30.11.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:
ZAFER KANTAR - zaferkantar@yahoo.com
Yıllarca film ve dizi setleri arasında koşturan, özellikle son dört yıldır yoğun bir tempoda çalışan Halit Ergenç doğa tutkunu bir oyuncu. Yaklaşık 10 yıldır kendisiyle dünyanın değişik yerlerinde adrenalin yüklü seyahatler yapmayı planlıyorduk. Çok istemesine rağmen yoğunluğundan dolayı bu projemizi bir türlü hayata geçirememiştik. Halit “Muhteşem Yüzyıl”ın ardından bu sezonu dinlenerek geçirmeye karar verince, 17-24 Kasım tarihleri arasında değişik kültürleri tanıma ve el değmemiş tabiat parçalarında kendimizi kaybetme fırsatını yakaladık.
El değmemiş doğası ve çokkültürlü yapısıyla dikkat çeken Uzakdoğu ülkesi Malezya’ya doğru Katar Havayolları ile yola çıktık. Uçakta dünyanın farklı ülkelerinden birçok yolcu Halit’i tanıdı ve ilgi gösterdi. Buna alışık olan Halit herkese büyük bir sabır ve hoşgörüyle karşılık verdi.
Yerel halkın titizliği
Malezya’daki ilk durağımız, Andaman Denizi’nde yer alan adaların en ünlüsü Langkawi. Burası dünyanın en eski kara parçası olarak biliniyor. 1987 yılından sonra ilgi görmeye başlayan bu tropik ada ilk önce vergiden muaf bölge ilan edilmiş. Daha sonra konaklama tesisleri inşa edilmeye başlanmış ama adanın doğal yapısının korunmasına dikkat edilmiş.
Adada deniz üstüne yapılan bungalov tarzı odalara sahip otellerin yanı sıra bembeyaz kumsalların yakınına ve yağmur ormanlarının içine serpiştirilmiş lüks villalı tatil köyleri var. Biz Datai Resort otelindeki bir villada kaldık. Sadece kuş ve dalga sesi duyduğumuz, bahçemizde sincap ve maymunların cirit attığı müthiş bir doğanın içindeydik.
Adada yapılacaklar sadece görkemli otellerde kalıp denize girmek, billur gibi kumlardan oluşan sahilinde uzanıp güneşlenmek değil tabii. Bu büyülü adanın yaklaşık 800 metre yüksekliğindeki Gunung Mat Cincang Dağı en önemli cazibe merkezlerinden biri. 2003 yılında yapılan, tek bir kablonun çektiği, dünyanın en uzun mesafeye giden teleferiğiyle dağa çıkma fırsatını kaçırmadık. Bu teleferik aşağıdaki ormanları, şelaleleri, civardaki irili ufaklı adacıkları kuşbakışı seyretmenizi sağlıyor.
Langkawi dünyanın en eski kara parçalarından biri. Dolayısıyla tabiat örtüsü de en eskilerden. Doğabilimci rehberimiz Aidi Abdullah önderliğinde, denizin dev mangrov ormanının içlerine kadar girdiği ve neredeyse göl ve nehir halini alan su yollarında tek motorlu küçük bir tekneyle seyretmeye başladık. Halit ormanın derinliklerindeki vahşi canlıların fotoğraflarını yakından çekmeye çalıştı.
Bir yandan da rehberimizin verdiği bilgileri dinliyorduk. Son derece sağlam ama bir o kadar da esnek olan ağaçların tsunami karşısında bir dalgakıran gibi set oluşturması ve dalgaların ormanın içine girişini engellemesini öğrenmek bizi etkiledi. Halit “600 milyon yıllık bu ağaçların biyolojik yapısı da yerel halkın bunları korumadaki titizliğine şahit olmak da beni büyüledi” diyerek hayranlığını dile getirdi.
Kayalar ve ender bulunan yöreye özel kireç taşı arasında yetişen dünyadaki tek ağaç türünü inceleyen Halit “Taştan bile yeşil fışkırıyor” dedi: “Organizma böyle. Ağaç ölmediği için kökleri bir örümcek ağı gibi milyonlarca yıl yaşayabiliyor. Bu ağaçların en ufak bir parçasını bile değil Malezya, Langkawi dışına çıkarmak dahi suçmuş. Gerçekten imrendim. Malezya’da tabiatın içinde olmak müthiş bir şey. Gün içinde 2 metrelik gelgitler yaşandığı halde doğanın bozulmadan kaldığını görmek ve dünyanın başka bir köşesinde yaşam dengesinin içinde bulunmak benim için büyük bir şans.”
Bu arada yol boyunca üstümüzde uçuşan kartalların ve teknelerden atılacak yiyecekleri bekleyen su kıyısındaki maymunların doğal gösterileri bize görsel bir şölen sundu.
“6-7 yaşından beri abilerimle dalıyorum”
Sonraki durağımız, sürat teknesiyle yaklaşık bir saatlik yolculukla ulaştığımız Kacha Adası oldu. Bu küçük adanın açıklarında demirledik. Çünkü Halit’in en büyük hobisi tüple dalmak. Hazırlıkların ardından 18 ve 20 metrelere birer saatlik iki dalış yaptı. Tekneye çıkınca bize bilgi vermeyi ihmal etmedi:
“6-7 yaşından beri abilerimle beraber dalıyorum. Müzik ve oyunculuk dışında en önemli hobim dalış. Sualtında kendimi yeryüzünden ayrı bir dünyada hissediyorum. Mısır ve Maldivler’den sonra bu benim üçüncü uluslararası dalışım oldu. Bugün pek şanslı sayılmayız çünkü su oldukça bulanıktı. Ama sualtı yaşantısının çok canlı olduğu belli. Aslında dünyanın en önemli dalış merkezi sayılan Malezya’nın Sipadan Adası’nda da dalmak istiyorum.”
Orman, deniz derken doğanın içinde tabii ki Halit’i tanıyan kimse olmadı. Açıkçası kendisi de çok rahat etti. Tam anlamıyla adrenalini yüksek günler geçirdi ama zihnini de tamamen boşaltma fırsatını bulmuş oldu.
Langkawi’deki son gecemizde yürüyerek bir şehir turu yapmaya ve yerel halkı daha yakından tanımaya karar verdik. Bir süre rahatça yürüdükten ve yerel halkla sohbet ettikten sonra ben Halit’e takılarak “İşte bak günlerdir seni kimse tanımıyor. Sen de artık benim gibi sıradan birisin burada” dememe kalmadı, çığlık gibi bir sesle irkildik: “Abi gel, Türk kahvesini özlemişsindir.”
Büfe işleten bu Türk ailesinin kahvesini içip sohbet eden Halit’i duyan diğer Arap, Türki Cumhuriyetler ve Balkan ülkelerinden turistler etrafımızı bir anda sarıverdi. Halit’in o sırada bana “Bu da sana kapak olsun” yan bakışı atmasıyla pes artık deyip tamamen sustum.
Tiyatroda sahneye davet ettiler
Malezya’daki ikinci ve son durağımız başkent Kuala Lumpur’du. 3 milyonluk şehrin modern binaları arasında dolaşırken doğal olarak Halit Ergenç hayranlığı Langkawi’den biraz daha fazla oldu. Hiçbir filmi veya dizisi orada gösterilmediği halde bazı Malezyalıların tanıdığı ama özellikle Arap turistlerin gördükleri anda çılgın vaziyette selfie için peşinden koştukları Halit’le bir akşam yerel MUD Tiyatrosu’na girdik. Şehrin tarihini anlatan oyunun tam ortasında yerel oyuncular haberimiz olmadan bir anda Halit’i “Dünyanın 1 numaralı Türk aktörü” diye anons ederek sahneye davet ettiler. Seyircilerin çılgınca alkışları arasında küçük rolünü sahnelerken Halit’in şaşkınlığı hâlâ yüzünden okunuyordu. Oyun sonunda tüm sanatçılar onunla hatıra fotoğrafı çektirdi.
Malezya’dan ayrılmadan önce yol boyunca bize eşlik eden Turizm Malezya İstanbul direktörü Bahruddin Suleiman’a teşekkür eden Halit Ergenç, kendisine şunları söyledi: “Özellikle Langkawi’de değişik kültürleri keşfetme fırsatı buldum. İnanılmaz bir doğada yaşayan, bu kadar misafirperver ve güler yüzlü insanları tanımak benim için sürprizdi. Acı tercih etmediğim halde Male zya mutfağını çok beğendim. Aldığım yerel baharatlarla evde yemek yapmaya çalışacağım. Eşim Bergüzer ve oğlum Ali’yi de buralara getirmek isterim.”
Halit’le çıktığımız yolculukta üçüncü durağımız Katar’ın başkenti Doha oldu. Yeni yapılan devasa ve modern havaalanından otelimize doğru giderken, burayı her geldiğimde biraz daha modernleşmiş bir şehir olarak gördüğümü fark ettim. Çölle denizin birleştiği noktada kurulan şehrin 2022 Dünya Kupası’na son hızla hazırlandığı her halinden belli oluyordu.
Otelimiz St. Regis’e yerleştikten sonra bir sürprizle karşılaştık. Bizimle aynı otelde kalan Emmy ödüllü ünlü Amerikalı caz müzisyeni Gregory Generet, Halit’le tanışmak için öğle yemeğinde bizi bekliyormuş. Eh icabet etmek gerekir tabii! Bir yanı da müzisyen olan Halit Ergenç, Generet’in piyanisti Richard D. Johnson ve dünyaca ünlü Lincoln Jazz Center’ın uluslararası elçisi Dominick Farinacci ile birlikte çok samimi bir ortamda yemek yedik.
Halit, İstanbul’u çok merak eden Generet’in Türk yemeklerine ilgi duyduğunu öğrenince onu Türkiye’ye
davet etti. Memnuniyetle kabul eden Generet ile Halit yöresel yemek yapan özel ustaların restoranlarına gitmek için sözleştiler. Kaldığımız
otelin halkla ilişkiler müdürü Kaarin Pfeffer, yeni otellerini İstanbul Maçka’da önümüzdeki aylarda açacağını söyleyince randevu tarihi de takriben belirlenmiş oldu.
Bir yanımda Türkiye’de “Yılın Adamı” ödüllü, diğer yanımda Emmy ödüllü iki sanatçının olduğu bir ortamda belki ben de Pulitzer ödülü kazanırım hevesiyle beraber fotoğraflarını çekmeyi teklif ettim, ikisi de kabul etti.
Biz yol aldıkça hayranları arttı
Arap geleneğinde önemli yer tutan şahin yetiştirmek ve satmak Halit’in tepkisini çekti. Ticaret uğruna şahinlerin doğal ortamından çıkarılarak bir ev içinde yaşamaya zorlandığını hatırlatan Halit bir de örnek verdi: “Asırlardır süren Arap geleneğini anlıyorum ancak mesela bizim Karadenizliler şahinleri yakalayıp av zamanı avlarını kendilerine getirmesi için yetiştiriyorlar. Av zamanı sona erince de şahinleri doğal ortamına tekrar salıyorlar.”
Halit’in hayran kitlesinin en yoğun olduğu yerlerden birinin artık tam ortasındayız. Adım başı “Sultan Süleyman” çığlıklarıyla koşuşan kadını, erkeği her Katarlı ve diğer Arap ülke vatandaşları her yerde önünü kesip fotoğraf çekmek istiyorlar. Zannediyorum Halit, İstanbul’da Doha’dan daha rahat dolaşıyordur. Hepsinin isteğini elinden geldiğince karşılamaya çalışsa da sonunda güneş gözlüğü takmaya başladı. Ama ne fayda! Eskisi kadar olmasa bile hâlâ sakallarının olması onu ele verdi.
Dünyanın en sessiz yeri
UlaşımımızI sağlayan ve bizi ağırlayan Katar Havayolları Türkiye Pazarlama Koordinatörü Zeynep Esin’in planıyla kendimizi, Doha’ya arabayla 1.5 saat uzaklıktaki çöle attık. Çöl için hazır hale getirilmiş 4x4 aracımızla uçsuz bucaksız çölün ortasında fırtınaların yükselttiği tepelerin üzerinden hızla inip çıkarken savrulduğumuz için çığlık çığlığaydık.
Yine adrenalin dolu bu çöl safarisi sırasında Bedevilere rastladık. En önemli varlıkları olan süslü develeriyle bizi gezdirdiler. Yüksek sesle şarkılar söyleyerek çölü neredeyse çınlatmamız bütün stresimizi aldı. Muhteşem günbatımını da Bedevilerle birlikte seyrettik. Bir okyanusun ortası gibi çölün ortası da gece karanlığında ürkütücü ve mistik. Gecenin zifiri karanlığında hiçbir ses duyulmuyordu. İnsanın hayatında şahit olabileceği en sessiz yerdeydik. Bir süre kendimizi dinledik.
Bedeviler çöl üstündeki çadırlarında bize akşam yemeği ikram ettiler. Arap geleneklerine uygun et ve pilav ağırlıklı menü ve Bedevilerin samimiyeti bizi büyüledi. Halit “Malezya’nın uçsuz bucaksız ormanları ve denizinden sonra Katar’ın uçsuz bucaksız çöllerindeki gezimizde bir kutuplar eksik kaldı” dedi.
MAYMUNLAR RAHAT DURMADI
Kuala Lumpur’daki ünlü Batu Cave tapınağını gezerken maymunlar Halit Ergenç’i hiç rahat bırakmadı.