Bir dilim meyveli kek lütfenLONDRAİngiliz sanatçı Sarah Lucas’ın kışkırtıcı yiyecek imajları kariyerinin başından beri sanatının belkemiğini teşkil etti. Saatchi Galerisi’nde 1992’de açılan "Britanyalı Genç Sanatçılar" adlı sergide halka sunduğu ve sergilenmesinden 10 sene sonra sanatta çığır açtığı kabul edilen "İki Kızarmış Yumurta ve Kebap" adlı eserinde yumurtaların göğüs, döner kebabın da ağız kısmı açık bir vajina olarak düşünülmüş olması o zamanlar, sergide büyük sansasyon yaratmıştı.
Bu senenin başında İngiliz Müzesi’nde sergilenen bir eseri panelin altındaki kürsüde tüyleri yolunmuş bir tavuğu gösteriyordu. Tavuğun bacakları porno resimlerdeki gibi iki yana açılmıştı. Zaman geçtikçe renginin morarması bu kabalığa acayip bir mizah da ekliyordu adeta.
Yine
son resimlerinden "Bahçede Somon Balığı Var", çıplak bir erkek vücudunun cinsel uzvu önünde ve onu saklayacak biçimde açılan bir köpüklü kola tenekesini gösteriyor. Lucas’ın yapıtları meme kavun, penis
salata, incir yaprağı biftek gibi görüntülerle dolu. Kimi sanatseveri sadece güldürüyor, kimini ise saatler süren psikanaliz tartışmalarına zorluyor.
Halk Lucas’ın bu tip imajlarına biraz olsun alışsa da, sanatçının son projesi "Kek" evvelkiler kadar tartışılacağa benzer. Bu yapıt 12 adet meyveli kekten oluşuyor. Eski ve yeni imajlar yan yana kullanılmış. Bir kekin üzerine oturtulmuş yarı soyulmuş muz sünnet derisini akla getiriyor. Bir başka kekin üzerindeki alafranga tuvaletin iç cidarına "İntihar genetik mi?" diye yazılmış. Belleğinizi yoklarsanız, Tate Modern’de sergilenen Duchamp’in "Hela" adlı eserini hatırlayacaksınız. Ona ithafen yapılmış olabilir ya da aşırı yeme ve kusma hastalığına (bulimia) yakalananların kullandığı bir
kap mı sadece?
Sindirim sisteminin öbür ucunda, bir diğer kekin üzerinde, Lucas’ın ağzında sigarasıyla kendi resmi var. Yanındakinde yine sigara içen kocaman bir ağız.
1962’de Londra’da doğan Lucas’ın gayesi kabalıktaki estetiği ortaya çıkararak insanlığın trajikomikliğini gözler önüne sermek bence. Bazı eleştirmenler son eserlerindeki feminist ajendadan, erkeklerin kadın düşmanlığı ve saldırganlık temayüllerini vurgulamasından bahsediyorlar. Örneğin, kek pişirmek kadın işi. Eminim bu konu daha uzun süre tartışılacak. Lucas ise kekleri yalnızca kek olarak gördüğünü söylüyor. "Üzerinde resim olan bir dizi keki Dalston’da dolaşırken bir pastanenin vitrininde gördüm ve hemen ‘İşte güzel bir fikir!’ diye düşündüm kendi kendime" diyor. Biraz araştırınca keklerin üzerine resim çıkartmanın o kadar da zor bir şey olmadığını keşfediyor. Yenebilecek mürekkep ve inkjet teknolojisi ile fotokopi çekmek gibi bir şeymiş. "İstedikleri parayı ödediğinizde pastacılar kekin üzerindeki resimlerin kendilerine acayip gelip gelmemesinden etkilenmiyorlar ve birer profesyonel olarak size istediğinizi veriyorlar" diye ilave ediyor.
İster istemez şu soru geliyor akla: Bu sanat eserini alacak sanatsever nasıl saklar bu yapıtı? "Bilmiyorum" diyor Lucas. "Buna karar vermek bana düşmez. Meyveli keklerin uzun zaman dayandığını biliyorum. Ama renklere ne olur, bilemem."
Düğün pastalarında olduğu gibi her kek 70 kişiye yetecek büyüklükte. Yapıtın halka gösterilmesinin ardından Spitalfields’da "Huguenot Evi"nde geçtiğimiz hafta sonu bir çay partisi düzenlendi. Keklerin bir kısmı misafirlere çayla birlikte ikram edilmek üzere bir kenara ayrılmıştı. Dilimler sanatseverlerin sindirim sistemlerindeki yerlerini buldukça bu şiirsel kabalık sanatı mizahın doruklarına ulaştırdı gibi geldi bana.
Misafirler kek dilimlerini yerken serginin diğer kekleri de 250 sterline satıldı (12 çeşit kekten 25 adet). Eğer kekten eserleri uzun süre saklamak istiyorsanız da doğrudan gün ışığından uzak tutmalısınız. Meyveli keki tadarken kendi kendime düşündüm, 25 sterline satsalar alır mıydım? Cevabı bulmam zor olmadı. Hayır...
PAZAR