19.01.2025 - 07:02 | Son Güncellenme:
Ümran Avcı - Karikatür, şiir ve yazarlığı sanatçı kimliğinde toplayan bir isim Tuncer Erdem… Erdem, Milliyet Gazetesi’nin bu yıl 35’incisini düzenlediği Haldun Taner Öykü Ödülü’nü “Kötü Tabiat, İyi Doğa” adlı kitabıyla kazandı. Seçici kurul ödül gerekçesini ‘Öyküde parça- bütün ilişkisini öne çıkararak kurduğu felsefi ve şiirsel anlatımı nedeniyle’ diyerek açıkladı. Adı geçen eserdeki öyküleri, yazarın “Birbirine karışıyor insanın kötülüğü ile doğanın saflığı/Güzel metinler bile onaramıyor bu kaçınılmaz çürümeyi” cümleleriyle özetlemek mümkün. Yazar, “Kötü Tabiat, İyi Doğa”da insanın hırslı, hınç dolu, kan dökmeye meyilli, talancı, doğaya düşman kötücül tabiatını resmediyor.
■ Haldun Taner’in sizdeki yeri ve önemini konuşarak başlayalım dilerseniz.
Haldun Taner’in metinlerinden onunla ilgili bende oluşan izlenimi eşi Demet Hanım kitabında çok güzel özetlemiş: “Duygulu, duyarlı bir akılcı...” Haldun Taner’in özellikle öykülerinde müthiş bir gözlem ve hayal gücü dikkat çekiyor. Dünyaya gözünü kulağını dört açmış, insanın iç dünyasına dalmış, yoğun duygular hisseden, yine de duyguların rüzgârına kapılmadan aklıyla kürek çeken bir ustanın metinleri bunlar. Özetle, oyunları, hikâyeleri ve köşe yazılarıyla, edebiyatımızın sağlam ve değerli bir köşe taşı Haldun Taner. Bir de kendisini şahsen tanımadım ama fotoğraflarında tebessüm eden yüzü bende hep sıcak duygular uyandırır.
■ Kısa metinlerde çok şey anlatmışsınız. Bu tutumluluk, kelime tasarrufu karikatür ve şiirden miras kalsa gerek size…
Yalın anlatımı oldum olası sevdim, hem çizgide hem metinlerimde. Su gibi yalın, akıp giden ama derinliği olan metinleri seviyorum. Bu eğilimin karikatür geçmişimle bağlantısı olabileceğini pek düşünmemiştim, ama sorunuz bana şunu hatırlattı. Oğuz Aral karikatüristlere sık sık “Gereksiz taramalardan kaçın” derdi. Belli ki şunu demek istiyordu, çizerken her bir küçük unsurun bütüne bir şey katıp katmadığını iyi değerlendir. O çizgiyi ya da unsuru kaldırırsan çizim bir şey kaybediyor mu, yoksa nefes alıp rahatlıyor mu? Bir şey katmıyorsa ya hiç ekleme ya da sil. Bu yaklaşım metinlerime de yansıyor olabilir. Bir de şu var, gündelik hayatta da az öz konuşmayı severim. İnsan çok konuşunca hata yapma, birilerini kırma olasılığı artıyor. Bu da belki farkında olmadan bir otokontrol mekanizması geliştiriyor.
■ Kitap, “Gidiş” öyküsü ile başlayıp “Dönüş” öyküsü ile sona eriyor. İlk öyküdeki genç delikanlı, iflah olmaz günaha batma arzusu ile evden ayrılıyor. Okurun uğurlandığı “Dönüş”te muhtemel aynı genç pişmanlıkla dönüyor terk ettiği evine. Kötünün iyiye evrilmesi için bir temenni bitişi diyebilir miyiz?
Tespitiniz çok doğru. “Gidiş” ve “Dönüş” öyküleri evi terk eden bir asi oğulun ağzından dile geliyor. Çıkış noktası da ‘müsrif oğul meseli’ olarak bilinen hikâye. Meselde iyi bir babanın küçük oğlu mirasından kendine düşen payı ister ve evden ayrılır, sefih bir hayata dalar. Günün birinde her şeyini kaybedip sefalete düşünce, pişman olur babasına geri dönmek ister. Ve baba her şeye rağmen onu kapıda karşılar, kucaklar ve sevgiyle evine kabul eder. Elbette her meselde olduğu gibi sonuçta çıkarılacak dersler vardır. Bu hikâye ile Tanrı’ya isyan edip bir anlamda ‘evden kaçan’ insan ailesi arasında bir bağlantı kurdum. İnsan kötülüğe saparak yoldan çıkınca kötüye meyilli hâle geldi ve zamanla, başlangıçta tamamen saf ve iyi olan doğayı da bozdu. Dolayısıyla başlangıç ve bitiş öyküleri arasındaki tüm metinler ve desenler, doğa ile insan arasındaki bu zıtlıktan, çatışmadan izler taşıyor. Öykülerin şiirsel anlatımıyla da sorunuza verdiğim bu düz cevap metinler arasına yayılarak sayfadan sayfaya aksın istedim. Ve dediğiniz gibi bitiş bölümü ‘müsrif oğul’un eve dönme temennisi ve umuduyla bağlantılı.
“Suçluların fotoğraflarını araştırdım”
■ Çizimleri es geçmek istemem. Özellikle insan portrelerindeki bakışlar inanılmaz etkileyici...
Kitabı tasarlarken, metinlerde hem insanın kötüye eğilimli tabiatını hem de doğanın saflığını taşıyacak izler olsun istedim, diğer yandan desenlerle de aynısı yapmaya çalıştım. Çizimlerde insanın kötü tabiatını yansıtabilmek için erkek ve kadın suçluların fotoğraflarını biraz araştırdım, özellikle onların sabıka fotoğrafı çekilirkenki tedirginlikleri, gözlerinde oluşan o küstah, şaşkın, hilekâr, korku dolu, endişeli ifadeler çok ilgimi çekti. yararlandım. İnsan portreleri bu fotoğraflardan çıktı.