29.11.2020 - 03:10 | Son Güncellenme:
Ceyda Ulukaya
İzmir’de 117 kişinin hayatını kaybetmesine neden olan 6.6 büyüklüğündeki depremin üzerinden bir ay geçti. Depremde yakınlarını kaybedenlerin acısı hâlâ çok taze. Enkazdan yaralı olarak kurtarılanlar ise hayata yeniden tutunma sürecinde. Büyük oranda zarar gören veya yıkılan toplam 17 binadan mucizevi bir şekilde kurtarılmaları, depremin görünmez kahramanları olan arama kurtarma ekipleri sayesinde oldu. O ekiplerden biri de, Türkiye’nin ilk arama kurtarma derneği olan AKUT ekipleriydi. 5 gün boyunca bölgede gece gündüz çalışarak 9 kişiyi ve birçok hayvanı enkazdan canlı olarak kurtarmayı başaran ekibin bölgedeki çalışmalarını AKUT’un üç yıldır başkanlığını yürüten Recep Şalcı’dan dinledik.
İzmir depreminin ardından sahaya kaç ekiple ulaştınız, hangi çalışmalar yürütüldü?
İstanbul ve İzmir olası deprem beklediğimiz, bu yüzden de acil durum eylem planları önceden hazır olan yerler. Deprem haberini alır almaz da İzmir Acil Durum Eylem Planı’nı devreye soktuk. Yakın ekiplerimiz çok hızlı bir şekilde bölgeye gitti. İzmir’de zaten ekibimiz var, acil müdahale gerektiğini onlardan teyit ettikten sonra 17 ekibimiz bölgeye ulaştı. 5 gün, toplamda 268 arama kurtarma personeliyle çalışmalarımızı sürdürdük. Enkazdan 9 canlı, 10 cenaze çıkardık ve birçok hayvan kurtardık.
Bahsettiğiniz acil eylem planı kapsamında İzmir için ne öngörüyordunuz, nelerle karşılaştınız?
Acil eylem planımızı çok daha büyük bir deprem üzerine hazırlamıştık. Meydana gelen deprem aslında küçük bir deprem, beklediğimiz İzmir depremi değil. Biz özellikle İzmir Körfezi’ndeki fayın kırılmasını bekliyoruz ve o zaman çok daha büyük hasar meydana gelecek. Hazırlık ve planlamamızı buna göre yapmıştık. Ancak üzücü olan şu ki, beklediğimizin çok altında bir deprem meydana gelmesine rağmen çok fazla bina yıkıldı. Daha dün İzmir’deydim, ağır hasarlı bina sayısının çok fazla olduğunu gördük. Bölge komple boşaltılıyor. Bu büyüklükte bir depremde böyle bir tabloyla karşılaşmamalıydık.
Enkaz bölgesinde nelerle karşılaştınız? Binaların yıkılma biçimi ve uyguladığınız yöntemler neler oldu?
Yıkılma formasyonlarına baktığımızda iki farklı yıkılma vardı: Biri özellikle binanın çok eski olması ve statiğinin kötü olmasından kaynaklı olarak komple yıkılma şekli. 6 binada ise özellikle yumuşak kat yıkılması dediğimiz, zemin kattaki duvarların kaldırılmasına bağlı olarak sadece zemin ve birinci katların çöktüğü türü gördük. Tabii çok tehlikeli çünkü bina tamamen yıkılmadığı için içeride çalışma yapamıyorsunuz. Bu tür binalarda, küçük ekipler çok hızla içeri girip canlıları alıp çıkmaya odaklanıyor. Çünkü o sırada artçı depremler de çok fazla oluyor ve yukarıdaki sağlam katların yıkılması da söz konusu. Bu yüzden de binalar lazerle ölçülüp sürekli takibi yapılıyor.
Rızabey ve ve Doğanlar Apartmanı gibi komple yıkılan binalar da oldu.
Oradaki çökme formasyonları çok daha farklıydı, bizim daha güvenli çalışılabileceğimiz bölgeler olmakla birlikte depremzedelerin yaşama şansı daha az. O yüzden birden fazla teknik bir arada kullanıldı. Tünel açma, dehliz, yukarıdan kapak açma, kat kaldırma... Tabii sadece AKUT değil, diğer ekiplerle beraber çalıştık. AFAD, JAK, İstanbul ve İzmir Büyükşehir Belediyeleri, İHH gibi kalabalık bir ekip vardı bölgede. Burada sevindirici kısım, arama kurtarma ekipleri artık beraber çalışmayı öğrenmeye başladı. Öğrendiler demiyorum. Koordinasyon konusunda hâlâ bazı sıkıntılar var ama artık yönetilebilir bir hale geldi. Tabii bazı etik kısımların çalışılmasına hâlâ ihtiyaç var.
Ne gibi?
Oradaki çarpıcı diyebileceğimiz görüntülerin paylaşımı gibi. Bunlar mutluluk verici gibi gözükse de aslında bu tür görüntülerin paylaşılmaması gerekiyor. En azından biz AKUT olarak buna çok dikkat ediyoruz. Enkazdan çıkardığımız canlının o anki görüntüsü, evet medyatik ama arama kurtarma açısından etik değil. Bunları paylaşmadığımız için biraz da eleştirildik, 9 canlı çıkardık sonuçta. Ancak o kişilerin gelecekte yaşayabileceği travmaları da göz önünde bulundurmamız gerekiyor. O nedenle böyle devam etmekte kararlıyız.
İstanbul’da beklenen depremle ilgili acil durum planınınızda neler var?
Bu, Türkiye Afet Müdahale Planı içinde yer alan bir plan zaten. Biz bu kapsamda, Türkiye çapında ekiplerimizin hangi kapasiteyle nereye geleceklerini planlandık. Hangi yolu takip edecekleri, hangi uçakla nereye inecekleri, hangi depodan hangi malzemeyi alacakları, kaç kişiyle gelecekleri, hepsi planlandı. Tabii İstanbul için farklı senaryolar üretiliyor; bazılarına göre felaket senaryoları, bazılarına göre daha yönetilebilir afet senaryoları. Biz bu planımıza sadık kalıp en fazla hayatı nasıl kurtarırız planını yaptık. Bir felaket senaryosu olursa, buna dünyadaki tüm arama kurtarma ekipleri gelse de yetmez. Zaten bizim hep söylediğimiz şu: Arama kurtarma ekiplerine yapacağınız yatırım tabii önemli ama bundan çok daha önemlisi binaların yıkılmaması için yapmanız gereken yatırım.
“En iyi “En iyi dinlemeyi köpeklerimizle yapıyoruz”
Siz ‘99 depreminde de AKUT bünyesindeydiniz. O günden bugüne hem AKUT’un hem de Türkiye’nin arama kurtarma alanında geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?‘
99 depreminde AKUT’un Türkiye çapında 120 gönüllüsü vardı. Temel bazı kurtarma teknikleri ve kısıtlı malzemeyle çalıştı. Ama en büyük başarısı, o dönem örgütlü tek yapı olarak Türkiye’ye bu alanda liderlik yapmasıydı. Devlet bile AKUT’u model alarak arama kurtarma konusunda yapısını değiştirdi. Bunu en son Van depreminde gördüm, artık devletin arama kurtarma ekipleri çok iyi, diğer STK’lar çok iyi ve biliyoruz ki, model aldıkları kurum AKUT. Bununla da gurur duyuyoruz; çünkü olası bir afet ve acil durumda hepimize ihtiyaç var. Diğer STK’ların gelişmesi için biz de eğitimler veriyoruz. Bu alanın rekabet değil, dayanışma alanı olması gerektiğini biliyoruz. n Arama kurtarma teknikleri zaman içinde değişti mi, bu alanda yeni teknolojiler gelişti mi?Türkiye donanım ve eğitim anlamında arama kurtarma konusunda dünyanın en iyilerinden, bunu net bir şekilde söyleyebilirim. Teknoloji konusunda maalesef istediğimiz noktaya gelemedik, dünyada da durum bu. Hâlâ dinleme cihazlarıyla, yeni yeni termal kameralarla bu çalışmaları yürütüyoruz. Belki askeriyeye yapılan yatırımın bir kısmı buraya aktarılırsa ki Türkiye’de yavaş yavaş başladı, o zaman enkaz altındaki arama teknikleri ve teknolojisi daha hızlı gelişebilir. Ama şu an için hâlâ en iyi veri aldığımız dinlemeyi köpeklerimizle yapıyoruz. Köpekli arama konusunda gerçekten çok iyi yerdeyiz. Köpeği görünce herkesin sorusu “Kaç tane buldu?” oluyor ama bizim başarımız aslında şu: Eğer köpek sinyal vermediyse orada canlı yok demektir, bizi hiç yanıltmadılar.
“Deprem sonrası trafik nedeniyle 2.5 saat kaybettik”
İzmir depreminde toplanma alanları gerektiği şekilde kullanıldı mı?
İzmir’de toplanma alanları maalesef kullanılmadı; çünkü insanlar toplanma alanlarında beklemek yerine araçlarına binip bölgeden uzaklaşmayı tercih etti. Bu da trafikte inanılmaz bir kaos yaşanmasına ve arama kurtarma ekiplerinin ambulans ve itfaiye ekiplerinin enkazlara yeterince hızlı ulaşamamasına sebep oldu. Örneğin, biz yakın bir bölgedeydik. Bodrum’dan 1.5-2 saatte İzmir’e girdik ama İzmir’in içinde bir enkaza ulaşmak üzere 5 km’lik bir yolu 2.5 saatte gidebildik. O 2.5 saat gerçekten çok kıymetli. Özellikle enkazın ilk saatleri, çok fazla canlı çıkarabileceğiniz zamanlar. Sadece trafikten dolayı 2.5 saat kaybettik. Sadece biz değil, diğer ekipler de aynı şekilde vakit kaybetti. Bu da olası bir depremde insanların toplanma bölgesine gitmesi ve ulaşım ağının boş bırakılmasının ne kadar önemli olduğunu bize bir kez daha öğretti.
“Nasuh’un söylemleri bizi üzüyor”
AKUT’un Türkiye’de arama kurtarma alanında öncü bir rol üstlendiğini söylediniz. Derneğin kurucularından ve uzun yıllar başkanlığını da yürüten Nasuh Mahruki’nin son dönemde AKUT’a yönelik bazı eleştirileri oluyor. Neler söylersiniz?
Nasuh Mahruki, derneğin kurucularından biri, 19 yıl başkanlık yapmış ve AKUT’a gerçekten değer katmış, başarılı çalışmalar gerçekleştirmiş bir isim. Ama kabul etmek gerekiyor, bunu tek başına yapmadı. Bunu ekiple, bizimle birlikte yaptı. Burada demokratik bir süreç gerçekleşti ve AKUT’un gönüllüleri onunla çalışmayı tercih etmedi. “AKUT siyasallaştı”, “AKUT eski AKUT değil” gibi söylemlere biz, işimizi daha iyi yaparak sahada yanıt veriyoruz. Nasuh’un söylemleri bizi gerçekten çok üzüyor. Ondan beklediğimiz, emek verdiği bu kurumun zarar görmemesi için bu tür olumsuz söylemlerden vazgeçmesi. AKUT hâlâ çağdaş, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı, siyaset üstü bir kurumdur. Kimse bunu değiştiremez.