08.06.2008 - 01:00 | Son Güncellenme:
MİRAÇ ZEYNEP Ö.
“Cevher Özden’e hep baba dedim ama kimseye Kastelli’nin oğluyum demedim”
2 Haziran’da intihar eden Cevher Özden’in ardından sitemkar bir ölüm ilanı veren ve babasının servet avcısı kadınlar yüzünden kendine kıydığını söyleyen Cemil Bahadır: “Cevher Özden annemle evlendiğinde yedi yaşındaydım, o zamandan beri de oğluyum. Ona hep baba dedim ama kimseye Kastelli benim babam demedim”
Banker Kastelli... Kimine göre tefeci, kimine göre para sihirbazı... 1982’ye kadar 550 bin kişiden 2,5 milyon dolar toplayıp büyük krizle birlikte battı. Her ne kadar “Kimseye borcum yok” dese de hayatının sonuna kadar bu olaydan dolayı suçlandı. Ve 2 Haziran Pazartesi günü başına kurşun sıkarak intihar etti.
Trabzon Sürmene’nin Kastel köyünden gelen Cevher Özden, Banker Kastelli namıyla çok şaşaalı, çok iniş çıkışlı, farklı bir hayat yaşadı. Milyar dolarlarla borç ödedi, battı çıktı, türlü badireler atlattı ama yılmadı. Peki ne oldu da pes etti Kastelli?
Bu soru herkesin aklını kurcalarken üvey oğlu Cemil Bahadır gazetelere sıradışı bir ilan verdi: “Namusluları dinlemedin... Alçakları, etrafındaki hırsızları, haysiyetsizleri tanıyamadın. Tefe ve tefeciler, servet avcısı, evli erkeklerden menfaat sağlamayı kendine iş edinmiş kişiler yüzünden kendine kıydın. Böyle bitmemeliydi” diyordu bu ilanda. Durum daha da ilginçleşti böylece. Belli ki bir bildiği vardı Cevher Özden’i baba bilen Bahadır’ın. Ne bildiğini sormak için kapısını çaldık.
Kastelli’nin bir zamanlar sükseli
bir hayat yaşadığı Maçka’daki evine
bir sönüklük hakim şimdi. Bunda kuşkusuz eşi Mukadder Özden‘in ilerleyen Parkinson hastalığının da payı var. Zaten kapıda “dosta düşmana karşı” Cevher Özden’in değil, Cemil Bahadır’ın adı yazıyor. Salondaki raflar boş, her ne kadar hâlâ bir aşçı ve yardımcı çalışıyorsa da eski günlerden eser kalmamış.
Cemil Bahadır ile konuşurken kardeşleri Nedim ve Deha Özden de evdeydi. Üç kardeşten de yansıyan, babalarını kaybetmenin üzüntüsünden çok bu sona duydukları sitem gibiydi.
Neden babanız Cevher Özden’in ardından sitem dolu bir ilan verdiniz?
Namussuzlar namusluyum diye gezmesinler diye. Herkes haddini bilsin, şimdi taziyeleri kabul etmesinler.
Kim o namussuzlar?
Bir kere etrafındaki ikiyüzlüler. Çok pohpohlandı, belki ondan böyle oldu. İsim vermeyeyim, annemin bir oyun arkadaşı var kulüpten. Cenazeye de geldi. Anneme dermiş ki “Vay Mukadderciğim, bu adam çok eşek şöyle, böyle...” Ben bu kadının “Vah Cevher Özden vah, sen neler çekiyorsun?” diye omzunu sıvazladığını gördüm. “Canavar gibisin, sen en büyüksün” dediğin sürece dünyanın en iyi insanı olurdun ona göre.
Bir gün bir hatasını söyledim. Çok gizli, emniyetlik bir hatasını... Yazıhanesine gittim dedim ki, “Bakın arkadaşlarım sizin için böyle böyle söylüyor, bu kişiyle fazla samimi olmayın ve telefonunuza da dikkat edin”. O adama benim yanımda telefon açtı ve “Aramızı bozacaklar, böyle böyle haber getirdiler bana” dedi. Düşün, o anda! Bari arkamdan yap!
Hiç dostu yok muydu yani?
Yüzlerce dostu vardı. Ama bana göre onlar dost değil, dost görünenler. Eskiden onunla görüşebilmek için randevu alan insanlar bugün telefonuna çıkmıyordu. Bunlar çok zor şeyler. Kırıldığını söylemezdi ama... Bana yapsalar bunu, ben dayanamam. Yolda yürürken görenlerin yarısı sempatiyle bakıyorsa yarısı “Vay tefeci” diyordu. Tamamen kendi hatası yüzünden. Kendisi müsaade etti bunlara. Bağırıp çağıracağına izah etseydi böyle olmazdı.
Babanızın vefatını nasıl haber aldınız?
30 yıldır yanımızda çalışan bir çocuk vardır,
o aradı. İlk başta “Yaralı, doktor çağırdık” dedi. Ben de Zincirlikuyu’daydım, karşıya geçene kadar birkaç kere daha aradım. Sonunda doktor söyledi.
Aklınızdan ilk ne geçti?
Böyle bitmemeliydi.
“Noterden babama ‘Akla davet’ yazısı gönderdim”
Cevher Özden neyle geçiniyordu?
Hiç. Çalıştırmazsan, işlerini tasfiye edersen ve aynı aylık giderle yaşarsan para biter.
Bu kadar büyük servet nasıl biter?
Başka olaylar da var tabii. 1982 senesinde bu olaylar olduğunda, Aykut Işıklar beni çağırdı. “Cemil” dedi, “Bir banka müdürü seninle görüşmek istiyor”. Gittim, bir bayanın adına orada bir hesap var; hesapta da Cevher Özden’in ciro ettiği senetler... O zamanın parasıyla 275 milyon lira, servet...
Maalesef parasını böyle dağıttı işte. Siz bana en salak kadını gönderin; iki laf söyleyeyim ona, Cevher Özden’i iki dakikada tavlar. “Sen ne büyüksün, senin gibi adam var mı?” desin tamam. Hep pohpohlayacaksın.
Anneniz ne diyordu bu işe?
Onu da, çocukları da boyuna İsviçre’de tutuyordu. Ona müdahale etmesinler diye, alın parayı yaşayın diyordu.
Siz bir şey demiyor muydunuz yoksa erkek dayanışması mı vardı aranızda?
Söylüyorum size, defalarca kaçtım. Hayatta yüz göz olmam zaten. Ben onu bir kadınla beraber yakaladım, mektup yazdım yapma böyle diye.
Ne dedi?
İnkar etti. Hep inkar ederdi zaten. Bende burada gördüklerinin üç misli yazışma var. Zaten dinlemez, bari belge kalsın diye yazardım. Okur, sonra da açar telefonu “Niye söylemiyorsun?” derdi. Ee dinlemiyorsun ki! Hatta 2005 yılında noterden kendisine “Akla ve Düşünceye Davet” diye bir yazı gönderdim. Dinlemedi.
İntihara götüren derdi neydi?
Son zamanlarda İlke Kalaycıoğlu adında bir kadınla beraberdi. Bu kadına evler, cipler almak için kendini mahvetti. Üstelik kendi geliri yok, çocuklarının parasıyla alıyor.
Sonun başlangıcı o mu?
Onun yüzünden oldu bunlar, çıkmaza girdi. Mesela Kafkas Kuyumculuk-Fuat Kırgız Cevher Özden’e 100 küsur bin dolarlık bir mücevher satmış. Bu kadına ya Anneler Günü ya da nişan hediyesi... Ama parasını ödeyemiyor. Bir de öyle bir huyu vardır ki, bir kadına o büyüklüğünü kanıtlaması lazım. Bu kadın Cevher Özden’in aldığı bu mücevheri Fuat Kırgız’a geri götürüp bunu 60 bin dolara geri al diyor. Fuat Kırgız “Ben daha paramı almadım” deyince de götürüp Sait Koç’a satıyor. Sizce bu iyi niyetli bir ikinci eş vakası mı? Hatta bu kadın Sait Koç’a milyonlarca dolarlık başka mücevherler satıyor.
“Sevgilisine yazdığı mektubu şoför çaldı”
Nereden çıkıyor bu mücevherler?
O arada evde şüpheli işler oluyor, kasa geliyor kasa gidiyor falan. Annem bir gün bana dedi ki “Yüzüğüm elime batıyor, tamir ettirebilir misin?” Bu size göstereceklerimin bugünkü bedeli 1 milyon dolar. (Gerçekten de kocaman kocaman pırlantaları olan iki yüzük ve bir çift küpe çıkarıyor çantasından.)
Ben de Zeki Ata’ya götürdüm, ne oldu buna diye. Zeki bey bana dedi ki “Farkında mısınız, bu yüzük sahte”. Ondan sonra şüphelendim, bir yüzük daha götürdüm. O da sahte. Sonra annemin kendi çizdiği küpeleri götürdüm, onlar da sahte.
Olay gayet polisiye bir hal aldı.
Ve günlerden bir gün bu İlke Kalaycıoğlu atv’de Korcan Karar’ın programına çıkıyor zayıflamakla ilgili. Kulağında da annemin kendi çizdiği ve bir müddet sonra sahteye dönüşen küpeler var. Alın 27.5.2006 tarihli programdan görüntü.
(Uzattığı fotoğrafa bakıyorum, evet tam da Cemil Bahadır’ın elindeki küpeler.)
Karşı taraftan istekler bitmiyor. En son bir ay önce kardeşimin evini sattırdı Konak Sineması’nın orada, 500 bin dolar. Nereye gitti bu para? Deniz bitti, oğullarına sataştı sonunda. Gazetede gördüğünüz “Oğluyla kavga etti” haberleri hep bu meselelerden işte. Servet avcısı dediklerim bunlar. Birini seversen beraber olduğunu bırakıp ona gidersin. Sen de gururlu bir kadınsan boşan gel dersin. Ama bunun adı kelle avcılığıdır, metresliktir...
Konuştunuz mu İlke Kalaycıoğlu ile?
Hayır. Ama Cevher Özden öldüğü gün, saat 5’te şoförü onun Tarabya Polat Sitesi’ndeki evine bir zarfla bir paket teslim etmiş. İçinde ne var bilmiyoruz. Erdoğan Demirören’in mektubu savcılıkta ama İlke Kalaycıoğlu’nun mektubu şoförü tarafından teslim edildi. Neden?
“Bir mektup çalındı”
Neden?
Bilmiyorum. Niye şoför o mektubu çaldı masadan? Saati de yok ortada, kayıp.
En son ne zaman konuştunuz babanızla?
En son cuma günü arabasının içinde gördüm, ara sokaklarda biriyle buluştu. Ama konuşmadım. Görüşmemeyi tercih ediyordum, kavga ediyorduk çünkü.
Ama ölümünden sonra her şeyle siz ilgilendiniz.
Evet, Cevher Özden’i ceset torbasına ben koydum. Cesedi gören benim, tobaya koyan benim. Şimdi mezarını yaptıran da benim. Şunu da söyleyeyim; bu işte kimse komplo teorisi yaratmasın. Cinayet falan değil, intihar. Ben çocuklarına yazdığı mektubu açıp okudum. Zaten ben açtığım için kriminal incelemede mektuplar, sonra savcılığa gidecek.
Ne yazıyordu mektupta?
Birlik olun, anneninize bakın filan, veda mektubu gibiydi.
Pişmanlık belirten bir şey var mı?
Var. Pişmanlığını çok dile getirdi ama gene bildiğini yaptı.
“Annemin tazminatı Banker Kastelli’nin sermayesi oldu”