29.04.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
MÜJDE IŞIL - En sevdiğiniz Nicolas Cage filmi hangisi? Bu soruya cevap vermek hem kolay hem de zor. Çünkü Cage’in oyunculuğunu yakından takip edenler bilir ki kendisi bir nevi “tanımsız” oyuncudur. Kariyeri o kadar iniş çıkışla doludur ki. Sinema ikonu olarak yıldızlaştığı dönemin ardından yerlerde sürünen bir kariyere de imza atmıştır. Cage’in marka değeri olduğu yıllar da vardır, kendisinin ve filmlerinin alay konusu olduğu yıllar da. Oyuncunun bu tuhaf kariyeri “The Unbearable Weight of Massive Talent/Yetenekli Bay Cage”in de çıkış noktası.
Nicolas Cage’i eşinden boşanmış ve 16 yaşındaki kızı ile iletişim sorunu yaşayan bir aktör olarak görüyoruz filmin başında. Sinemada yeniden yükseleceği bir rol için çok istekli ama seçilmeyince oyunculuğu bırakmaya karar veriyor. Bu arada menajerine yüklü miktardaki ücret karşılığında İspanya’daki bir zenginin doğum gününe katılması teklifi geliyor. İnceldiği yerden kopsun, diyen Cage bu teklifi kabul ediyor ama büyük bir suç organizasyonunun ortasında buluyor kendini.
Cage ile sarılma filmi
Orijinal ismi “büyük yeteneğin dayanılmaz ağırlığı” anlamına gelen ve Türkçeye “Yetenekli Bay Cage” olarak çevrilen film, mizahından göndermelerine kadar Nicolas Cage’in kariyerini bilen ve kötü rol seçimleri için suçlasa da onu sevmeye devam eden seyirciyi hayli memnun edecek bir yapım. “Face/Off”, “Con Air” ve “The Rock” başta olmak üzere sinema ikonuna dönüştüğü 90’ları ölçüt alıyor daha çok. Türü de o filmleri tiye alırcasına aksiyona uygun. Tabii ki o filmlerin ihtişamı yok ama senaryo mantığını 90’ların ruhuna oturtuyor. Örneğin Cage’in aile sorunları (ki filmdeki ailesinin gerçek yaşamdakiyle alakası yok) ve kızıyla ilişkisi buram buram 90’lar sineması kokuyor. “Paddington 2” gibi yurt dışında inanılmaz sevilmiş ama dalgası buralara pek ulaşamamış “lokal” mizah konuları da mevcut. Cage’in genç haliyle muhabbeti ise filmin şahikası. Bu filmi çekmek ve Cage’i ikna etmek için didinen yönetmen Tom Gormican, çabasının karşılığını fazlasıyla almış görünüyor. Filmle ilgili şu eleştiri getirilebilir. Zaten her şeyi tiye almak için kurulmuş yapı, kendini absürtlüğe teslim etmekten kaçınmaya ve “kontrollü” olmaya çalışıyor. Belki biraz daha “rahat” olunsa, filmin mizahı iyice tavan yapabilirmiş.
Filmde, eski günleri yâd edince sanki enerji patlaması yaşayan ve hayranlarını da bu patlamaya ortak eden Cage var karşımızda. Onu evine davet eden Javi’ye hayat veren Pedro Pascal da Cage ile birlikte hem iyi bir ikili oluşturuyor hem de bazı sahnelerde ondan rol çalıyor. Filmde Demi Moore’dan hoş bir sürpriz olduğunu da ekleyelim.
John Malkovich efsanesinden bir “Being John Malkovich” çıkmıştı. Son dönemde rol aldığı bağımsız yapımlarla sadık hayranlarının gönlünü yeniden fetheden Cage için ise belki de yıldızlaştığı kariyerini batırmakla iyi yapmış, dedirtiyor “Yetenekli Bay Cage”. Yoksa kaç aktöre nasip olurdu ki kendisiyle beyaz perdede böylesine dalga geçebilme lüksü…
Yazının başına dönersek… Cage’in en iyi filmi için “Face/Off” diyebiliriz gönül rahatlığıyla. Ve “Yaşasın 90’lar sineması” diye de ekleyebiliriz ardından.
Vizyonda öne çıkanlar
“The Bad Guys/Kim Demiş Kötüyüz Diye?”: Aaron Blabey’in çok satan Scholastic adlı kitap serisine dayanan bir DreamWorks animasyonu. Suçlu hayvanlardan oluşan usta bir haydut çetesi, uzun yıllar sayısız soygun yaptıktan ve dünyanın en çok aranılan kötüleri olduktan sonra nihayet yakalanır. Hapisten kurtulmalarının tek yolu ise iyi biri olmaktır.
“Olga”: İsviçre’nin bu seneki Oscar temsilcisi olan “Olga”, ödüllü kısa film yönetmeni Elie Grappe’nin ilk uzun metrajı. 15 yaşındaki Ukraynalı Olga, yetenekli bir jimnastikçidir. Avrupa Şampiyonası yaklaşırken ülkesinde gerçekleşen Turuncu Devrim, Olga’nın planlarını alt üst eder. Filmle ilgili yazıyı, Milliyet Pazar Eki’nde bulabilirsiniz.