05.03.2023 - 03:00 | Son Güncellenme:
Murat Özgün: Hastanede sürekli işçi olarak çalışıyorum. Evimiz yıkıldı. Çocuklarımı Bursa’ya, güvenli bir yere yerleştirdim. Onları burada tutamam. Belki enkazda fotoğraf gibi manevi eşyalar bulurum diye gelmiştim. Bursa’ya dönüyorum. Devletimiz bize bir yer gösterdiği zaman gelip yerleşeceğiz. Memleketimizi bırakamayız.
Hüseyin Sarar: Kundura işiyle uğraşıyorum. Burada her şey yıkıldı. Evim oturulamayacak durumda. Çocuklarım daha çok küçük. Bursa’ya gönderdim onları. Geri döneceğiz, memleket bizim memleketimiz.
Umut Şahutoğlu: İş makinaları çalışıyor, nerede kalacağız? Yapacağımız bir şey yok. Annemi İstanbul’a kardeşimin yanına götürdüm. Biz de gidiyoruz şimdi. Hayat devam ediyor. Burada ayakkabı işiyle uğraşıyordum. Şu anda burada yapacağımız iş de yok. Ama döneceğiz, Hatay bırakılmaz.
Hanane Şahutoğlu: İstanbul’a gideceğim. Ne yapacağız? Her şey gitti. Ev gitti, araba gitti.
Ezgi Sıkar: Üniversitede İngilizce öğretmenliği bölümünü okuyorum. Biraz psikolojimizin düzelmesini istediğimiz için gidiyoruz. Uzaklaşmaya ihtiyacımız var. Kardeşimle Aydın Nazilli’ye gidiyoruz.
Nurettin Sıkar: Çocukların psikolojileri bozuk. Rahat etsinler, arkadaşlarını görsünler diye gönderiyoruz. Moralleri dolsun gelsinler. Biz anneleriyle çadırda kalıyoruz. Çocuklar için en iyi yer anne ve babasının yanıdır. Ama çok kötü günler yaşadık çoook.
Fazilet Gürpınar: Öğretmenim. Şu anda kendimize yeni bir hayat kurmaya çalışıyoruz. Çocuğum için özellikle, okul yok burada mecburen gitmek zorunda kalıyoruz. Devlet şu an mazeret izinlerini açtı. Ona göre bakacağız. Mersin ya da Antalya’ya gitmeyi düşünüyorum. Tam olarak karar veremedim. Burada gerçekten de yaşam yok maalesef. Mecbur kalıyoruz.
Halil Bilgil: Kaynakçılık işiyle uğraşıyorum. İşyerim hasar görmedi. Çocuklarımı Ankara’ya yerleştirdim. Ben de bu gece gideceğim. Burada çalışamıyoruz. Artık orada bakacağız. Topraklarımız var burada, yerlerimiz var. Gitmek istemiyoruz ama geçimimizi sağlamak zorundayız.
“Bırakıp gidemeyiz”
Sıdıka Demirkol: Maaşımız yok. Kazma-kürek işiyle geçiniyoruz. Evimiz çok az hasar gördü. Gitmeyi düşünmedik. Evimizi bırakıp da nereye gideceğiz? Gitsek bile ev kirasını nasıl vereceğiz? Nasıl geçineceğiz? Ama burada bahçeden geçinip gidiyoruz.
Mehmet Demirkol: Benim evim hasar gördü. Ne yapalım bu da bize Allah’tan geldi. Evimizi, komşumuzu, arkadaşlarımızı bırakamadık.
Mustafa Pehlivan: Sağ olsunlar, gitmemiz için eş-dost aradı bizi. Ama bırakamayız biz burayı. Köyümüz, doğduğumuz, büyüdüğümüz yer. Antakya diye bir yer kalmadı. Sıhhi tesisatçılık işi yapıyordum. İş için sabredeceğiz. Devletimiz yardım ediyor, şimdilik bir sıkıntı yok.
Muhammed Doğan: Evimizde hasar çok. Korkudan geldik çadıra sığındık. Burası benim toprağım. Buradan gidemeyiz. Burası bize Atatürk’ün emaneti. Vatanımızı bırakıp gidemeyiz.
Zübeyir İncecik: Çay bahçesi işletiyorduk. Bu çay bahçesini akrabalarımıza açtık. Burada kalıyoruz birlikte. Memleketimizden gitmeyi hiç düşünmedik. Toprağımızı bırakıp gidemeyiz. Bizim için gitmek olmaz.
Cemil İncecik: Gitmeyi düşünmedik, burada malımız var, hayvanlarımız var. Bırakıp gitmeyi düşünemedik. Bu günler de geçecektir.
İbrahim Dönmez: İki katlı evim yıkıldı. Damat, o gece hemen bizi buraya getirdi. Kalıcı barınma olsa bizim için çok daha iyi. Burada malımız, mülkümüz var, gidemeyiz.
Kurtuluş’a yeniden hayat getiren adam
Depremin yıktığı şehrin enkazını taşıyan kamyonların gürültüsünü, siyah bir kaset çalardan yükselen şarkılar bastırıyor. Pink Floyd, “Keşke burada olsaydın” (Wish You Were Here) diyor. Sezen Aksu, eskilere götürüyor. Nilüfer ve Bülent Ortaçgil gönülleri okşuyor. Zeki Müren, “Gitme sana muhtacım” şarkısıyla onlara eşlik ediyor...
Burası depremlerin yıktığı Antakya’nın tarihi Kurtuluş Caddesi. Sarı kazaklı yüzü traşsız bir adam, duvarına Türk bayrağı ve Atatürk posteri asılı dükkanı önünde koşturuyor. Ya elinde bir süpürge kaldırımı temizliyor ya saksıdaki çiçeğe su döküyor ya da ilgi istediği her halinden anlaşılan bir kediyi besliyor. Şarkılar bittikçe de kasedi değiştiriyor. İstek parça bile çalıyor. Tüm çabası, “Buradan gitmiyoruz; Antakya’da hayat devam etmeli” mesajı vermek. Ulusal ve uluslararası basın ile sosyal medyada gündem olan bu adam, ‘Eskici ve Nostalji’ dükkanının sahibi Mehmet Serkan Sincan.
Aslında Sincan’ın Antakya’dan gitmeme kararı yeni değil. 2010’da, 20 yıl yaşadığı Alanya’dan Antakya’ya döndüğünde bu kararı almış. “Biz gurbette ölünce cenazemizi toprağımıza getirip Antakya’ya defnediyorlar. Ben diri dönmeye karar verdim” diyor. Depremden 3 gün sonra az hasarlı dükkanını açan Sincan’ın hayatının büyük bir bölümü turizmcilik yaptığı Alanya’da geçmiş. 50 yaşındaki Sincan, “Alanya’da turizm sektöründe edindiğim deneyimleri Hatay’da hayata geçirmek istiyordum. Hatay’ın dünya turizmine açılacak bir şehir olacağını hep söylüyordum. Ve bu öngörüm benim yanıltmadı” diyor.
Tribünlerin fanatiği
Mehmet Serkan Sincan’ın sporla da arası iyiymiş. Hatta fanatik bir taraftarmış: “Gençlik yıllarında tribünlerde ben de vardım. Hatay’ın Cadde grubunun ilk tribününü biz kurduk. Adana’da okurken Adana Demirspor’un Şimşekler grubunda vardık. Tuttuğumuz takım da baba takımı Fenerbahçe’ydi. Ama artık takım tutmuyorum. Fanatikliği, kavgayı, dövüşü Kur’an okuduktan sonra bıraktım. 20 yıl önce bunlara tövbe ettim.”
“Dindar mısınız?” sorusuna ise “Dindar demeyelim. İmanlı bir tarafım var. Güçlü bir imanım var. Bu beni ayakta tutuyor. Başka türlü nasıl olacak? Bu kadar ölüm var. Bu kadar dost kaybettik. Başka türlü nasıl ayakta duracağız?” diyor.
Nostaljik bir adamım
Depremden önce de dükkanında müzik çalındığını anlatan Sincan, “Bizde hep müzik vardı. Nostajik bir adamım. 80’ler-90’ları seviyorum. Bu dükkanı açtıktan sonra tanımadığım bir sürü sanatçı tanıdım. Esin Afşar, Şecaattin Tanyerli, Neşet Ertaş, babası Muharrem Ertaş... Bunları mutlaka öneriyorum. Normal rutine dönmek zorundayım. Ortada bir sürü yetim, öksüz, gariban, korkmuş insanlar var. Bir vali yardımcımız geldi 10 gün önce, çok beğendi, dükkanı gezdi, ‘Serkan bir de elektrik olsa ve müzik yapsan ne güzel ve motivasyon olur’ dedi. Çok şükür 2 gün önce elektrik bağlandı ve müzik yayınına geçtik. Pink Floyd’u gençliğimde çok fazla dinleyen bir adam değildim fakat biz 90’ların çocuğuyuz. Pink Floyd’un birkaç şarkısı benim için iyidir. Bazı insanlar müzik yayınını yadırgıyor ama matem 3 gündür. İnsanlara ışık olup geri dönmelerini sağlamak istiyoruz. Memleketimize sahip çıkıyoruz” diyor.