaz’ın Cem’le ilişkisinde Cem’in dışarıdan izlendiğinde mükemmel olarak değerlendireceğimiz davranışlar sergilediğine şahit oluruz. Bu tür manipülasyon özellikleri, ilişkide kendisini güçlü hissetmesini sağlar. Bu güç, ilişkinin sürmesinde etkilidir. Herhangi bir itirazsa probleme neden olabilecektir.
1994 yapımı, Claude Chabrol tarafından yönetilen “L’Enfer/Cehennem” adlı filmde, paranoid özelliklere sahip kıskanç bir kocanın manipülatif yöntemlerle karısına yaşattığı işkenceye şahit oluruz.
Edebiyat önerileri
(Gülenay Börekçi-YAZAR, EDİTÖR)
Edebiyatta doğrudan gaslighting’i anlatan yapıtların ilk örneği, 16. yüzyılda William Shakespeare’in yazdığı “Hırçın Kız” sayılabilir. “Hırçın Kız”da özgür ruhlu, başına buyruk Kate sonunda öyle bir ehlileşiyor ve kocasının ağzına bakan bir kadın oluyor ki kan ter içinde yürümeye mecbur bırakılmışken güneşi görüp “Gece ne kadar serin, bak ay da doğmuş” diyebiliyor.
Brontë Kardeşler’in romanlarından “Jane Eyre”de erkek karakter karısını yıllarca, onu tamamen delirtip bir tür canavar haline getirene kadar tavan arasına kilitliyor, hatırlayalım.
Uğultulu Tepeler’in esas karakteri Heathcliff de mütemadiyen “en seksi erkek” seçilse de gerçekte tam bir gaslighter. Aşık olduğu ve ruh ikizi saydığı Catherine’in çevresindeki herkesi manipüle ediyor, onlara akla gelebilecek her türlü oyunu oynuyor.
Günümüzdeyse gaslighting’e daha çok gerilim türünde rastlıyoruz. Gillian Flynn’in Kayıp Kız romanında örneğin. Flynn, evliliği bir savaş sanatı olarak ele alıyor ve iki tarafın da birbirini sayısız oyunla aldattığı çok karmaşık bir hikaye anlatıyor ama bu kez esas kötü karakter, yani gaslighter bir kadındı.