21.01.2024 - 07:01 | Son Güncellenme:
Aslı Öktener - İzmirli Ceyhan ve Fatma Olten çiftinin, ülkemizin zarafet ihtiyacına ışık olmak amacıyla hayat verdiği Olten Filarmoni Orkestrası, Amsterdam’ın tarihî Concertgebouw salonunda 14 Şubat’ta sahne almak için gün sayıyor. İş insanı Fatma Olten’den, 10. yaşını 9 Aralık’ta dolduran orkestranın öyküsünü ve yeni yıl hedeflerini dinledik.
■ Olten Filarmoni Orkestrası’nın yolculuğu nasıl başladı?
Eşim Ceyhan Olten elektrik, ben endüstri mühendisiyim. Ege’de bir mühendislik firmamız var, aynı zamanda imalat ve ticaret yapıyoruz. Bundan 10 yıl kadar önce bir sosyal sorumluluk projesi olarak da sanata ve sanatçıya verdiğimiz değeri somutlaştırmak ve sanatçının istihdam problemine dikkat çekmek için bir yola çıktık. Bu yol bizi Olten Filarmoni Orkestrası’nın kuruluşuna götürdü. Bir anlamda Türkiye’nin zarafet ihtiyacına ışık olmak istedik. İlk başladığımızda dört sanatçımız vardı. 9 Aralık 2013’te Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde ilk klasik konserimizi verdik. Şu an kadrolu sanatçı sayımız 30 civarında. Gelecek sezon sınav açıp kadromuzu büyütmek istiyoruz. Diğer 50 sanatçımız sezon içinde kontratlı çalışıyor.
■ Yılda kaç konser veriyorsunuz?
Başlangıçta her ayın ikinci çarşambası şeklinde ayda bir konserle başladık. Arada özel konserler yapıyorduk. Özellikle Denizli’yi kardeş şehir gördük. İstanbul ve Gaziantep’e de gittik. Olten, ilk etkinliğini 2013’te Aydın Çine’de bir halk konseri olarak gerçekleştirdi. Cem Adrian, Zeynep Halvaşi, Selva Erdener ve birçok opera sanatçımızla Türkçe şarkı ve türküleri içeren konserler gerçekleştirdik. Serenat Bağcan’la hem türkü hem pop müziğin klasik müzikle harmanlandığı konser Denizli’de de gerçekleşti. Son konserimiz Bulutsuzluk Özlemi ile oldu. Çok beğeni aldık. Ayrıca Kanarya Takım Adaları’ndan Fuerteventura’da gerçekleşen Opera Festivali’nde Festival Orkestrası olarak görev yaptık. Selçuk Yöntem’le tiyatro ile klasik müziğin iç içe geçtiği bir projemiz var. Ayrıca her ay orkestramıza bir yabancı şef ve sanatçı davet ediyoruz. Böylece hem ülkemizin hem de İzmir’in tanıtımına katkı koyuyoruz ve kendimizi yabancı sanatçıların gözüyle de görme fırsatı yakalıyoruz.
■ Şimdi de Hollanda’da konser vereceksiniz...
Evet. Amsterdam’da bulunan Concertgebouw izleyici olarak gittiğimizde hayran kaldığımız bir konser salonu. Dünyanın en prestijli salonlarından birinde çalmayı ancak hayal edebilirdik. Orada konser verecek olmak bizi çok heyecanlandırıyor. Ben çocukken yüzücüydüm ve üniversitede su topu oynadım. Milli sporcu olmanın gereklerini ve nasıl gurur verdiğini iyi bilirim. Şimdi kendimi yeniden milli formayı taşıyormuş gibi hissediyorum.
‘Pazartesi Sendromu’na son
■ Olten Sanat çatısı altında başka etkinlikleriniz de oluyor mu?
Evet. Yılda bir fabrikamızın bahçesinde heykel sempozyumları yapıyoruz. Sanatçılar mesai saatlerinde yaklaşık 20 gün ile bir ay arasında fabrikaya gelerek eserlerini tamamlıyorlar ve eserler fabrikamızda sergileniyor. Ayrıca fabrikamızda kuyruklu bir piyano var. Her 15 günde bir sanatçılarımız konser veriyorlar. Heykeltıraşlar, müzisyenler ve mühendisler sohbet etme imkânı buluyorlar. Bu minik dinletileri pazartesi günleri yapmamızın nedeni çalışma arkadaşlarımızda ‘Pazartesi Sendromu’ oluşmasını engellemek.
■ İzmirlilerin orkestraya olan ilgisi nasıl?
İlk konserimizi düzenlerken dostlarımızı davet etmiştik. 1000 kişilik Adnan Saygun Sanat Merkezi’ni nasıl dolduracağımıza dair çok ciddi kaygılarımız vardı. İlk koltuğun biletini ben keser, zarfını ben hazırlarken şimdi bunu yapan arkadaşlarımız, dostlarımız var. Fabrikada çalışan yaklaşık 20 gönüllü arkadaşım görev alıyor. Son zamanlarda konseri satışa açtıktan birkaç gün sonra biletler tükeniyor. Bu hem orkestramızın beğenildiğinin göstergesi hem de sürdürülebilir olmak adına önemli. Olten Sanat Vakfı’nın sürdürülebilir olması için vakfımıza soyadımızı verdik. Umarım sağlıkla uzun yıllar hayallerimizi gerçekleştirebiliriz.