25.08.2024 - 02:01 | Son Güncellenme:
SEYHAN AKINCI - Halk sağlığı açısından da ciddi bir sorun oluşturan orman yangınlarına karşı nasıl bir yol haritamız olmalı? Yangınların yaşandığı bölgelerde yaşayanların, dikkat etmesi gerekenler neler? Yeni yangın rejimi nedir? 2021’deki yangınlardan bir şey öğrenebildik mi?
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı ve Halk Sağlığı Uzmanları Derneği Başkanı Prof. Dr. Bülent Kılıç ve İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Doğanay Tolunay’la konuştuk.
Prof. Dr. Bülent Kılıç: “Hava kalitesi düzelene kadar açık havaya çıkmayın”
Yangın ve sonrasında oluşan dumana ve küle bağlı olarak hava, toprak ve su kirliliği bir müddet daha devam eder. Özellikle yangın dumanlarında yanan maddelere bağlı olarak çok sayıda kimyasal madde ve insan sağlığına zararlı toksik (zehirli) maddeler bulunur. Bu maddelerin solunması başta akciğer fonksiyonlarında bozulmalara yol açarak astım hastalarında atakların tetiklenmesine, kronik bronşit ve kronik obstrüktif akciğer hastalıklarının bulgularının şiddetlenmesine yol açar. Bu bulgular nefes darlığı, boğaz kuruluğu, boğazda yanma ve tahriş, kronik öksürük, baş ağrısı, ciltte yanma ve tahriş; gözlerde yanma ve tahriş gibi bulgulara yol açar. Ayrıca yanan maddelerin içeriğine bağlı olarak havaya karışan kimyasalların hem akciğerlerden hem de deri yoluyla emilmesi sonucunda kalp ve dolaşım sistemi etkilenerek solunum yolu hastalıkları ve kalp krizleri tetiklenebilir. Bu nedenle yangın bölgelerinde oluşan dumandan ve külden korunmak için hava kalitesi düzelene kadar açık havaya çıkmamak, bölgeden uzaklaşmak veya iç ortam hava kalitesi iyi olan kapalı mekânlarda bulunmak gerekir.
“Nüfusun yüzde 80’i duman ve külden etkilenir”
Akut dönemdeki kısa etkilenmelerle oluşan yanıklar ve zehirlenmeler dışında uzun dönemde yangın sonrasında o ortamda bulunan nüfusun yaklaşık yüzde 80’i ortaya çıkan duman, kül ve kimyasallardan etkilenir. Ancak en riskli gruplar 65 yaş üstü yaşlılar, bebekler, çocuklar, gebeler ve kronik (süreğen) hastalığı olanlardır (kalp ve damar hastalıkları, şeker hastalığı, yüksek tansiyon, felçli hastalar, cilt hastalığı olanlar, kronik bronşit, astım ve kronik obstrüktif akciğer hastaları vb). Ayrıca yangına müdahale eden tüm meslek grupları (itfaiye, emniyet, belediye, sağlık çalışanı vb) sağlık açısından büyük bir risk altındadır.
“İlk dönemde görülen depresyon ve kaygı”
İnsanlar doğrudan evlerini, araçlarını, iş yerlerini kaybedebildikleri gibi içinde bulundukları doğal ortamın bozulması; hava, su, toprak kalitesinin etkilenmesiyle yaşanılan travma ve korkudan ötürü ruhsal açıdan da yangınlardan etkilenirler. Bu durumlarda özellikle ilk dönemde depresyon (çöküntü), anksiyete (kaygı) ve uzun dönemde de post travmatik (travma sonrası) stres bozukluğu yaşayabilirler. Yangın sonrasında en çok yaşanan duygusal tepkiler korku, dehşet, endişe, çaresizlik, üzüntü, umutsuzluk, değersizlik hissi ve öfke olabilir. Kendi kayıpları nedeniyle güvensizlik, utanç, özlem ve yas da olabilir. Sosyal açıdan içe kapanma, tek başına kalamama, konuşmada azalma veya tersine konuşmada artma, artan madde tüketimi (sigara, alkol) gibi durumlar gelişebilir. Bu gibi durumlar için toplum temelli ruh sağlığı hizmetlerinin kurulmuş olması gerekmektedir. Bu hizmetler hastanelerde değil, toplum içinde yerleşmiş birinci basamak sağlık kurumlarında yani Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri’nde, Aile Sağlığı Merkezleri’nde, Sağlıklı Hayat Merkezleri’nde, Toplum Sağlığı Merkezleri’nde ve İlçe Sağlık Müdürlükleri’nde psikolog, psikiyatrist, aile hekimi, sosyal hizmet uzmanı ve halk sağlığı uzmanı gibi bu konuda eğitimli sağlık personeli tarafından sunulmalıdır. Bu hizmetler ülkemizde henüz yeterli seviyede değil. Temel Ruh Sağlığı Hizmetleri adı verilen bu organizasyon kendi bölgesindeki toplumun ruh sağlığını izleyen ve koruyan bir hizmet anlayışına sahip olmalıdır. Özellikle yangın vb afet ve acil durumlarda bu ekipler tüm toplumu tarayarak riskli kişilere koruyucu ve tedavi edici ruh sağlığı hizmetleri ve danışmanlık vermelidir. Riskli ve tedavi gerektiren kişiler ise uzman hekimlerin bulunduğu hastanelere sevk edilmelidir.
Prof. Dr. Doğanay Tolunay: “Orman yangınları artık kentleri de etkiliyor”
İklim değişikliği nedeniyle sıcaklık, yağış, nem gibi parametreler artık 30 yıl öncesinden çok farklı. Sadece meteorolojik parametreler değil, bunlarla ilişkili olarak ekosistemlerdeki işleyişler de değişti. Orman yangınları özelinde 30 yıl öncesine göre ülkemizde daha sıcak ve kurak şartlar gözlemleniyor. Yağışların düzeni de değişti. Bahar ayları daha yağışlı ve ılıman geçmekte ama kısa sürmekte. Bu kısa bahar mevsiminde otsu türler hızlı bir şekilde büyümekte sonrasında mayıs ayı gibi kurumakta. Böylece yol kenarlarında orman içindeki kuru ot miktarı artmakta. Yaz kuraklığı uzadığında ise ağaçlar toprakta suyu kalmayınca su dengesini sağlamak için erken yaprak dökmekte. Ayrıca bazıları kurumakta, canlı kalanların ise bünyelerindeki su miktarı artmakta. Böcek ve mantar zararlarında da artış gözlemliyoruz. Bu zararlılar da ağaçları kurutabiliyor. Böylece ormanlarda kolayca tutuşabilen ve yanabilen yanıcı madde miktarı artmakta. Yeni yangın rejimi sadece iklim değişikliğini içermiyor. Yine 30 yıl öncesine göre ormanlardaki insan faaliyetleri arttı. Ormanlarda çok sayıda maden, enerji, otel gibi tesisler, yollar var. Yanan orman alanlarının yüzde 20’sinin nedeni elektrik nakil hatları. Ormanla iç içe yerleşim alanları da arttı. Eskiden sadece orman köylerindeki evler yanarken artık orman yangınları kentleri de etkiliyor. Yangın sayıları 30 yıl önceye göre iki katına yakın arttı. Yangın sayıları 1400-1500’den 2700’e çıktı. Yeni yangın rejimi ifademle bütün bunları kast ediyorum.
“Yangın sayısını 1000’in altına düşürmeliyiz”
2023’ten itibaren hem daha fazla uçak ve helikopter kiralandı, hem de OGM uçak ve helikopter satın almaya başladı. Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü ile yapılan anlaşmalarla bu kurumlardaki helikopterler yangınla mücadelede kullanılabiliyor. Şu anda 105 helikopter ve 26 uçak orman yangınlarında kullanılıyor. Bunlar çeşitli illere dağıtılmış durumda gerekli görüldüğünde hem uçak ve helikopterler hem de yer ekipleri başka illerdeki yangınlara yönlendirilebiliyor. Ama bu yönlendirme oldukça riskli. Örneğin 2021 Manavgat Yangını çıktığında yangının büyüyeceği öngörülerek çevre illerdeki hava ve yer ekipleri buralara yönlendirilmişti. Ama sonraki günlerde Muğla, Adana, Mersin gibi illerde başlayan yangınlara yeterince araç ve personel olmadığı için etkili müdahale edilememişti. Ayrıca İzmir’deki yangınlar esnasında bir günde 72 orman yangını çıktı. Bir günde bu kadar yangın çıktığında araç ve ekipler bölünür. Bu nedenle söndürme odaklı olarak tanımlanabilecek yangınla mücadele stratejimizin yangınların çıkmasını önleme olarak değişmesi gerekir. Örneğin OGM’nin orman yangınlarıyla mücadele göstergelerinden biri yangına ilk müdahale süresi bir diğeri de yangın başına düşen yanan alan miktarıdır. Bunlar da söndürmedeki başarıyı ölçen göstergelerdir. Halbuki yangın sayılarına dayanan göstergeler oluşturulmalıdır. Amaç yıllık olarak çıkan yangın sayısını binin altına düşürmek olmalı.
“Yangın tahliye planlarımız yok”
Hava aracı filomuzdaki uçak ve helikopter sayısının artırılması, 2022’de beş bin kadar orman yangın işçi alımı yapılması, bu yıl özelinde orman yangın çıkış nedenlerinin hızlı bir şekilde belirlenmesi ve kamuoyuyla paylaşılması gibi birkaç konuda iyileşme var. Ama eksiklerin yanında bunlar önemsiz kalıyor. Orman yangınlarıyla ilgili tartışmalar uçak ve helikopter sayısına kilitlendiği için yangın önleyici tedbirler pek gündeme gelmiyor. Örneğin son beş yılda elektrik nakil hatları kaynaklı yangınlarda artış var. Bu hatların bakımının yapılması, yeni hatların ormandan değil yer altından geçirilmesi, tatil yörelerindeki trafoların kapasitelerinin artırılması, çevrelerinde yangına karşı önlem alınması mümkün ama gündeme gelmiyor. Yangın esnasında tahliye planlarımız yok. Orman yangınlarından OGM sorumlu ama çoğu yerde belediyelere bağlı itfaiyelerle ortak çalışılması gerekiyor. Bunun için de yangın mevsimi öncesinde ortak yangın harekât merkezi, telsiz ve araç takip sistemi oluşturulması, ortak tatbikatlar yapılması, itfaiyeye açık alan ve orman yangınları OGM’ye ise yerleşim yeri yangınları konusunda eğitimler verilmesi gerekiyor. Yapabildiğimizi söyleyemem. Yeni yangın rejiminde her 2-3 yılda bir benzeri büyük orman yangınlarıyla karşılaşabiliriz.