PazarEn güzel basketleri Leb-i Derya

En güzel basketleri Leb-i Derya

29.06.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Galatasarayın eski basketbolcuları Handan Özbek Kayaoğlu ve Aycan Yenileyin yarattığı Leb-i Derya şu sıralar çok popüler. Mekanın sahipleri "Burayı bu hale getirmek için garsonluk da yaptık temizlik de" diyor

En güzel basketleri Leb-i Derya

Aycan Yeniley: Ben 1972 Ankara doğumluyum. İstanbula geldim, Galatasaray Lisesine girdim. Sonra iki sene Amerikaya gittim. Geldikten sonra yedi yıl basketbol oynadım. Ardından iç mimari okumak için yine Amerikaya gittim. Birine aşık oldum. Okulu bırakıp buraya geri döndüm. Kumbaracı Yokuşunda, içinde tinercilerin yaşadığı bir teras katıydı. Kelimenin tam anlamıyla dökülüyordu. Bu teras katı yaklaşık bir yıl önce iki kadın basketbolcunun "eline düştü". Mekanı adam etmek için uyku tulumlarında sabahladılar, elemanlarına temizlik nasıl yapılır "uygulamalı" olarak gösterdiler. Leb-i Deryanın sahipleri, Galatasarayda yıllarca basketbol oynayan Handan Özbek Kayaoğlu ve Aycan Yeniley, "Mekanın atmosferi, güleryüz ve büyük porsiyonlarda yemek çok önemli" diyorlar. Özellikle büyük porsiyonda çok ısrarcılar çünkü restoranlarda hep "aç kalmışlar". Handan Özbek Kayaoğlu: 33 yaşındayım. 21 yaşına kadar Ankarada kaldım. Uzun yıllar basketbol oynadıktan sonra Galatasaraya transfer oldum. Basketbolu bıraktıktan sonra ne yapalım diye düşünürken en yakın arkadaşım, takım arkadaşım Handanla bu fikir ortaya çıktı. Restoran açma fikri nereden çıktı? Handan Özbek Kayaoğlu: Ertesi gün tuttuk. Aycan Yeniley: Handanın kocasının ofisi yukarıdaydı, ben de yanda Suriye Handa oturuyordum. Tophaneye nargile içmeye iniyorduk ve buradan geçerken de aslında böyle bahçe gibi bir yer bakınıyorduk. Çay, kek, börek verilecek bir yer olsun istiyorduk. Biz pişiririz diye düşünüyorduk. O sırada bu terası gösterdiler. Ama o kadar kötü durumdaydı ki içeri girilemiyordu. Yukarıda tinerci çocuklar yaşıyordu. Ama inanılmaz bir manzara! Bizden önce görenler tutmaya cesaret edememiş. Herhalde uygun şartlarda kiraladınız? A.Y.: Amacımız öyle milyon dolarlar kazanmak değildi. Sadece ilgileneceğimiz bir iş olsun istedik. H.Ö.K.: Gerçi şimdi paraları makine ile sayabiliyoruz. (Gülüyorlar) H.Ö.K.: Ev sahibine gittik dedik ki "Bakın biz burada çay-pasta satacağız. Basketbolu bıraktık, yeni bir yön çizmeye çalışıyoruz. Burası içine girilir bir yer değil". Adam da çok uygun şartlarla verdi. Ne kadar zaman basketbol oynadınız? A.Y.: Ben hep Galatasaraydaydım. 11 yaşında başladım basketbola. ABDde de oynadım. H.Ö.K.: 18 yıl profesyonel basketbol oynadım. Baskete ODTÜde başladım. 21 yaşında da Galatasarayda oynamaya. Neden bıraktınız peki? şey yapalım" dedik. H.Ö.K.: Basketbolda çok güzel şeyler yaptık. Şampiyonluklar; cumhurbaşkanlığı kupaları, Avrupa üçüncülüğü... Bu anlamda Türkiyede kimseye nasip olmayan bir kariyere sahibiz. Biraz da tadında bırakmak lazımdı. Ben açıkçası o kadar koşuşturmadan sonra antrenörlük yapamazdım. İkimiz birden "Gel başka bir O arada ne kadar süre boşta kaldınız? A.Y.: Ben Amerikada olduğum için rahattım. O iki sene en güzel dönemimdi. Çünkü orada bir amacım vardı. 20 yaşında bıraksaydım dediğim çok oldu. Ama basketbol çok şey kazandırdı bize. H.Ö.K.: Ben bir sene boşta kaldım. Sudan çıkmış balık gibiydim. Çünkü Galatasarayda popülersiniz, başarılısınız. Ama spor camiası nankördür. Basketbolu bıraktığınızda bitersiniz. Ne yapacağımı bilemedim. Tamam, üniversitede Latin dili okudum ama bir işe yaramaz. "Bu mekan tutmasaydı iki şezlong atıp burada güneşlenecek, arkadaşları çağırıp çay içecektik" Kafe istiyordunuz, restoran açtınız. Nasıl gelişti olaylar? A.Y.: İnşaat yapılırken olaylar değişmeye başladı. Ben şahsen inşaatta her akşam uyku tulumlarıyla kaldım. Burayı düzeltebilmemiz yaklaşık 4,5 ay sürdü. Hâlâ da sürüyor o inşaat. Yapa yapa bitiremedik. Geçen ağustosta açtık ve bir anda doldu burası. "Sporcu olduğumuz için büyük porsiyonun önemini iyi biliyoruz" Yeni işinizde sporculuktan gelen alışkanlıkları kullandınız mı? H.Ö.K.: Burada herkes bir takımın parçası ve görevini yapmalı. Eğer biri aksarsa hepsi aksar. O yüzden herkes işini iyi yapsın. Tam bir takım mantığını oturttuk burada. O kadar alışkınız ki buna o yüzden çok zorlanmadık. A.Y.: Biz burada garsonluk da yaptık, temizlik de. Bir şey anlatayım sana: Handan çok titiz bir insandır. Burayı açtık ama temizlik bir türlü istediğimiz gibi olmuyor. Bir gün bir geldim, Handan elinde kovalar, etrafında bütün elemanlar, tuvaletin duvarlarını temizliyor. Bakın arkadaşlar böyle temizlenecek diye. A.Y.: Bazı durumlarda gözümüze inanamadık. İnsanların işleri yapma tarzı, hızları bizden çok farklıydı. Bize bu çok garip geldi. İş bizim için o anda yapılacak şeydir. Tuvalet de temizleyebilirsiniz, yönetici de olabilirsiniz. Önemli olan işi ciddi yapmaktır. Yanımızda çalışan insanlara bunu aşılamaya çalışıyoruz. Burada en çok neye önem veriyorsunuz? A.Y.: Güleryüzün neler değiştirdiğine inanamazsınız. Mutlaka problem çıkıyor. Güler yüzle her şey düzeliyor. H.Ö.K.: Bizim için elektriğin iyi, personelin güler yüzlü ve yemeklerin büyük porsiyonlarda olması çok önemli. Büyük porsiyonlar gerçekten çok önemli. Çünkü sporculuğumdan biliyorum. Biz çok yiyoruz. Giderdik bir yerde yemek isterdik, küçücük bir şey gelirdi. Sonra aç kalırdık. Kendimi aptal yerine konmuş hissediyordum. Bu basit şeyler önemli. "Hayatta risk almak lazım. Ben buraya evimi satıp ortak oldum" Sporu bıraktınız, bambaşka bir işe girdiniz ve açtığınız yer tuttu. Tersi de olabilirdi. Tutmasaydı ne yapardınız? A.Y.: Hayatta risk almak lazım biraz. Ben buraya evimi satıp ortak oldum. H.Ö.K.: Onu da konuştuk. Tutmazsa iki tane şezlong atar, arkadaşları çağırır, yazın gelir güneşleniriz; çay içeriz dedik. Bir şey merak ediyorum: En son ne zaman elinize basketbol topu aldınız? A.Y.: Amerikaya ilk gittiğimde üniversitenin salonunda erkeklerle 10 dolarına maç yapıyorduk. Beni kek buluyorlardı. Ama çok akşam yemeği parası çıkardım onlardan. Sonra uzun bir süre oynamadım. Bundan iki ay önce yine erkeklerle oynadım. Yendim tabii. H.Ö.K.: Üç sene elime hiç top almadım. Ama beş günlüğüne Kemere tatile gittim. Orada oynadım. Acayip keyif aldım. Tabii koşamıyorum ama şutlarım yine öldürüyor. Hiç acımıyorum. Gözde yemekler ve fiyatları Tel: (0212) 293 49 89 Leb-i Derya'nın mönüsünde en çok talep gören yemekler Kıtırlı Biftek (15 milyon), Kestane Mantarlı Linguini (12 milyon), Susamlı Piliç ve Aç Tavuk Salatası (12 milyon) ile Çilekli Kup (7,5 milyon). Mekandan iki kişi içkiyle beraber kişi başına ortalama 35-40 milyon liraya çıkabiliyor.

Yazarlar