PazarYalnızlığın kalabalık hâli

Yalnızlığın kalabalık hâli

29.12.2024 - 02:01 | Son Güncellenme:

Kalabalık yalnızlık bir milyon kişinin oylarıyla yılın kelimesi seçildi. Peki, 2025’te kalabalıkta yalnız hissetmemek için neler yapabiliriz uzmanlara sorduk

Yalnızlığın kalabalık hâli

Seyhan Akıncı - Uzun bir süredir yılları tek bir kelimeyle özetlemeye çalışıyoruz. Örneğin Oxford Sözlüğü 2024 yılının kelimesini brain rot yani beyin çürümesi olarak belirledi. Merriam-Webster’ın seçtiği yılın kelimesi ise polarizayon yani kutuplaşma oldu. Dictionary.com’un tercihi biraz ilginçti: Ağırbaşlı. Nedenini ise bu kelimenin ocak-ağustos arası dijital mecralardaki aranmasının yüzde bin 200 artması olarak açıkladılar. Cambridge Sözlüğü’nün seçtiği yılın sözcüğü ise ‘manifest’ti. Sözcük 130 bin arama almış sözlükte. 2023’te sözlüğe giren manifest sözcüğü popüler isimlerin “Manifestledim oldu” anlatılarıyla da görünürlük kazandı. Bizde ise Türk Dil Kurumu’nun Ankara Üniversitesi İletişim Araştırmaları ve Uygulama Merkezi ile başlattığı oylamayla 2024’ün kelimesi ‘Kalabalık yalnızlık’ oldu. Peki kalabalık yalnızlıktan ne anlıyoruz ve 2025’te kalabalıkta yalnız hissetmemek için neler yapabiliriz? Yeditepe Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Demet Lüküslü, Psikolog Dr. Gizem Sürenkök, Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Barış Erdoğan ve Türk Psikologlar Derneği’nden Psikolog Caner Çakır’a sorduk.

Haberin Devamı

Yalnızlığın kalabalık hâli

Prof. Dr. Demet Lüküslü: ”Kurtulmanın yolu dayanışmadan geçiyor”

Kalabalık yalnızlık kavramı, insanların kalabalıklar içinde yaşadıkları yalnızlık hissini anlatıyor. İnsanların kalabalıklar içinde hatta kendilerine çok yakın olan ailelerinin ve yakın çevrelerinin içinde yalnız hissetmeleri edebiyatta çok işlenen ve modern dünya tarihi için hiç de yeni olmayan bir konu. Bununla beraber kalabalık yalnızlık kavramında kent ortamında milyonlarca kişi beraber yaşarken ve gündelik hayatta pek çok etkileşimde bulunurken ya da sosyal medya ortamında dünyanın farklı yerleri ile bağlantı içinde olma fırsatını yakalarken bu devasa iletişim ortamında yalnız olma hissine ya da deneyimine de gönderme yapılıyor.

Haberin Devamı

Yalnızlık kavramı, sosyal bilimciler tarafından özellikle pandemi sonrasında giderek daha çok tartışılıyor ve konu üzerine dünyada gelişen bir literatür var. Üstelik konuyu sadece psikologlar ya da psikiyatristler değil aynı zamanda sosyologlar, sosyal hizmet uzmanları ya da siyaset bilimciler de tartışıyor. Belirsizlikler içinde yaşanan krizler çağı olarak da tanımlanan günümüz toplumlarında küresel kapitalizmin ve siyasal sistemin yaşadığı krizler içinde bireyler yaşadıkları sorunlar karşısında kendilerini yalnız hissediyorlar. Bu yalnızlık aslında toplumsal sorunların can yakıcılığını gösteriyor. Ancak bir o kadar da bu sorunlar karşısında onlara yardımcı olacak mekanizmaların ya da kurumların aşındığını ve bireylerin hayatından çıkmış olduğunu da gösteriyor. Ayrıca bireyler arasındaki dayanışmanın ve karşılıklı güven ilişkilerinin zayıflaması da yalnızlığı körükleyen etkenler.

Yalnızlığın kalabalık hâli

Tam da bu sebeple, kalabalık yalnızlıktan kurtulmanın yolu kendi kozamıza çekilmekten, sadece kendimizi ‘iyileştirmekten’ geçmiyor. Tam tersine, kalabalık yalnızlıktan kurtulmanın yolu farklı bireylerle ve de farklı canlı türleriyle iletişime geçmekten ve sıkı bağlar kurmaktan, dayanışma ağları kurmaktan ve toplumda farklı sorunların çözümü için mekanizmalar ve kurumlar yaratmaktan geçiyor.

Yalnızlığın kalabalık hâli

Gizem Sürenkök: “Mücadele için toplumsal farkındalık gerekiyor”

Haberin Devamı

TDK, bu yılın kavramını kalabalık yalnızlık olarak belirledi. Bu kavram, çevremizde insanlar olsa da duygusal ve sosyal olarak yalnız hissettiğimiz anları anlatıyor. Günümüzde sosyal medyanın etkisi, yüzeysel ilişkiler ve bireyselliği ön plana çıkaran yaşam tarzımız, yalnızlık hissimizi daha da artırıyor. İnsanlar sosyal medyada en iyi hallerini sergiliyor, ancak derin ve anlamlı bağlar kurmakta zorlanıyor. Bu durum hem bireysel hem de toplumsal düzeyde ciddi sonuçlar doğuruyor.

Yalnızlık; depresyon, anksiyete, Alzheimer, obezite gibi sorunlarla bağlantılı bir halk sağlığı meselesi hâline geliyor. Modern şehir yaşamı ve bireyselliği yücelten neoliberal politikalar da bu hissi körüklüyor. Yalnızlık, özellikle gençlerde ve yaşlılarda daha yoğun hissediliyor. Modern hayatın temposu ise bu duyguyu daha da derinleştiriyor.

Bu sorunu çözmek için yapabileceklerimiz arasında; sosyal medya kullanımımızı gözden geçirmek, ailemizle ve arkadaşlarımızla daha fazla vakit geçirmek, toplumsal dayanışmayı artırmak, ruh sağlığı hizmetlerini herkes için erişilebilir hâle getirmek ve bir araya gelebileceğimiz sosyal alanları çoğaltmak yer alıyor. Kalabalık yalnızlıkla mücadele etmek sadece bireysel değil, toplumsal bir farkındalık da gerektiriyor. Ancak hem birey hem toplum düzeyinde hissettiğimiz aidiyet duygusuyla daha iyi hissetmemiz mümkün oluyor.

Haberin Devamı

Yalnızlığın kalabalık hâli

Prof. Dr. Barış Erdoğan: “Aynı evde duygusal mesafeler büyüyor”

Modern zaman insanlık tarihinde bireylerin hiç olmadıkları kadar geniş insan çevreleriyle etkileşim içinde olduğu ama aynı zamanda bir o kadar da kendilerini bu kalabalıklar içinde yalnız hissettiği bir dönem. TDK’nın yılın kelimesi ilan ettiği ‘Kalabalık yalnızlık’ kavramı da tam bu durumu açıklıyor. Günümüzün büyük şehirlerinde yüksek nüfus, hızlı yaşam temposu, geleneksel mahalle ve komşuluk ilişkilerinin zayıflaması insanların birbirine yabancılaşmasına yol açtı. Aynı apartmanda, hatta aynı evde fiziksel olarak birbirine yakın bireyler arasında bile duygusal mesafeler büyüyor. Üstelik sosyal medya üzerinden yüzlerce ‘arkadaş’a sahip olmak, her zaman derin bir paylaşıma karşılık gelmiyor; aksine çoğunlukla bu etkileşimler yüzeysel ve ‘zayıf’ bağlar ağına dönüşüyor. Bize ne güvence veriyor ne de bir sıcaklık. Kalabalıklar içinde yalnız hissetmemek için bireysel çaba kadar yapısal değişikliklere ve politikalara yön verecek kamu idaresinin desteğine ihtiyacımız var. Bireysel olarak aile içinde ‘ekransız akşam yemeği’ kuralı getirebiliriz, sevdiklerimizle daha çok yüz yüze sohbet edebiliriz. Arkadaşlarımızla düzenli olarak küçük buluşmalar ayarlamak, beraber yürüyüş yapmak, kitap kulüpleri gibi etkinliklere katılmak da yalnızlık duygusuna karşı iyi gelebilir. Ama sorunun kökünde bazı yapısal meseleler var ve bunları aşmak için devletin, yerel yönetimlerin ve kurumların ciddi adımlar atması şart. 

Haberin Devamı

Kentsel dönüşüm ve göç dalgaları derken yan komşumuzun kim olduğunu bile çoğu zaman bilmiyoruz. Belediyeler bu konuda öncü olabilir. 

Yalnızlığın hissedildiği en önemli mekânlardan biri de iş yerleri. Çalışanların birbirini tanıyabileceği atölyeler, takım çalışmaları ve sosyal etkinlikler düzenlense ‘sabah gel, akşam çık’ döngüsü biraz kırılır. Uzaktan ya da hibrit çalışanlar için düzenli yüz yüze toplantılar, ‘ekibin bir parçasıyım’ hissini güçlendirir. Son olarak gönüllülük ve dayanışma projelerini de unutmamak lâzım. Devlet kurumla-rından sosyal medyaya, belediyelerden iş yerlerine kadar tüm kurumların elini taşın altına koyması şart.

Yalnızlığın kalabalık hâli

Caner Çakır:  “Benzer kavramları daha çok konuşacağız”

Kalabalık yalnızlık terim olarak hayatımıza yeni girmiş olsa da insanlığın tarihi kadar eski bir histen bahsediyoruz. Günümüzde bu kavram fiziksel acı, açlık ve susuzluk gibi yoksunlukların sosyal eşdeğeri olarak kabul görmekte. Sosyal ihtiyaçlarımız en az temel ihtiyaçlarımız kadar önem arzetmekte. Mevcut zaman dilimi içerisinde bireyci bir topluma dönüşmemiz ve iş (çıkar) ilişkileri dışında diğer insanlarla ve hatta cansız neslerle daha az duygusal bağ kurmamız kaçınılmaz hâle geliyor. Bu da anlaşılma ve paylaşım ihtiyaçlarımızın yeterince tatmin edilmemesi anlamına gelir. Sonuç olarak büyük kalabalıklar hâlinde yaşıyor ama asla yanımızdaki kişinin bizim ne hissettiğimizi, nasıl düşündüğümüzü, ne gibi duygusal ihtiyaçların açlığını çektiğimizi fark edemez bir forma büründüğünü görüyoruz. Ve üzülerek belirtmeliyim ki önümüzdeki yıllarda bu ve benzer kavramlar hakkında daha çok konuşacağımızı ön görüyorum. Halbuki bunun önüne geçmek bireysel ve nihayetinde toplumsal olarak mümkün. Kendimizi zaman zaman kalabalık yalnızlık içerisinde bulmamız muhtemel. Tıpkı bir konuda kaygılı olmak, bir şeye sevinmek ya da öfkelenmek gibi. Fakat bunun o zaman dilimi için kabul edilebilir ve normal düzeyde bir duygu mu; yoksa bir bozukluk mu olduğunun ayrımını yapmamız önemli.