10.10.2023 - 07:01 | Son Güncellenme:
MELİSA VARDAL
MELİSA VARDAL- Prof. Dr. Halil Akdeniz’in “Kayıtdışı Yitik Uygarlıklar” sergisi Mine Sanat Galerisi’nde sanatseverlerle buluşuyor. Yirmi yılı aşkın süredir ‘kültür imgeleri’ üzerine çalışmalar yürüten Akdeniz, mekan ve zaman kavramlarını yıkıma uğratarak geçmişten günümüze uzanan sembolleri farklı formlarda karşımıza çıkarıyor. Sergisinde tarihi okurken baktığımız resmi tarih çerçevesinin dışına çıkan sanatçı üzerinde hiç durulmayan Kayıtdışı Yitik Uygarlıklar’ın kültür değerlerine dair yeni bir anlatı kuruyor. Akdeniz bu bağlamda sergisinin bir sanatçı, bilim insanı olarak siyasi ve politik referanslarla baktığı resmi tarihin kültürlerin sorgulanmasına yönelik yeni bir bakış açısı platformu oluşturmasını amaçlıyor.
“Sanatımın belirleyicisi oldu”
Sanat dilinin evrensel olduğunu söyleyen Akdeniz görsel hafıza ve belleğin yaşadığımız kültür coğrafyasının derinliklerinden beslenen kökleri ve kanalları olduğuna dikkat çekiyor. Antalya’nın Finike-Kumluca yöresinde dünyaya gelen sanatçının kendisi de Akdeniz’in kadim kültüründen pek çok iz taşıyor. Sergiye eşlik eden “Otobiyografik Yaşamı ve Sanatı - Kavramlar ve Sınırlar Ötesi” adlı kitabında “‘Coğrafya kaderdir’ derler. Evet bir anlamda doğrudur. Bu benim için de geçerli. Doğduğum bu coğrafya hem yaşamımın hem de sanatımın belirleyicisi olmuştur” ifadeleriyle bahsettiği gibi bugün yarattığı eserler yaşamından izleri taşımaya etmeye devam ediyor. Bugünü kadar gerçekleşen ve gerçekleşmeyen alametleri takip ederek kültürel imgeleri resimlerinde yeniden yaratan Akdeniz, Anadolu’nun ev sahipliği yaptığı Grek, Roma, Hitit, Likya ve Frigya gibi pek çok medeniyetin zenginliklerini eserlerine yansıtıyor.
‘Uzakdoğu’da kutsal yılan’
Sanatının simgeselden kavramsala uzanan bir çizgiyi izlediğini söyleyen Akdeniz, “Çalışmalarım soyut sanattaki deneyim ve birikimimle değişik dönemlerimdeki konseptlerime bağlı bir gelişim çizgisi izler. Kullandığım yazı, işaret, simge ve benzeri figürler yalnızca formal olarak kullanılan elemanlar değil, bilakis temanın, konunun, konseptin ve sanatsal sürecin birer parçalarılar. Bu süreçte mekân, zaman ve işlevlerinde değişime uğrayarak yeni bir varlık ve düşünsel-görsel gerçeklik kazanırlar. Ve sonuçta oluşturdukları ‘bütün’ oldukça soyut, kapalı ve karmaşıktır” diyor. İşte bu bütünde kullanılan simgeler geçmişteki anlamlarını aşarak Akdeniz’in eserlerinde yeni bir öze ulaşıyor. Simgelerin değişik coğrafyalarda farklı kültürlere göre yeni anlamlar içerebileceğini belirten Akdeniz eserlerinde sıklıkla kullandığı imza simgelerinden “Üç Çatallı Asa”yı örnek veriyor. Bu asanın Antik Yunan’da güç ve otoriteyi temsil eden deniz tanrısı Poseidon’u simgelediğini söyleyen Akdeniz; Şamanlarda koruyucu silahı; Budist’lerde toplumu, kanunları, doğru bilgi, doğru inanç ve davranışı; Uzakdoğu’da kutsal yılanı; Hindularda Shiva Tanrıları ve kötülüğe karşı kullanılan savaş silahını; yine Hindularda doğanın üç özelliği olan yaradılış, koruma ve yok etmeyi hatta aynı zamanda tutku, eylem ve bilgeliği temsil ettiğinin altını çiziyor.
Son gün 21 Ekim
Toplumların geçmişten günümüze yaşadıkları coğrafyada sahip oldukları maddi ve manevi kültür varlıklarının onların hazineleri olduğunu belirten Akdeniz’in tablolarıyla dışa vurduğu yolculuğu görmek için son gün 21 Ekim. Eserlerinde bir Akdeniz rüyası sunan sanatçı sergisinde kayıt dışı yitik uygarlıkların peşine düşüyor.