12.09.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
Haldun Taner - DEVEKUŞU’na mektuplar 13 Eylül 1981
SAHHAFLAR ÇARŞISI
Paris denince Eiffel kadar, Seine nehri kadar, o nehrin kıyısındaki Bouquinistler de akla gelir. Bu kulübeciklerde insan eski kitaplar ve dergilerden birer hazine bulur. Kitap meraklısı olmasa bile, eski kitapların sahifelerini çevirir, eski gravürleri seyrederken sanki geçmişe gider. Zihnine nostaljik bir pencere açılır. Bu küçük, sevimli kulübeler, sade Seine kıyısına egzotik bir görünüm vermezler. Onların somut bir de işlevleri vardır. Büyük kütüphanelerin yanında fikir birikiminin bir gediğini kaparlar. Meraklılara eski nâdir kitapları edinme fırsatı sağlarlar.
Umulmadık hazineler
Yolum Paris’e düştükçe şaşmaz alışkanlıklarımdan biri de oraya uğramaktır. Paris’i özlediğim zaman, gözümde en çok tüten imaj, ne Saint Germain des Pres ne Champs Elysee’dir. Seine kıyısındaki o sevimli bouquinistlerdir.
Prag’ın eski kraliyet sarayı Hrachin’in arkasında Prag kalesi içinde Ziata Ulice denen bir küçücük sokak vardır. Bu sokakta 1600 yıllarında kalenin topçuları otururlarmış, sonra altın dökücüler buraya yerleştirilmiş, II. Rudolf’un simyagerleri de burada sihirli formüller araştırırlarmış. Birer katlı, âdeta minyatür evlerin ait katı, bugün bütün turistleri çeken bir sahhaflar çarşısıdır. Eski kitap kokan o kuytu dükkâncıklarda, sanki onlarla eskimiş hissi veren yaşlı, sevimli ihtiyar kadıncıklar ve adamcıklar önünüze aradığınızı sererler. Burada eski Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun entelektüellerinin vereselerinden intikal etmiş kitaplar arasında bazen umulmadık hazineler bulabilirsiniz. Eski gravürlere meraklı olan dostum Haluk Kura, buranın müdavimierindendi. Bir hayli gravür topladı. Ne zaman Prag’a gidip o sokağa uğrasam, o yaşlı madam hep onu sorar.
Her kuşak aydın
Viyana’nın antika kitap satan dükkânları Kartner Strasse’nin sol koşutundaki sokaklarda ve Hofburg’un arka taraflarındadır. Bir kitap ve eski zaman meraklısı buralarda tecessüsünü doyuracak, çok kıymetli materyal bulur. Berlin’in, Münih’in, Londra’nın, Madrid’in Roma’nın sahhaflar çarşıları meraklıların, koleksiyoncuların belleğinde ya da not defterinde yazılıdır.
Güzel ve tarihi İstanbul’umuzun da böyle bir antika kitap ve risale meşheri vardır ki, adına “Sahhaflar Çarşısı” denir. Beyazıt Camii’nin eteğinde, tarihi çınarların gölgesinde tipik bir Osmanlı avlusunun dört kenarına sıralanmış olan bu sevimli dükkâncıklarda değerli kütüphanelerimizin yanı sıra düşünce geçmişimizin birikiminden nice nâdir dokümanlar yatar. Nice Türk aydını kütüphanelerin yanı sıra, bilgi dağarcıklarını buralardan edindikleri kitaplarla sağlamışlardır. Sahhaflar Çarşısı, hele eski kuşak aydınlarının uğrak yeri idi. İbnül Emin Mahmut Kemal, Zeki Velidi, Mükrimin Halil, Hilmi Ziya, Emin Ali, Reşat Ekrem, Abdülbaki Gölpınarlı, Ahmet Ateş, Rıfkı Melûl, Ahmet Hamdi ve daha nicelerinin ayakları bu avluyu az mı aşındırmıştır? Türkten çok Türkleşmiş müsteşrikler, Tietze’ler, Anhagger’ler, Hazal’ler de buranın, devamlı müşterisi olmuşlardır. Onların yanı sıra, eski harfler kuşağının son halkası olan Mehmed Kaplan’lar, Tahir Alangu’lar, Salim Rıza’lar, Ziyyad Ebüzziya’lar, Niyazi Ahmet’ler ve bizler de ta lise öğrenciliğimizden başlayıp üniversite hocalığımıza ve bugünlerimize dek en mutlu manevî hazları o kitap sergileri önünde tatmadık mı? Sahhaflar Çarşısı tiryakiliği her kuşak aydın ve araştırıcı için övünülecek bir tiryakiliktir.
İstanbul’un manevi haritası
Şimdi öğreniyoruz ki belediyemiz bu çarşıyı da düzenleme planı içine almış... Belediyemizin şehrin gelişigüzel sahil kahvelerini ve caddelerin estetiğini bozan usulsüz kulübe ve yapılan ortadan kaldırma çabaları elbet övülmeye değer. Bu sayede şehrin daha eli-yüzü düzgün, daha uygar bir görünüm aldığı ortadadır. Ancak bu yeni düzenlemenin Sahhaflar Çarşısı’na yaklaşımı, biraz farklı olmak gerekir. İşlevi ve karakteristiği gereği, antika eski kitaplar satan antikacılar, dünyanın her yerinde kitaplarını sade içerde, saçaklar altında, dükkânın önünde sergilerler. Meraklıların onları böyle serili halde görmesi mutaddır. Paris’teki, Roma’daki, Prag’daki, Madrid’deki benzerleri gibi bizim Sahhaflar Çarşı’mızın da eskiden beri süregelen bu teamülünü muhafaza etmesi gereklidir. Ona karpuz sergilerine, parazit sahil kahvelerine uygulanan düzeni uygulamak tabiyat-ı eşyaya aykırı olur. Tarihî Sahhaflar Çarşımız, bu haliyle İstanbul’un manevî haritasında, nâdir övünç odaklarımızdan biridir. Onun üstüne titreyişimizde nostaljik bir duygusallık değil, işlevsel bir gerçekçilik kaygusu aramak daha doğru olur.
Belediyemizin ve onun kültür danışmanlarının da başka türlü düşünmeyeceklerinden emin olmakla birlikte, bu noktaları bir kere daha hatırlatmakta eski bir İstanbullu olarak yarar gördük.