10.04.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:
Rıhtım kahvenin sahibi hanım, sık olan klip çekimlerinden falan bahsediyor. Şükürler olsun rastlamıyorum. Halim yok, gözümün önünden geçen bir fazladan insan rahatsız edecek gibi. Yüksek sesli bir konuşma, bu "dünyanın durup duvara asıldığı an" gibi olan günü bozacak gibi.Dalgalar kayalara vurup köpüklerin tekrar denize karışmasını seyrediyorum. İki dükkan sahibi, sokağın başında tavla atıyor. Zar sesini duymak için kulak kabartıyorum ama beceremiyorum. Soba yanıyor bu kahvede, çatırdayan kütüğü duyuyorum sadece. İyice zorlayıp kendimi, kahveler çaylar için 5 YTL ödeyip çıkıyorum sahile. Bomboş plajda, önce "Nasıl yürürüm?" diye düşünüp koyuluyorum yola. Bir ileri bir geri, sonra bir tur daha, gidip geliyorum. Biraz güneş gelmeye başlıyor gibi, biraz aydınlık, biraz mutlu bir dinginlik.Yetişecek hiçbir yer yok. Dar sokak köşelerindeki dükkanlardan gazete alıyorum. Dünya başka bir yerde. Montuma sarılıp açık hava kahvesinde oturuyorum bu kez. Bir ben, bir de geçmişim" durumundayım. Sahil boyu yürüyüşleri, bomboş plajlar, umutsuzca müşteri bekleyen dükkanlar var önümde. Mevsim erken, hava soğuk, rüzgar Karadenizden. Elde bir kitap, metal varilden bozma sobalı kahvede, öylesine oturuyorum. Birkaç sokak ötede, Şile bezi satan dükkanlara falan gitsem havam değişir belki de. Ya da sahildeki meyhanelere otursam? Yok yok. Bu böyle bir gün. Bomboş, yapayalnız. Birkaç hafta sonra, bu plaj insanlarla dolacak. Kahvelerde boş sandalye kalmayacak. "İlla da eğlenelim" diye tutturan arsız turist çığlığı her yanı dolduracak. Oysa bugün, dünya dönmüyor burada. Ağvayı bu haliyle yaşadığım için, ne kadar da şanslıyım. Akşam karanlığına kadar kalıyorum. Köy ekmeği ve peynir yiyip bolca çay içiyorum. Yakındaki Kilimli koyunda bir saatten fazla turluyorum. Onun dışında da sadece seyrediyorum ve düşünüyorum. Neyi nasıl yapmam gerektiğini, yarının planını, haftaya yapılacak işleri. Defterimi çıkartıp, "ödenmesi gereken faturalar-yapılacak işler-okunacak kitaplar" listesi yapıyorum. Yazdıkça yenilerini hatırlıyorum. Hatırladıkça, sanki iş yapmaya başlamışçasına rahatlıyorum. Verilecek kıyafetleri, arabanın bakımını, dişçi randevusunu not ediyorum. Sadece, keşke en sevdiğim de yanımda olsaydı. Onunla konuşsaydım, hiç durmadan konuşsaydım...Kaç zamandır böylesine organize hissetmemiştim kendimi. Sanki bütün hayatımı tekrar ellerimin içine alabilmişim gibi, sonsuz bir huzurla, içime dolan temiz hava ve işe sarılma azmiyle, Ağvadan dünyaya doğru yola koyuluyorum... İstanbuldan Ümraniye-Şile yolunu takip ederek, Şileden sonra Kabanoz ve Kurfallı güzergahından ulaşabilirsiniz. Toplam 1,5-2 saat sürüyor. Şileden sonrası çok virajlı ama güzel bir yol. İstanbula uzaklığı 110 km. Ayrıca, Üsküdardan her saat başı Şile-Ağva otobüsleri kalkıyor. Nasıl gidilir? Ağva, Latince "iki dere arasına kurulmuş köy" ve "su" anlamına geliyor. İstanbulun kuzeyinde, Göksu ve Yeşilçay derelerinin ortasında bir sahil kasabası. Yeşilçay balıkçı teknelerinin mekanı. Göksu kıyısında ise oteller var. Derelerde kano veya deniz bisikleti ile gezinti yapılabiliyor. Kalabalık grupsanız eğer, motorlu teknelerle birkaç saatlik gezinti yapabilirsiniz. 12 km. uzaktaki Hacilli köyü, mağara ve şelaleleri ile ünlü. Kilimli ve Kadırga koyları, yürüyüş için çok elverişli. Yeme, içme konularında merakınız olmasın. Ağvanın balıkları çok taze. Nehir Restaurant ve Tahir Restaurant, özellikle tavsiye edilenler. Ağva Shelale Otel (0216) 721 74 66Kurfal Tatil Evi (0216) 721 84 93El Rio Motel (0216) 721 72 80Motel Tahir (0216) 721 80 12Alesta Motel (0216) 721 84 49Piccolo Mondo Hotel (0216) 721 73 79Riverside Club (0216) 721 82 93Paradise Motel (0216) 721 85 77Acqua Verde (0216) 721 71 43Küçük bir hatırlatma: "Bir İstanbul Masalı"nın çekimleri yapıldıktan sonra, özellikle hafta sonları Ağvaya gelen turist sayısında artış olmuş. Önceden rezervasyon yaptırmanızda fayda var. Nerede kalınır? "İnsan kendini sokağa bırakmalı" Metin Uca (Sunucu) Günlük hayat koşuşturmacasının rafa kalktığı güzel günler aklıma gelir. Çok çalıştığım için pek tatil yapamıyorum. Kendime şehirde tatil günleri yaratıyorum, İstanbulun sevdiğim köşelerinde kafa dinliyorum. Ama bütün güzel tatillerimi de özlemle anıyorum. Tatil deyince aklınıza ne gelir? Bazen iki gün bile yeterli oluyor. Kimi zaman kısa bir Antalya, bazen bir haftalık yurtdışı. Uzadığında, insanın geri dönüp devam etmesi zorlaşıyor. Özellikle bizim meslekte fazla uzak kalmamak lazım. Punduna getirilmiş tatilleri tercih ederim. İnsanı işten alıkoymasın, hayatını zorlaştırmasın, tam tersine enerjisine enerji katsın. Tatilden de bu beklenir zaten. Sizce ideal tatil ne kadar sürer? Burası Prag, Paris, Amsterdam gibi günlerin yetmediği bir şehir. Biraz sokağa bırakmalı insan kendini. Sokaklar götürür bir yerlere diye düşünüyorum. İstanbul sokaklarının anlatacağı çok hikaye var. Turistler için keşfedilecek çok hazine bulmak mümkün burada. Turist olarak istanbula gelseniz ne yapardınız? Paris çok sık gittiğim bir şehir. Her fırsatta ziyaret etmek için bahane yaratıyorum. Bir de Viyanayı çok seviyorum. Pariste, 1960lı yılların aşk filmlerinin Parisini buluyorum hâlâ. Şehrin bozulmamış ve romantik köşelerini çok seviyorum. Ferhan Şensoydan alıntı yapacak olursam, onun çok sevdiğim kitabının adından esinlenerek, "tek kelime Fransızca bilmeden, hepinizi je taime!" Yurtdışında nereleri tercih ediyorsunuz? YOL Hem gidiş hem de dönüş yolunda, Nazan Öncelin son albümünü dinledim. "Gül pansiyonda, bıraktım kalbimi" diyen şarkı, özellikle çok etkileyici. Ayrıca, en yeni, en popüler, zamanında ayırdına varamadığım şeyleri algıladım. Çok iyi çalışılmış, ses muhteşem, sözler vurucu. Bir de sessizlikte, ağaçlı virajlı yollarda, insan daha iyi dinliyor herhalde. O kadar az şey yaptım ki, kitap okumak zorlayıcı bir aktivite gibi göründü gözüme. Ama sanki okunsaydı, Christopher Isherwoodun "Tek Başına Bir Adam"ı çok uygun olurdu. Karadeniz efektini artırmak için ideal. müziği kitabı EN SON NEREYE GİTTİ? En son, şubat ayında Kaşa gittim. 15 gün kaldım, orada evim var. Çizik yeşil zeytin ve mercan balığı yedim. Çupra da. Ev olunca insan az harcıyor. Ulaşım, yemek ve odun parası sadece. Hiç alışveriş yapmadım. Hülya Aksular (Balerin) Tatil öncesi alışveriş Süper gece modu özelliğine sahip. Ayrıca, bilgisayara ihtiyaç duymadan, fotoğraf baskı cihazlarına doğrudan uyumlu. Kolay kullanımlı. Gezilerinizi unutulmaz kılmak için... Canondan yeni bir dijital kamera: MV 800 Conversein ülkemize yeni getirdiği Jack Purcell ayakkabıları, 1935 yılında badminton ayakkabısı olarak tasarlanmış. Hafif tabanıyla, uzun yürüyüşler için ideal.E-postalarınızı, fturkmenoglu@milliyet.com.tr adresine bekliyorum. Jack Purcell Türkiyede