25.11.2013 - 00:00 | Son Güncellenme:
Kitap-lık dergisinin editörü Murat Yalçın son kitabını kendisine gönderilen e-posta ve mektuplardan yola çıkarak hazırlamış. 'Hazırlamış' dediğime bakmayın, oturup baya baya kendisine mektuplar yazmış!
Peki, bunu neden yapmış?
Yalçın, yazar-yayıncı gerilimi denebilecek 'şey'in azaltılması yönünde diplomatik bir çaba olarak tanımlamış kitabın içeriğini. Postalarda her derde değinirken yalnızca kendisine gelen mektupları evirip çevirmekle kalmamış, her biri için gözlemlerinden de oldukça faydalanmış.
Kimbilir, belki bu dertlerden biri de sizindir!
"Orhan Pamuk'un Cevdet Bey ve Oğulları'nı yazdığı yaştayım..."
İlk mektupta yazar, şöyle bir cesaretini toplayıp her şeyi göze almış ve e-postasını göndermiş. Bir kere göndermeye karar verdikten sonra başlardaki tereddütü ortadan kalkmış, artık kendisine mi yoksa editöre mi yazdığını bilmediğimiz serzenişle karışık ama umudu her daim diri tutan bir anlatıyla... Sürekli bir kıyas cendersindeyken kendini varetme çabasının bir sonucudur bu hangi yaşta olduğunu sorgulama hali. 'Yok, ben daha yaşamadım' diyorsanız ya daha gençsiniz ya da işte hafiften bir kandırmaca halinde!
"Sanki Oğuz Atay yazıyor, sanki Orhan Gencebay sesiyle Oğuz Atay okuyorum. Olacak şey değil."
Editörün, kendisine önerdiği Oğuz Atay'ı okudukça Orhan Gencebay'la ikiz gibi görmeye başlayan yazarın e-postasını yadırgamak mümkün mü? Sizin çevrenizde Tezer Özlü'yle yüreği dağlanıp Yıldız Tilbe'nin şarkılarında kendini kaybeden/bulan kimseler yok mu? İnanmam! iyi bakın, illa ki bir yerlerden aslında size göz kırpıyorlar. Yeter ki siz yakıştırabilin.
"Kitap okuruyum, sponsor arıyorum"
Yalçın'ın en sevdiği ve yoktan varettiği tek karakteri bu dünya güzeli okur! Derdi başı okumak olan, bunu bir gelir kaynağı haline getirip yaşamını okuyarak idame ettirmek isteyen bir karakterin sponsor arayışı. Bunun nasıl olacağını ince ince dokuyan Yalçın, bu karakter için 'ütopik okurum' derken aslında bu fikrin kaç kişinin rüyalarını süslediğinden habersiz söylemiş olmalı. Bu arada bir mecrada "Gerçekten böyle bir mektup alsaydım, ona yardımcı olmaya çalışırdım" diyerek delinin aklına taş getirdiğini de belirtmeden geçmeyeyim.
"Dışarıdaki insanlar için konuşmak neyse, benim için yazmak o!"
Sadece eğlenceli denebilecek gönderiler yok derlemede, elbette ellerine ulaşan "Görülmüştür" ibareli mektuplar da unutulmamış. Onlarca mektubun ve bir o kadar farklı koşulun söz konusu olduğu mektuplar arasında bir de az-çok hepimizin aklında ortak bir imgenin yer aldığı Ceza İnfaz Kurumu mektupları var. Hani o kadar mektubun içinde sorulsa, belki de birçoğumuz yalnızca bu mektubun yazıldığı ortama dair ortak söylemlerde bulunur ve muhtemelen bir o kadar da yanılırız. Yalçın selam etmeden geçmemiş, ne de iyi etmiş.
Kendisini heyecanlandıran ve bu üretim sürecine vesile olan mektuplar editörü kimi zaman haklı gerekçelerle sivri bir dille eleştiren kimi zaman umarsızca yerden yere vuran, ona aşkını ilan eden, başkasına göndereceği e-postaları yanlışlıkla gönderen ve yanıt alamadıkça sinirlenen (!) , aldığı yanıtı bir türlü beğenmeyen ve dahi bir arkadaşının ısrarıyla yazan dünya tatlısı insanların elinden çıkma. Onlar ne iyi ki yazmış, Yalçın da ne iyi ki esinlenip paylaşmış. Sesini, sözünü paylaşmak isteyip de nasıl yapacağını bilemeyen, okunmaz bile diye düşünen, cesaretini toplayıp yayıncılarla paylaşmak için bir işaret bekleyenler; işte bu kitap o işaret!
Bu arada, yazar-yayıncı yazışmaları iyi, hoş; ama yazar-okur yazışmaları da apayrı bir dipsiz kuyu - kendimden biliyorum. Henüz sponsor aramayan -ama hani aklımdan da geçmedi desem yalan olur- iyi bir okur olarak 'işte o kitabı ben yazmayı düşünmüştüm ama siz yazmışsınız ne de güzel yazmışsınız' demişliğimden tutun da artık ne dediysem 'Beste senin çok yalnız olduğunu düşünüyorum, yanılıyor muyum' imajı çizmeyi başardığım müthiş e-postalarım ile böyle bir çalışmaya katkı sunmaya da hazırım!
@beste_bal
Murat Yalçın
İçimde Oğuz Atay ile Orhan Gencebay İkizi Yaşıyor
Çizimler: Semih Poroy
Can Yayınları
119 s.