Pazar“Tarkan’ın kafası karışık”

“Tarkan’ın kafası karışık”

20.09.2009 - 01:00 | Son Güncellenme:

Tarkan’ın en başından beri yanında olan prodüktör ve aranjör Ozan Çolakoğlu yeni albüm muammasını, “Sezen Aksu’nun çöpe attığı” şarkıları ve Tarkan’a asıl yakışacağını düşündüğü albümü anlatıyor

“Tarkan’ın kafası karışık”

Tarkan’ın ilk albümünden bu yana yanında Ozan Çolakoğlu. Bugün onun albümlerinin prodüktörü, bestelerinin aranjörü ve müzikal anlamda danıştığı, kendini emanet ettiği ender insanlardan biri. Tarkan’ın hazırlanmakta olan yeni albümüyle ilgili geçen cumartesi yazdığım eleştirinin ardından beni aradı. Oturup karşılıklı konuşmayı ve her şeyi ondan dinlemeyi teklif ettim. İncelik gösterip kabul etti. Sorularıma da elinden geldiğince açık bir şekilde yanıt verdi. Bir saatlik konuşmamız sırasında Tarkan’ı çok seven ve onun iyiliği için çalışan biri olduğu izlenimini edindim. Burada Tarkan ile ilgili anlattıklarını bu gözle okumanızı isterim. Sohbetimizin tonunu yanlış anlamanızı ve onun zor duruma düşmesini istemem.


“Sezen Aksu beğenmedi, Tarkan’ın albümü çöpe gitti” hadisesi nedir tam olarak?
Sezen Aksu beğenmedi diye bir şey yok. Çöpe de gitmedi. Şimdi önce şunu söylemem lazım. Tarkan albümü yapmak benim için gerçekten çok zor.

Neden?
Çok büyük bir beklenti var. Önceden ne yapıyorsa aynısını bekleyen fan’ları var, bir de yeni bir şey yapmasını bekleyen insanlar var. İkisi arasında bir denge bulmak çok zor. Ben hiçbir zaman sizin yazdığınız gibi “Dünyada ne trend oluyorsa onu alıp koyalım” taraftarı bir insan olmadım. Hiçbir zaman tek başıma karar vermem. Tarkan da değerli fikirleriyle projeye hep dahil olur. Fikirleri birleştirip aramızdaki orta yolu bulmaya çalışıyoruz.

Ama Tarkan’ın son albümü “Metamorfoz” son trendlerden izler taşıyor.
Tarkan’ın kurtulmak istediği bir “alaturka” kimliği var. Ve bu onun tercihi. Ben hiçbir müzik türüne karşı değilim. Bu Tarkan’ın sanatçı duruşuyla ilgili bir tercih. Eski albümleri dinliyoruz mesela beraber. Diyor ki bana “Bak bu albümlerde o kadar da alaturka bir durum yokmuş”.

“Metamorfoz’ çıkana kadar o müzik eskidi”


Tarkan’ın yarattığı büyük beklentiye yanıt verememesi bundan mı?
Biraz kafa karışıklığından da kaynaklanıyor bu. Tarkan’da olan bir kafa karışıklığı ve doğal olarak bana da yansıyor. 97’den beri gelen 10 senelik bir İngilizce albüm macerası var mesela...

Orada ters giden neydi?
Proje çok dağınıktı. Ahmet Ertegün’ün istediği bir şeydi. 97-98’de Tarkan’la Amerika’da buluştuğumda bir sürü prodüktör, aranjör, besteci vardı işin içinde. Zamanla hepsi tek tek ayrıldı, yok oldular.

Neden?
Tatminsizlik herhalde.

Kimin açısından?
Tarkan ya da Ahmet Ertegün. Ya da ikisi birden. Olay uzadıkça tadı kaçtı. Yaptıkları müzik o an için doğruydu ama albüm yayımlandığında en az iki-üç sene geride kalmıştı. Son albümdeki problemi de oydu Tarkan’ın. Albüm çıkana kadar o müzik geride kaldı.

“Metamorfoz”dan mı söz ediyoruz?
Evet. “Metamorfoz” albümüyle ilgili benim de birtakım problemlerim var. Trendleri takip etmek adına bir insana yakışmayan zorlama şeyler yapmak istemiyorum ben hiçbir zaman. Ama bir yerden sonra mecbur kalıyorsunuz. Bir şeyleri bir şeylere uydurmak durumundasınız.

Peki şu anda hazırladığınız albüm?
Şu an hazırladığımız albümde bütün şarkılar belli bir tarzda olsun istedik. Önceden yapılan yedi-sekiz parça vardı. Yeni bir şarkı geliyor mesela ve öncekilerden çok farklı. Kafa karıştırıyor. Bu tip uymayan parçaları attık.

Size göre atılmaması mı gerekirdi?
Hayır, bence iyi oldu. Ben bu projeye başladığımda düşündüğüm şuydu: Tarkan olgunluk dönemine girdi. Ben de öyle. Çok güzel melodilerin olduğu, akustiklerin çok güzel kullanıldığı bir albüm yapalım. 35-37 yaşına yakışan bir albüm. Hiçbir zaman Justin Timberlake, moda, trend falan değil. Tarkan’ın olması gereken şey de benim için budur. New York’ta şu anda. Gelince kendisiyle de konuşacağım. Bırakalım trendleri. O tip şeyleri yeni gelenler yapsın. Onlara daha çok yakışır.

“Önemli olan onun isteği”

Asıl olaya dönelim. Kim neyi çöpe attı?
Biz başladık kayıtlara. Elimizdeki şarkılar güzeldi ama alaturka özellikteydi. Tarkan bir gün geldi, “İçimden bunları söylemek gelmiyor. Bu alaturkaları istemiyorum” dedi. Önceden yaptığımız, farklı tarzda bir-iki şarkı vardı. “Onlara geri dönelim” dedi. Döndük. Sonra elimizdeki şarkıları beraber tamamlamak için Sezen Aksu ile buluştuk. O benim için müzikte Onno Tunç ile birlikte zirvedir. Açtık, dinlettik. Sezen üzerine söz de yazdı. Sonra dedi ki “Sen bu şarkıları yapmak istiyor musun gerçekten?” Tarkan da “Biz de aslında bıraktık onları galiba” dedi. Sezen de “Artık böyle alaturka nağmeler, gırtlaklar falan bunları yapmana ihtiyaç yok” deyince işin rengi değişti.

Sezen Aksu ne önerdi?
Onunla birlikte yaptığımız şarkıların devamı niteliğinde şarkılarla albümü bitirmeyi önerdi. Biz de zaten Tarkan’la bunu konuşmuştuk. İçimiz rahat etti. Zaten o tip dört-beş parça vardı. Albüm çöpe gitti diye bir şey yok. Elimizde hazır dokuz şarkımız var.

Tarkan’ın alaturka tarzı söylediği şarkılar çok beğeniliyor. Mesela hep gençlerin gözdesiydi ama ne zamanki o TRT’de alaturka konser verdi, anneleri babaları da fethetti.
Evet müthiş bir gırtlağı var, çok güzel söylüyor. Hatta öyle bir albüm de yapıyordu.

Ama bu albümde gittiğiniz yol başka olacak. Bu bir çelişki yaratmıyor mu sizce?
Çelişki tabii. Ama Tarkan’ın isteği önemli.


“Bir işi yapmak istemediğimde yüksek fiyat çekiyorum”
- Şu anda müzikal anlamda olan biten şeyler hiç hoşuma gitmiyor. İmkanım olsa tamamen uzak dururum poptan.
-Arada mesela bir popçu gelip “Bizim iki şarkımızı da sen yap” dediğinde çok yüksek fiyat çekiyorum. Çünkü aslında yapmak istemiyorum.
-Çok büyük şarkıcılardan birinin bir teklifi vardı ve kabul etmedim. Halbuki o işten çok para kazanabilirdim. Onun yerine Nil’i (Karaibrahimgil) yaptım.
-Şu anda Gülşen’in albümünü yapıyorum. Ekim-kasım gibi çıkabilir. Benim Türkçe popun altın dönemi dediğim 80’leri andıran çok iyi besteleri var.
-Benim geçmişimde pop yok aslında. Rock gruplarında davul çaldım, her zaman rock dinledim.
“Tarkan’a albüm yapma teklifi dolmuşta geldi”
Yıl 1990. Şu anki ortağım Barış Büyük (eski Badluck grubunun klavyecisidir) Tarkan’ın o zamanki menajeri Alpay Aydın’la dolmuşta karşılaşmış. Aydın bakmış uzun saçlı bir genç, “Sen müzisyen misin?” diye sormuş. “Tarkan diye bir çocuk var, ona albüm yapacağız. Senin tanıdığın biri var mı kayıt bilen?” Barış benim adımı vermiş. Sonra buluştuk, konuştuk. Albümü yaptık. Çıktıktan sonra zaten herkes aramaya başladı. Bir anda aranjman dünyasının içinde buldum kendimi. Ben geçici bir şey olarak bakarken hayatım bu oldu.


“Parçaların başkalarına dinletilmesini istemem”
Tarkan ile tanışmanız çok eskiye dayanıyor.
Benim ilk aranjörlük işim Tarkan. Yine de en zor çalıştığım insan odur. Çok fazla ilgileniyor. Evine sistem kurdu, kendi demolarını kaydediyor. Bu benim için zorluk yaratıyor. Çünkü ikimiz birden çalışıyormuşuz gibi bir durum oluyor. Bir de ben hiçbir zaman çalıştığım insanın çevresindeki insanların fikrini almak istemem. Çalışmalarımızı onlara dinletmesini istemem. Sadece solistle muhatap olmak isterim.