10.11.2021 - 07:01 | Son Güncellenme:
KÜLTÜR SANAT SERVİSİ
İş Sanat yeni sezonunu Maximum Uniq Hall’da 12 Kasım Cuma günü saat 20.30’da gerçekleşecek İstanbul Ensemble konseriyle açacak. Macar çellist István Várdai’nin solist olarak sahne alacağı konserin orkestra şefiyse Rengim Gökmen. Usta şef Gökmen ile hem pandemi sürecini hem yeni sezon hazırlıklarını konuştuk.
İzleyiciyle yeniden buluşmak nasıl bir duygu?
Canlı konserlerden uzun bir süre hem sanatçılar hem dinleyiciler mahrum kaldı. Her ne kadar zaman zaman çevrimiçi konserler gerçekleştirme imkânımız olsa bile bunun canlı konserlerin yerini tutması beklenemez. Çünkü her şeyden önce tiyatro, opera, senfonik konserler gibi sahnede gerçekleştirilen ve bireyler arasında geçişken ortak duyguların paylaşıldığı sanat dallarında kolektif ruhu yakalamak çevrimiçi ortamlarda çok mümkün olamıyor. İş Sanat geçmiş yıllarda olağanüstü düzeyli konser sezonlarında izleyicilere üst düzeyde etkinlikler sunmuştu. Bu yıl İstanbul Ensemble ve István Várdai gibi ünlü bir virtüözle birlikte olmak benim için de çok heyecan verici.
İş Sanat, yeni sezonuna ‘hibrit sezon’ adını vererek çevrimiçi etkinlik düzenini korumayı sürdürecek. Siz ‘hibrit sezon’ hakkında ne düşünüyorsunuz?
Çevrimiçi etkinlikler çağımızın olağanüstü büyük bir zenginliği. Özellikle pandemi döneminde bu etkinlikler birçok sanatçının ve sanatseverin bütünüyle boşluğa düşmesini engelledi. Bundan sonra da hayatımızın çok önemli bir parçası olacak. Bu bakımdan çevrimiçi etkinliklere büyük değer veriyorum. Ancak değindiğim gibi sanat, özellikle sahne sanatları insana insanı fiziki ortamlarda insanca anlatan ve bizim aydın insanlar olmamızı sağlayan en önemli olgu. Bu yönden baktığınız zaman yaşantımıza kattığı zenginlikler ve kolaylıklar yanında çevrimiçi etkinliklerin, insanları aynı ortamda buluşturan ve bireyler arasında yoğun duygusal iletişim sağlayan sahne gösterilerinin yerini tutamayacağını söylemeliyiz.
Pandemi sürecini nasıl değerlendirirsiniz?
Konser ve temsillerin büyük ölçüde aksaklığa uğraması ve birçok müzisyenin işsiz kalması, yokluk içine düşmesi pandeminin yarattığı en olumsuz durum olarak ifade edilebilir. Ancak kendimizi ve yaptığımız sanatla ilgili yeni alanlar keşfetmek ve ertelemiş olduğumuz özel çalışmalarımıza zaman ayırmamız bakımından olumlu yönleri olduğunu da söyleyebiliriz. En azından bu dünyada zengin ve yoksulun, gelişmiş ve gelişmemiş ülkelerin sonuçta aynı kaderi paylaşacağı ve yeryüzünün tüm canlılara, yani hepimize ait olduğu gerçeğini bir kez daha hatırlatması bakımından olumlu bir yönü olduğunu da unutmamamız gerekiyor.
Özellikle geçtiğimiz yıl yaşadığı zorlukları da düşünürsek, ülkemizde sanata izleyicilerin gerektiği kadar ilgi gösterdiğini düşünüyor musunuz?
“Gerektiği kadar” ifadesi zaten her zaman içinde yetersizlik şüphesini de barındırır. Ülkemizde son yıllarda sayıları artan canlı sahne performansları karşısında bile sanata ve sahne etkinliklerine kolay ulaşım olduğunu söylemek mümkün değil. En gelişmiş toplumlarda da nitelikli sanat etkinliğine ulaşımın çok adaletli olmadığı bir gerçek. Özellikle büyük kentlerimizde toplumun geniş kesiminin maddi olanaksızlıklar, ulaşım zorlukları ve zaman darlığı gibi nedenlerle etkinlikleri tam anlamıyla izleyebildiği söylenemez. Elbette son yıllarda artan bir izleyici kitlesiyle karşılaşıyoruz. Ancak bu durum artan nüfusa oranla özellikle Anadolu kentlerine nitelikli ve yüksek sanatları daha çok ulaştırma görevimizi bize asla unutturmamalıdır diye düşünüyorum.