24.07.2022 - 03:00 | Son Güncellenme:
Ceyda ULUKAYA
Ceyda ULUKAYA- Geçtiğimiz haftalarda Cezayir’de gerçekleşen 19. Akdeniz Oyunları’nı Türkiye, 45’i altın olmak üzere toplam 108 madalyayla ikinci sırada tamamladı. 26 ülkeden 3 bini aşkın sporcunun katıldığı yarışlarda, Türkiye birçok branşta ilklere imza atsa da yüzmede iki sporcuyla önemli bir fark yarattı. Biri, 100 metre kurbağalamada 1.00.03’lik derecesiyle oyunlar rekoru kırarak altın madalya alan Berkay Ömer Öğretir. Diğeri 800 metre serbestte 8.26.80’lik derecesiyle altın madalya kazanan ve oyunlar tarihinde Türkiye’ye kadınlarda ilk şampiyonluğu getiren Merve Tuncel. İkisi de çok genç, sevinçlerini içlerinde yaşamakla yetinecek denli mütevazi, isimlerini tarihe yazdırmamışcasına bir sonraki yarışın antrenmanlarına koşacak kadar disiplinli. Bu yüzden onları tek bulabileceğimiz adres bir başka müsabaka oluyor. ENKA Spor Kulübü’nde düzenlenen Türkiye Yüzme Şampiyonası’nda madalya koleksiyonlarına yenilerini eklerken bir yandan da sorularımızı cevaplıyorlar.
Akdeniz Oyunları’ndan oyunlar tarihine geçerek döndünüz. Nasıl geçti?
Berkay Ömer Öğretir: Akdeniz Oyunları çok üst düzey bir müsabaka. İlk kez 2018’de katıldığımda 100 metre kurbağa ve 4x100 metre karışık bayrakta üçüncü olmuştum. Burada tabii üstüne çıkmak istiyordum. İlk gün 200 metre kurbağada birinci olarak daha önce alamadığım madalyayı aldım. Üstüne 100 metrede de rekorla gelen birincilikle iki sevinç birden yaşadım.
Merve Tuncel: Akdeniz Oyunları’na ilk kez katıldım. Bir Türk kadın sporcu olarak böyle bir başarıya imza attığım için çok mutluyum. Ülkemizde yüzme hâlâ amatör bir spor olarak görülse de biz kulaçlarımızı yüzme sporunu profesyonel dereceye getirmek için atmaya devam ediyoruz. 800 metre serbestte tabii ki madalya hedefimdi. Yarıştan önce biraz strese girmiştim ama elimden gelenin en iyisini yaptığıma inanıyorum.
Sonrasında sevincinizi nasıl yaşadınız?
B.Ö.Ö.: Ben sevincimi çok dışına yansıtan biri değilim. Daha çok içimde yaşamayı tercih ediyorum. O yüzden kutlama yapmadım, çalışmalarıma devam ettim; çünkü bizi bekleyen başka müsabakalar vardı, onlara hazırlanmam gerekiyordu.
M.T.: Ben de Akdeniz Oyunları’nın sonuna kadar dahi kalamadan Avrupa Gençler Şampiyonası’na devam ettim, o yüzden kutlama olmadı. Ben de sevincimi içimde yaşadım. İnsan çok mutlu oluyor tabii ama biz Berkay Abi’yle beraber çok fazla işin o şov kısmını yapamıyoruz galiba.
Sporcu ruhuna mı aykırı geliyor?
B.Ö.Ö.: Karakterle alakalı. Kimisi sevincini insanlarla paylaşmayı sever, biz sevincimizi de üzüntümüzü de içimizde yaşayanlardanız. Yoksa işin şovunu da yapmak lazım. Ama ne ölçüde yaptığın da önemli tabii.
Oyunlar tarihine geçmek, ilk olmak size nasıl hissettiriyor peki?
B.Ö.Ö.: Ben erkeklerde, yaklaşık 20 yıl sonra bu madalyayı kazanan ikinci kişi oldum. Ayrıca iki altın madalya kazanan da ilk yüzücü oldum. Bunu başarmak ve bizden sonra gelenlere bunun başarılabileceğini göstermiş olmak benim için çok daha anlamlı. Çünkü Türkiye’de maalesef yüzmeyle ilgili bazı tabular kırılamıyordu. Biz bu jenerasyonla beraber bazı tabuları kırmaya başladık.
Ne gibi tabular?
B.Ö.Ö.: Bizden önce olimpiyata gitme sayısı çok azdı. Biz bunu başardık. İnşallah 2024’te daha fazlası da olacak. Ben yine Olimpiyat A barajı geçen ikinci erkek oldum, benden önce bir kere geçilmişti. Ben iki kere geçtim. Ve gerçekten ben de dahil, herkes şaşırdı ve neden olmasın dedi. Keza Merveler genç yaşlarında başarılar elde ediyor, arkadan gelen genç kızlar da ben niye yapamayayım der ve demeliler de zaten. Bunlar dendikçe başarıların da daha artacağına inanıyorum. Bu açıdan bazı şeylerin ilki olmak çok güzel.
M.T.: En basitinden geçtiğimiz hafta Avrupa Gençler Müsabakası’nda, bundan 3-4 sene önce yarı final göremezken şu an final ve madalyaya oynuyoruz. Hocalarımız bahsediyor, İtalyanlar, İngilizler, Macarlar bizim için “Türk yüzmesine bakın” diyorlar, bizi artık rakip olarak görüyorlar ve bu küçümsenecek bir başarı değil. O son çağrı odasına gittiğimizde bizi de rakip olarak görmeleri ve “Aa Türk sporcu” diye bakmaları, artık bizden çekiniyor olmaları büyük başarı.
B.Ö.Ö.: Evet, uluslararası arenada artık katılımcı değil, yarışmacıyız.
Sizce bu değişim nasıl yaşandı?
B.Ö.Ö.: Önceki döneme dair çok fazla bilgi sahibi değilim ama bizim dönemimizde gördüğümüz desteğin büyük katkısı oldu. Ne zaman yarışa, kampa gitmek istesek gönderdiler. Rakiplerimizi büyük turnuvalar dışında tanımak bizi büyük müsabakalarda daha tecrübeli hale getiriyor.
Yüzmeye ve branşlarınıza nasıl yöneldiğinizi de dinleyelim.
M.T.: Ben yüzmeye 4 yaşında başladım. Suyu çok seviyordum ve çok enerjik bir çocuktum. Su dolu kova içinde oynuyordum, annem beni duştan çıkaramıyordu.Sonunda bu böyle olmayacak deyip yüzmeye yazdırdı. 10 yaşında da antrenörüm Gjon Shyti’yle tanıştım. Daha çok uzun mesafe ve serbest çalıştırıyor. Beni de kısa mesafeye uygun bir fiziğim olmadığı için o branşta hazırladı. Uzun mesafe serbestle birlikte kelebekte de Türkiye rekorlarım var ama daha çok serbest odaklıyım.
B.Ö.Ö.: Ben 5 yaşında boğulma tehlikesi atlatmıştım, o yüzden su korkum vardı. 8 yaşında annem, bu korkumu yenmem için yüzmeye gönderdi. İlk gün giderken de inşallah bir şey çıkar da iptal olur düşüncesiyle gittiğimi hatırlıyorum. Ama başladıktan sonra da hoşuma gitti. Korkuyu çok çabuk yendim. Sonrasında antrenörüm Eray Açıkgöz, beni kulübe seçti. Branşlarda antrenörlerimiz yönlendiriyor hepimizi, herkes belli bir branşı sevebilir ama o branşa yatkınlık, yetenek önemli.
Bu işe profesyonel olarak yönelmede aile desteği ne kadar önemli?
M.T.: Kişinin suya ilgisi varsa, yüzmeyi seviyorsa üst bir noktaya ulaşabilir. Ama aile desteği çok önemli tabii. Antrenmanlara sabah 05.00’te onlar da sizle kalkıyor, getiriyor, götürüyor, kendi programlarını size göre ayarlıyorlar. Bizim fedakarlıklarımız kadar ailemiz de fedakarlık yapıyor.
'BAŞARILARIMIZA BİRLİKTE SEVİNİYORUZ'
İkiniz müsabakalar dışında görüşebiliyor musunuz?
B.Ö.Ö.: Merve çok sevdiğim bir kardeşim benim. Müsabakalarda birbirimizin yarışlarını izliyoruz, destek de veriyoruz. Başarılarımıza da birlikte seviniyoruz tabii ki. Ama Merve Ankara’da, ben Bursa’da yaşıyorum.
O nedenle yarışlar dışında görüşme fırsatımız pek olmuyor.
“TATİLDE YÜZMÜYORUZ”
Bu kadar fazla yüzünce tatilde yüzmek nasıl bir şey oluyor?
B.Ö.Ö.: Ortalama bir insanın bir günde yürüdüğü mesafeyi, 5-7 km, biz bir antrenmanda yüzüyoruz. Ve bunu günde iki kere yapıyoruz. O yüzden tatilde en az yüzen ben oluyorum. Arkadaşlarım gel yüzelim dediklerinde, ben yeterince yüzdüm diyorum.
M.T.: Yılda 10 gün gibi kısa bir aramız oluyor zaten. Ben de daha çok dinlenmeyi tercih ediyorum. Ama yine su içinde oluyorum. Simitte falan oturuyorum.
“SABIRSIZ OLUNMAMALI”
Size göre başarının bir formülü var mı?
B.Ö.Ö.: Herkes yeterince çalıştığı sürece belli bir seviyeye ulaşabilir ama çok çalışmak şart ve sabırsız olunmamalı. Mesela Merve, Avrupa Gençler Müsabakaları’nda çok güzel başarılar elde ediyor. Ben hiç Gençler Müsabakaları’na katılmadım. Gençler düzeyinde başarılı değildim, büyükler kategorisine geçtikten sonra bazı şeyleri başardım. Böyle bir örnek olduğum için ailelere, sporculara şunu söyleyebilirim: Sabırlı olsunlar. Başarı bazen geç de gelebilir.
“SAVAŞMADAN BIRAKMAM”
Yarışlarda kendinize hatırlattığınız bir mottonuz var mı?
M.T.: Yarışlar sırasında ben daha çok yaptığım antrenmanları kendime hatırlatıyorum. Merve diyorum o kadar çalıştın, uğraştın, şimdi emeklerinin karşılığı alma zamanı. Elinden gelenin en iyisini yap.
B.Ö.Ö.: Ben de öyleyim. Sonuç ne olursa olsun yanımdakiyle savaşmadan o yarışı bırakmayı sevmem. İyi durumda olmayabilirim, rakibim benden iyi olabilir ama yarışın sonunda elimden geleni yaptım diyebilmeliyim. Kendime bunu söyledikten sonra herkese verebilecek cevabım var.