17.07.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:
Umut EROĞLU - umeroglu@gmail.com
Bilim dünyasının en ünlü hayvanı Dolly’yi hatırlamayanımız yoktur. Kendisi dünyanın ilk klonlanmış memeli hayvanı olarak tarihe geçmiş, genetik biliminde çığır açmış, tüm dünyayı aylarca konuşturmuştu.
Geçtiğimiz hafta itibariyle Dolly, tarihe geçeli tam 20 yıl oldu. Dolly’nin kopyalanması dünyayı hızlandıran gelişmelerden biri olmuştu. Bir koyunun klonlanmış olması değildi tabii ki mesele. Aslolan, bir memelinin ilk kez kopyalanmasıyla birlikte akla düşen, “Ya bir gün insan da kopyalanırsa?” sorusuydu.
İnsan kopyalama fikri etik anlamda endişelere neden olurken, çok fazla insan için de heyecan vericiydi. Kendinizden bir tane daha olduğunu düşünün. Onunla ne yapardınız? Çevremizde herkesin ilk aklına gelen, “Yapmak istemediğim ne kadar şey varsa, ona yaptırırdım”. Hafta sonu evde yığınla iş birikti, koş kloncan. Patrondan zam isteyeceğim ama ona aşırı sinir oluyorum, sen halledersin kloncan.
Bir bilimkurgu fantezisi
Kendimizden bir tane daha olacaksa, ilk yapmak istediğimiz şeylerden onu baş hizmetkarımız haline getirmek. İşte burası, hemen hepimizin takılabileceği etik sorunsalı. Yani bir klonumuz olursa, onu köleleştirmek isteyeceğimiz kesin. Bilim çevreleri açısındansa durum daha farklı. Oradaki etik, canlının yaşamını nasıl idame ettireceğiyle ilgili. Dolly kopyalandığı sırada beraberinde tam 277 koyun kopyalanmıştı ve sadece 29 embriyo tutunabilmişti. Yalnızca Dolly sağlıklı doğdu ve normal büyüdü. O da ancak 6 yaşına kadar. Kanser nedeniyle hayata gözlerini yumdu. Dolly’yi kopyalayan embriyolojist Bill Ritchie, hastalığın koyunlarda görülmesinin normal olduğunu savunsa da soru işareti akıllara takıldı.
Her durumda istatistiklere göre kopyalanan embriyoların hayata tutunma olasılığı çok düşük. Ayrıca sakat veya hastalıklara daha açık doğma olasılıkları da yüksek. Bir de kopyanızın fotokopi gibi yan küvezden sizinle bire bir aynı çıkmayacağını, yani doğup büyümesi gerektiğini düşünün. Hepsinden öte bir insanın kişiliğini ve karakterini belirleyen şeylerin yüzde 50 genetik özellikleri, yüzde 50 bulunduğu çevreler ve yaşadığı tüm deneyimler olduğu kabul ediliyor. Yani kendinizin bire bir klonuna sahip olma hayali, bir bilimkurgu fantezisinden başka bir şey değil.
Hastalıklara çare olabilir
Peki bilim dünyasını bu konuda asıl heyecanlandıran şey nedir? Akademik anlamda insan kopyalama, kök hücrelerin ve diğer hücrelerin sahibiyle bire bir aynı olacak şekilde dış ortamda çoğaltılabilmesi anlamına geliyor. Bu anlamda çığır açan bir gelişme 2013’te gerçekleşmiş, dünyada ilk kez bir insan embriyosu, kök hücre üretiminde kullanılmak maksadıyla kopyalanmıştı. Burada bilimsel anlamda çığır açan şey, yetişkin bir insan hücresinin embriyo haline geri döndürülebilmesiydi.
Bilim dünyası, insan klonlamayı
başta hastalıkların tedavisi için kullanmak istiyor; böbrek, karaciğer nakli, kalp hücrelerini yenileyerek kalp krizlerini önleme, kişiye ait yeni cilt hücreleriyle estetik ve plastik cerrahi, hücre oluşumunu daha iyi anlamak suretiyle kansere çare, Down sendromlu çocuk doğurma riskinin önlenmesi, omurilik zedelenmeleri ve genetik sorunlar dahil pek çok hastalığa çare olabileceği öngörülüyor. Kısırlık tedavisiyse pek çok insan için klonlamayı en anlamlı kılan şey.
İnsan embriyosunun kopyalanması fikrininin toplumsal yansımaları ise
ilgi çekici. Amerika’daki bağımsız Human Cloning Foundation (İnsan Klonlama Vakfı) toplumun farklı kesimlerden konuya dair pek çok mektup almış. İnsanlar en çok, kendi yaşayamadığı hayatı yaşasın, kendi başaramadıklarını başarsın hayaliyle bir klon sahibi olmak istiyorlar.
Dolly’nin ataları, atalarının da ataları, bir zamanlar vahşi, yani uysal olmayan hayvanlardı. İlk insanlar, uysal olmayan koyunları öldürüp yalnızca yumuşak huyluları yaşatarak bugün “koyun” dediğimiz arketipi yarattılar. Aradan geçen binlerce yılın neticesinde, bu kez bir koyunun genetik ışığı altında, kendi hücrelerimizi ehlileştirmeye çalışıyoruz. Bu enteresan karma, acaba bize ne anlatıyor?
İnsan klonlamayla ilgili en yaygın 5 mit
- Klonlamayla insanın bire bir kopyası yapılıyor: Hayır, kopyaladığımız insan embriyosunu, doğutup büyütecek teknolojiye erişsek bile, kendi yaşadıkları karakterini belirleyeceği için bire bir kopyamız asla olmayacak.
- Klonlamayla üretilen insanların ruhu olmayacak ya da düşük kademede insanlar olacaklar: Hayır. Embriyo canlanmış ve normal büyümüşse, mutlaka her canlı gibi bir özbenliği olacak. Ayrıca sperm bağışı, tüp bebek, taşıyıcı annelik gibi uygulamalarda da aynı endişe vaktiyle taşınmış, doğduktan sonra öyle olmadığı görülmüş.
- Klonlanan insanlar organ nakli ve yedek parça olarak kullanılacak: Pek çok ülkenin anayasasında ana karnından ayrılmış bir insan, kendi haklarına sahip kabul ediliyor. Dolayısıyla böyle bir şey yasal olarak mümkün değil ve suç.
- Klonlamayla aynı anda üretilen insan gruplarının özel güçleri ve bağları olacak: Anne karnı aynı anda iki-üç bebekten fazlasını sağlıklı doğurmaya müsaade etmediği için, böylesi “özel güçler” ancak ikizlerinkiler kadar olabilir.
- Bu işle uğraşan bilim insanları şeytani niyetli: Medyaya zaman zaman böyle yansımaları olsa da bilim insanlarının çoğu yaygın hastalıkları tedavi amacıyla bu konuyu araştırıyor. Tabii ki Asya’nın ücra köşelerindeki gizemli bir adada neler yaşanacağını hiçbir zaman bilemeyiz.