13.08.2023 - 01:47 | Son Güncellenme:
Ceyda Ulukaya - Milli sporcu Şahika Ercümen, serbest dalışta ulusal ve uluslararası rekorlarına aşina olduğumuz bir isim. 110 metrelik buzaltı yatay dalışıyla Guinness Rekorlar Kitabı’na da girdi, paletsiz 100 metre rekorunu da kırdı. Geçtiğimiz hafta ise bu başarılarına bir yenisini ekledi. Bahamalar’da düzenlenen Dünya Serbest Dalış Kupası’nda 3 dakika 14 saniyede 100 metreye dalarak yeni bir rekora imza atmakla kalmadı, Türkiye’ye gümüş madalyayı da getirmeyi başardı. Üstelik bu başarıyı, rakiplerine göre dezavantajlı koşullarda, antrenörsüz ve ödünç paletle elde etti. Honduras’da Dünya Şampiyonası için yarışmaya devam eden Şahika Ercümen’le rekora giden yolculuğunu konuştuk.
Dünya Serbest Dalış Kupası’ndaki 100 metre rekorunuzun diğer dalışlarınızdan farklı kılan ne oldu?
Serbest dalışta pek çok kategori var; paletli, paletsiz, değişken ağırlık gibi. 110 metreye yıllar önce değişken ağırlık ile dalmıştım yani bir asansör yardımı ile inmiştim kendi gücümle yukarı çıkmıştım ve dünya rekorunu kırmıştık.
100 metre sabit ağırlık rekoru ise tamamen kendi gücünüzle inip çıktığınız bir yarışma disiplini ve bunu dünyanın en zor ve en iyi sporcularının yarıştığı Dünya Kupası’nda, yarışma sırasında yapmak çok zor. Her ülkenin sabit ağırlık ile ilk 100 metreye inen sporcusu her zaman çok önemlidir. Dalış tarihinde dönüm noktasıdır. Biz de bunu yapan ilk Türk olduk.
İki yıldır her anınızı bu hedefe ulaşmak için verdiğinizi söylediniz. Nasıl bir program izlediniz?
2001’den beri farklı branşlarda milli takım sporcusuyum. O günden beri yaptığım tüm antrenmanların faydasını şu anki dalışlarımda görüyorum. Son iki senedir de tamamen bu dalışa odaklandım, daha önceleri değişken ağırlık kategorisine odaklanıyordum. Bizde her kategori başka bir spor dalı gibi, dalışlarda tamamen farklı bir teknik uygulamanız gerekiyor. Dalışın teknik detayları ve özel kondisyon çalışmaları dışında zihnimi ve koordinasyonumu geliştirmek için pek çok farklı çalışma yaptım. Mesela piyano dersi aldım, bilmediğim yabancı dilleri öğrenmeye başladım, pek çok meditatif zihin ve nefes çalışması uyguladım.
Bu süreçte belli bir metreden sonra ilerlemekte zorlandığınız bir aşama oldu mu?
Fizik kuralları gereği dalışın en zor kısmı ilk 10 metre aslında, fakat mental olarak bazı rakamlar bizi tökezletiyor. Örneğin geçen seneden beri 95 metre ve üzerine antrenmanda pek çok dalış yaptım fakat 2 senedir o son 2-3 metreyi ancak şimdi aşabildim ve 100 metreye dalabildim. Dolayısıyla serbest dalışta bence tüm limitler zihnimizde…
Dalış öncesi motivasyonunuzu düşüren gelişmeler olduğunu, yarışmaya sponsorluk yetersizliği nedeniyle antrenörsüz katıldığınızdan bahsettiniz. Başka ne tür zorluklarla karşılaştınız?
Ben çok uzun süredir desteğe ihtiyacım olduğunu pek çok yerde dile getiriyorum, fakat maalesef Dünya Kupası’na katılana kadar net bir gelişme olmadı, dolayısıyla eksik ekipman ve çok kısıtlı imkanlar ile katıldım. Şu anda Honduras’da Dünya Şampiyonası için hazırlıklara başladım. Yarışmaya 2 hafta var. Pek çok ülke buraya haftalar önce gelip federasyonlarının imkanları ile antrenmana başladılar. Bana ise verilen çok cüzi miktardaki harcırah sadece yarışma günleri için; ki antrenman, konaklama, yeme içme gibi temel masraflarımın 10’da biri civarında. Dünyanın öbür ucuna dalış dünya şampiyonasına madalya almaya geliyorsanız en azından 1-2 hafta önce gelirsiniz, saat farkına, denize adapte olursunuz. Bunların hiçbirini maalesef federasyon karşılamıyor, çok üzücü… Bulabildiğimiz sponsorluk destekleri ile şu anda Honduras’da antrenmanlara başladım. Katıldığım yarışma resmi Dünya Şampiyonası ve Milli Takımı temsilen katılıyorum. Dalışıma odaklanacağıma, daha uygun konaklama ve araç kiralama nereden buluruz, benim kullandığım paletten kullanan ve ayak numarası 37 olan kimler var, acaba antrenman için paletini ödünç verir mi, hatta bunun da ötesinde birkaç hafta öncesine kadar yarışmaya Türkiye katılacak mı o bile belli değildi, ki Dünya Şampiyonası için 2 senedir çok büyük emekler vererek çalışıyorum… Yani kendimi zor getirdiğim dalış bölgelerine bir de yanımda antrenör getirip onun masraflarını karşılamak şu anda hayal.
Bu süreci zorluklara rağmen yönetebilmek için kendinizi nasıl motive ettiniz?
Anda kalmaya çalıştım. Aksilikleri düşünerek zaman ve enerji kaybetmektense dalışlara odaklandım. Kendime bunun bir döngü olduğunu, fırtınalardan sonra güneşin hatta gökkuşağının çıkacağını anımsattım. Asla vazgeçmemeyi ilke edindim. Bir de Atamızın sözleri kulağımdaydı: “Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”
“Yarıştan önce akrep soktu”
Turnuva nasıl bir ortamda geçiyor?
Yarışma Bahamalar’ın Long Island adasında gerçekleşiyor. Burada yaşayanlar yaz aylarında sıcaktan ve sivrisineklerin çok olmasından dolayı Amerika’ya kaçıyorlar dolayısıyla pek çok yer kapalı. 1-2 tane sadece fast-food tarzı restoran ve birkaç market var. Bu marketlere haftada bir bot ile yiyecek geliyor, artık o hafta şansımıza ne varsa onu alıyoruz. Eczane yok ve her şey Türkiye’nin on katı pahalı. Küçük bir stüdyo kiraladım, kendi yemeğimi bir ay boyunca kendim yaptım. Doğası çok güzel fakat yaz ayları en zor zamanları. Dışarıda sivrisinek istilasına uğruyorsunuz. Yarışma öncesi kolumu akrep soktu, şişti kızardı canım acıdı fakat baktım bir şey olmuyor çok da önemsemedim yani orada böyle şeyler normalleşiyor.
“Başarılar ilham veriyor “
Bu yıl hem bireysel hem takım olarak kadın sporcuların başarı haberlerini peşpeşe alıyoruz. Siz de rekorunuzu Cumhuriyet’in 100. yılına adadınız. Bu başarılar size neler düşündürüyor?
Kadın sporcu arkadaşlarımın başarıları ile gurur duyuyorum ve ilham alıyorum. Özellikle Türk kadınının ne zorluklarla bu başarıları aldığını biliyorum. Örneğin pek çok rakibim çok iyi şartlarda, ülkelerinde mutlu mesut hazırlandı yarışmaya. Biz ülke olarak büyük bir deprem atlattık. Hepimiz haftalarca uykusuz, gönüllü çalıştık. Ben açıkçası bu sene yarışmayı bile düşünmüyordum. Sonra bir şekilde açığı kapatıp nisanda antrenmanlara başladım. Engeller beni hiç bir zaman durdurmadı, önümüzdeki aylarda da dünya rekorunu ülkemize kazandırmak istiyorum.