13.09.2024 - 07:12 | Son Güncellenme:
Müjde Işıl - 2022 yapımı Danimarka filmi “Speak No Evil” ülkemizde vizyona girmese de gerilimseverler arasında hayli popüler oldu. Filmin popülerliğinin altında iki temel unsur vardı. İlki, ‘Aman ağzımızın tadı bozulmasın’ diye pasif, sessiz kalarak kendimizden verdiğimiz ödünlerle; ortam gerilmesin, karşımızdakine ayıp olmasın diye kötülüğe açtığımız yoldu. Diğer unsur ise erkek imajının simgelediği eril yüktü; aileyi koruyup kollama görevinin kadında toplanmasıydı.
Hollywood boş durmadı ve aradan geçen kısa sürede hemen yeniden çevrimini yapıverdi. Yeniden çevrim “Sakın Ses Çıkarma”, neredeyse finaline kadar orijinaline yakın ilerliyor. Haneke’nin “Funny Games”ini (yeniden çevrimi yapıldı) ters yüz ediyor ve tehdit, eve dışarıdan gelenlerden değil, evin içindekilerden çıkıyor. Ruben Östlund’un “Force Majeure”ündeki (onun da yeniden çevrimi yapıldı) gibi erkek, ailesini korumaktan aciz; yük annede. Orijinal filmi izlemeyenler için çok daha dikkat çekiyor konu. Misafir çiftin, ev sahibi çiftin her özel alan ihlalinde ‘hayır’ demek yerine taviz vermesi hem komik hem de sinir bozucu bir atmosfer yaratıyor.
Çocuklara önemli rol
Sosyal medya üzerine ‘Herkes konuşuyor ama kimse dürüst değil’ tanımlaması, yeni senaryoya önemli bir ekleme olmuş. Arabada müzik tartışması gibi çıkarılmış önemli sahneler var ama asıl radikal değişiklik finale doğru ve finalde yapılmış. Misafir ailenin ‘pısırık’ babası, orijinaldeki kadar edilgen değil. Orijinal filmde iki ailenin çocuğunun olaylara fazla dahli yokken yeniden çevrimde çocuklar önemli rol üstleniyorlar. Bu noktada yeniden çevrimin senarist ve yönetmeni James Watkins’in etkisini es geçmeyelim. Bir grup yeni yetmenin, bir çiftin tatilini kan banyosuna çevirmesini anlattığı “Eden Lake”te şiddetin kaynağının ebeveynde olması fikrinin benzerini (ama etik olmayan bir biçimde) bu filmde de görüyoruz. Ve tabii ki bir Hollywood filminden bekleyeceğimiz üzere ailenin kutsiyetinin altını çizmeyi ihmal etmiyor. Yani orijinalinin tam tersi bir son izliyoruz.
Orijinal filme dört ana oyuncu belirli bir dengede oynarken yeniden çevrimde James McAvoy’un kötücül performansı yükseldikçe yükseliyor; hikâye onun üzerine kurulmuşçasına… Ama McAvoy’un kötücüllüğü ne kadar abartılsa da bazen politik doğruculuk bazen görmezden gelme şeklinde ortaya çıkan tepkisizliği eleştirmiş orijinal filmin dehşet finalinin etkisi bambaşka bir seviyede duruyor.
Ölüm kuş bedeninde
“Tuesday/Ayrılış”, Daina O. Pusić in ilk uzun metrajlı filmi, hüzünlü bir anne-kız hikâyesi anlatıyor. Zora, ölümcül bir hastalığı olan kızı Tuesday ile beraber yaşamaktadır. Ölüm, görkemli bir kuş şekline girip karşılarına çıktığında, anne ve genç kızı bu gerçekle yüzleşmek zorunda kalacaktır. Zora ve Tuesday hayat, sevgi ve veda dolu duygusal bir yolculuğa çıkarlar. Anne Zora rolünde “Seinfeld”in Elaine’i Julia Louis-Dreyfus var.