06.05.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:
Çağlayan mitingiyle başlayıp tüm Türkiye'ye yayılmaya hazırlanan hareketin arkasında dokuz kadın duruyor Miting günü platformda yan yana oturan kadınlar, çocuğunun düğününde ev sahibi olarak konukları karşılayan, gelen her misafirle gözleri parlayıp gururlanan annelere benziyordu. Bu dokuz Cumhuriyet annesinin Çağlayan'da, Cumhuriyet için yükselen gür sesten sonra içlerinden "Gözümüz arkada kalmaz" diye düşündüklerini söylemek de mümkün.İşte biz bu kadınları bir araya getirdik ve Çağlayan mitinginin nasıl doğduğunu, perde arkasında yaşananları, izlenimlerini ve hissettiklerini sorduk. Ankara'da 14 Nisan'da düzenlenen Tandoğan mitinginden sonra, Cumhuriyet'in dokuz kadını, bu defa 29 Nisan'da İstanbul'a öncülük etti ve Çağlayan'a topladığı milyonların hep bir ağızdan "Türkiye laiktir laik kalacak" diye bağırmasına önayak oldu. Necla Arat: Uzun zamandır böyle bir şey yapılması için çeşitli örgütlerden de baskılar vardı. Fakat iyi hazırlanalım diye bunu erteleme kararı almıştık. Nitekim Ankara'nın miting yapacağı haberi gelince biz öncelikle Ankara'ya destek verelim dedik. Ankara'dan döndükten sonra "Bu iş mutlaka yapılmalı" şeklindeki talepler daha da arttı. Sonra bir dostumuzun yemek davetinde böyle bir niyetimiz olduğunu söyledik. Dostumuz bize "Size her türlü desteği veririz, arkanızda oluruz" deyince hazırlıklara başladık. Bu miting nasıl ortaya çıktı? Necla A.: Tuncay Özkan. Bizi, Ankara'daki mitinge katkımızdan dolayı teşekkür için yemeğe davet etmişti. O yemekte ses düzeni ve platform konusunda destek sözü verince yola çıktık. Aydeniz Alisbah Tuskan: Yıllarca çok suskun kaldık. Hep birlikte miting alanına çıkalım, ulusal egemenliğin halkta olduğunu haykıralım dedik. Cumhuriyet'in değerleri ayaklar altındaydı. Ben artık kadın olarak tedirgindim. Halk Eğitimdeki toplantı ve konferans için talepte bulunduğumuzda dahi iş "Kim ne konuşacak?" noktasına geldi. "Konuşmanızı bir görelim" diyorlar.Necla A.: Bıçak kemiğe dayanmıştı. "Yapmayın" diye uyardılar. "Zaman dar, bu kadar kısa sürede bu yapılamaz, Ankara üç ay çalıştı" dediler. Bu yönde bir kaygı vardı. Biz çarşamba günü yemekte buluştuk, perşembe günü bir sonraki pazar günü için yasal müracaatımızı yaptık. Bu dostunuzu öğrenebilir miyiz? Aydeniz A.T.: Avukatım ama hazırlıklara başladığımız günden beri büroya bir veya iki defa yarım saatliğine uğradım. Bel fıtığı olduğum için Ankara mitingine de katılamamıştım ama Çağlayan mitingi bittiğinde ayaklarımın üstüne basamıyordum. O gün 12 saat ayakta kaldım ama hiç umurumda değildi. Yani sadece dokuz gün içinde yapıldı bütün hazırlıklar. Bu dokuz günlük süreç nasıl geçti? "Cumhuriyet'in tehlikeye girmesi cüzamdan beter" Türkan Saylan: Serumum giderken koluma bakıyorum, saate bakıyorum toplantıya yarım saat kaldı, bir an evvel bitse diyorum. O arada bana ne oldu, bulantım mı geldi, yorgun muyum hiç bunu düşünmüyorum. Köşeme çekilirsem çoktan giderdim gürültüye. Bu beni besliyor. Yıllarca bilimsel olarak cüzzamla mücadele ettim ama Cumhuriyet'in tehlikeye girmesi cüzamdan da beter. Onun tedavisi var hiç olmazsa. Önyargıların tedavisi yok. Türkan hanım hele siz sabah kemoterapi, akşam toplantı... Canınızla uğraşırken koşturup durdunuz. Aydeniz A.T.: Hayır, öyle bir durum olmadı. Ankara'nın gölgesi altında kalabilir diye çok baskı altında tutulduk. Necla A.: "Sakın bu mitingi İstanbul'da yapmayın, kalabalık olmazsa Ankara'nın başarısını da ortadan kaldırmış olur. Külfet altına girmiş olursunuz" dediler.Pervin Öztabağ: Sosyal baskı hissettik.Türkan S.: Can güvenliğimizden endişe ettiler. Bu süre içinde size haddinizi bildirmek isteyenler oldu mu hiç? Necla A.: Hemen "olur" geldi. Aydeniz A.T.: Düzenleme komitesinde emniyetten sorumluydum. Emniyetle çok iyi ilişkiler içindeydik. Bu yüzden 1 Mayıs gibi nahoş hadiselerle karşılaşmadık. Necla A.: Sultanahmet'te yapmak istedik vermediler, Beyazıt'ı da vermediler. Kadıköy'le Çağlayan arasında seçim yapmak durumunda kaldık. Biz Çağlayan'a razı olduk.Türkan S.: Sultanahmet şık, hoş bir şey olurdu. Sultanahmet'i Cumhuriyet öncesi ilk mitingin yapıldığı yer olduğu için istedik.Aydeniz A.T.: Sloganlarımıza kadar emniyete verdik. Bunların haricinde Cumhuriyet Mitingleri Organizasyon Komitesi (CMOK) sorumlu oldu, arkadaşlarımız kendi gruplarımızı kontrol etti. Yanlış bir slogan bile atılmadı diye düşünüyorum. Necla A.: Arada kaçamaklar olduTürkan S.: Çok az zorlukla karşılaştık. Günlerce emniyette toplantılar yapıldı, güzergahlar belirlendi vs. İzin alırken bir zorluk çıktı mı? "1989'daki ilk buluşmamız da Çağlayan'daydı" Necla A.: Her örgütün kendi üyelerini denetlemek üzere ve yabancıların karışmasını engellemek üzere ikişer görevlisi vardı. Alanın tamamında 250'nin üzerinde Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD), Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) ve CMOK'tan gençler görev aldı. Kendi içinizde güvenliği kaç kişi sağladı? Necla A.: Büyük maliyeti olan ses düzeni ve platform karşılandığı için ötekiler önemli değil. Ne kadara mal oldu? Necla A.: 450 örgüt o zamana kadar katılımcılar listesinde yerini almıştı. O bildirinin bizi etkilediği kanısında değilim. Hatta tersi olabilir dediler. Bu bildiri sizi negatif etkiyebilir, bu işle ilgilenenler var, artık güvenli bir ortamdayız, gitmeyebiliriz diyenler olabilir düşüncesinde olanlar oldu. Aysel Ekşi: Televizyon başındaki insanlar tehlikenin farkına vardı.Pervin Ö.: Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı adayı ilan edilmesi şok etkisi yarattı. Katılımı etkiledi. 23.30'daki Genelkurmay açıklamasının katılıma etkisi oldu mu? Necla A.: Pek çoğumuz 1988'den beri beraberiz. ÇYDD'yi birlikte kurduk. Grupça kaç yıldır birbirinizi tanıyorsunuz? Türkan S.: Sanıyorum hepimiz sosyal demokratız, Atatürkçüyüz. Ayrıldığımız konular da olabilir tabii. Ama biz görüş birliğine, ortak paydaya varmayı bilen insanlarız. Hepimiz mutfakta çalışmaya alışmış insanlarız. Ben öne geçeyim durumumuz yoktur.Aysel E.: Bizim ilk çalışmalarımız, ilk beraberliğimiz yine Çağlayan'da başladı. 1989'da ÇYDD'nin ilk kurulduğu günlerde yine Çağlayan'da buluştuk. O zaman ben başkandım, Türkan Saylan, Necla Arat, Aysel Çelikel ve bütün arkadaşlar vardı. Dokuz kadın bir araya geldiniz, ortak paydanız cumhuriyet ve demokrasiydi. Siyasi görüşleriniz de aynı mı? Türkan S.: Cumhuriyetin ve laik düzenin en önemli parçası biziz, bizi çok ilgilendiriyor, bu işi biz ele alalım dedik. Ayrıca bir ayrıcalığı olsun istedik. Görüntüde kadınlar, arka planda kadın ve erkeklerden hepimizin orduları var. Erkek ordumuz var. Neden kadınlar var sadece düzenleme komitesinde? Tesadüf mü? Aranıza erkek almayı düşündünüz mü? Her ne kadar miting düzenleme komitesinin resmi listesinde adı olmasa da dokuz Cumhuriyet annesiyle kol kola çalışanlardan biri de Kadıköy Kadın Konseyi Başkanı İnci Beşpınar'dı. İsimsiz kahraman "Belediye bazı ilçelere astığımız bez afişlerimizi indirdi" Necla A.: İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından bazı ilçelerdeki bez afişlerimiz indirilip atıldı mesela. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni aradığımızda, "Çevre kirliliğini önlemek için indiriyoruz" yanıtıyla karşılaştık.Pervin Ö.: Kadıköy'de de indirildi bu afişler.Nazan Moroğlu: İETT otobüslerinin sabah erken saatlerde müşteri almadığı, yollara çıkmadığı yolunda çok telefon aldık.Pervin Ö.: Metro yavaşlatılmış.Nazan M.: Özellikle Şişli'de belki 20 otobüsün yürüyenleri engelleyici bir şekilde boş olarak kalabalık arasından geçtiğini söylediler.Türkan S.: Küçükçekmece ve Büyükçekmece'den gelen otobüsler dolusu insan durdurulmuş, otobüslere sen götürmeyeceksin denmiş. Otobüslere paraları ödenmiş. "Ortada kaldık, ne yapalım?" diye telefon ettiler. Şişli Belediyesi otobüs gönderdi, onları aldırdı. Kalanlar hepimizi aradılar. Toplu tutulan otobüslerin paraları ödenerek indirilmişler. Bunlar tatsız şeyler. Hiç olumsuzluklarla karşılaşmadınız mı? Türkan S.: Sezen Aksu Kıbrıs'taydı.Aysel E.: Gençler Kenan Doğulu'yu sever dedik ama o da yurtdışındaydı. Sanatçı organizasyonu? Gülseven Güven Yaşer: Gençlerimizi ilk defa alanda gördük. Ankara'da da bu vardı. Kadınlarımız başörtülerinin üzerine "Atam izindeyiz" bandını takmışlardı. Başı kapalı kadın sayısı çoktu. Son miting hepimizi kaynaştırdı.Aysel E.: Gençleri ilk kez bu kadar coşkulu gördük dediler. Mitinge katılanların profili nasıldı? "Turizme çok büyük katkısı olacak" Nazan M.: Kaç kişi gelecek, katılım nasıl olacak düşüncesi birbirimize söylemesek bile hep aklımızdaydı.Necla A.: Çok heyecan verici bir tabloydu. Aslında olmayan bir şeyleri bekliyor ve olacağını seziyorduk. Kadınca bir sezgi de diyebilirsiniz buna belki. Nazan M.: 14 Nisan'daki uyanışı medya görmezden geldi. Ama 29 Nisan'da tam sayfa verdiler manşetten. Dünyaya tanıtıldı Türkiye. Turizme büyük katkısı olacak. Büyük tanıtımdır, Mustafa Kemal Atatürk'e armağan bu.Türkan S.: 14 Nisan'daki miting sanki darbe çağrıştıracak gibi bir izlenim aldığı için basının temkinli davrandığını biliyoruz. İlk toplantımızdan sonra ortaya çıkan sloganlarımızda "Ne şeriat ne darbe, demokratik Türkiye" sloganı, ayrıca "Biz şeriata, ırkçılığa, bölücülüğe, darbelere karşıyız" söylemimiz bence birçok insanda büyük rahatlık getirdi. Basının da katılımını sağladı. İş dünyasından birçok kişi belki uzak kalmış olabilir ama pek çok ticari kurumla sponsorumuz olduğu için iç içeyiz. Birçok telefon aldım, "Bedenen orada değiliz ama yüreğimiz sizinle" dediler. Aydeniz A.T.: Sabahtan akşama kadar açtık, hiçbir şey yemedik. Tuvalet yok, şekerle kaldık. O gün hiç endişeniz oldu mu? Duygularınız neydi? Türkan S.: Keşke hiç konuşmasalar. Çünkü inandırıcılıklarını yitiriyorlar. İşkembeden atmaya alışıyoruz. Keşke sussalar da güvenilirliklerini yitirmeseler. Polise göre 180 bin kişi katılmış. Ne diyorsunuz? "Hırsızlık olmadı; içi dolu dört cüzdan bulundu" Nazan M.: Çağlayan'da yapılan miting, en çok bayrakçıların yüzünü güldürdü. İnanılmaz sayıda bayrak sattılar. Bir arkadaşımız da böyle düşünerek bayrak aldığı adama takılmak istemiş ve "İktidara dua et. Onların sayesinde bol bol bayrak satıp para kazanıyorsun" demiş. Bayrakçı öyle bir cevap vermiş ki arkadaşımız gözyaşları içinde kalmış: "Ben vatanımı satmıyorum, vatanını sevenlere bayrak satıyorum. Üç kuruş kazanmak için vicdanını satanlara dua mua etmem. Ver bayrağımı geri!"Gülseven G.Y.: Tam arabadan indim geliyorum, kadın kocasını çekiştiriyor, "Gel, bütçemiz yeterli olmaz" diyor. İhtiyar eşi de bayrak almak istiyor. Kaç lira diye sordum, satıcı "5 milyon" dedi. Kadın "Bütçemiz sarsılır, sakın alma" diyor. "Müsaade eder misiniz ben bizim vakıftan size bir bayrak hediye etmek istiyorum" dedim. 5 milyonu veremeyecek bir aile oraya Cumhuriyet ve Atatürk için geliyor. Nazan M.: Oraya kimler gelmemişti ki? 1 yaşındaki kızı pusetin içinde, kendisi de üç ay sonra yine bir kız çocuğu bekleyen hamile bir kadın vardı. Diyordu ki, puseti ve karnını göstererek, "Bu kızım ve işte bu kızım için Cumhuriyet'i korumaya geldim" diyordu.Türkan S.: Bu hanımı ben gördüm. Karnını okşadım. "Bu çocuğun adı Çağlayan olsun" dedim. Durdu, "Ama ben kız çocuğu bekliyorum" dedi. "Olsun kız da ne güzel olur" dedim. "Tamam bebeğin adını Çağlayan koyacağız" deyip gittiler.Nazan M.: Kürsüye yakın olan bir yerde Türkiye'nin hemen hemen ilk hukukçularından olan, Hukukçu Kadınlar Derneği'nden bir üyemiz vardı. 82 yaşında ve inanın sabah 09.00'da onu gördüm. Saat 17.00'de ayrılıyorduk, hâlâ oradaydı. "Ata'nın devrimlerine sahip çıkan halkımı gördüm, artık gözüm açık gitmez" dedi.Türkan S.: Evimize temizliğe gelen başı örtülü yardımcım, "Biz bütün Hisarüstü orada olacağız" dedi. Ben bir doktor olarak onların birçok hastalığıyla uğraştım. Çünkü o kapalılık içerisinde, stres içinde müthiş hastalıklar oluyor. Halkın bizi örtünme düşmanı gibi görmediğini anladık. Nur Serter: Mitinge katılanların ahlakı dikkatimi çekti. En ufak bir hırsızlık, kapkaç, taciz olmadığı gibi içi dolu dört cüzdan ve bir cep telefonu bulundu. Çağlayan'dan ilginç anılarınız ve gözlemleriniz var mı?