Kültür SanatBelki sulh oluruz, kılıç ortadan bir kalksa

Belki sulh oluruz, kılıç ortadan bir kalksa

06.10.2024 - 07:02 | Son Güncellenme:

Yaşar Kemal’in ölümsüz eseri “Ağrı Dağı Efsanesi”, tiyatro sahnesinde. Oyunda hem baskı karşısında halkın dayanışma gücünün öneminin altı çiziliyor hem de simgesel olarak öne çıkan ‘imkânsız aşk’ kavramı masalsı bir anlatıyla seyirciye sunuluyor

Belki sulh oluruz, kılıç ortadan bir kalksa

Efnan Atmaca - Dağlı Ahmet günün birinde kapısında kır bir at bulur. Geleneklere göre kapıya gelen ve üç kere gönderilmesine rağmen gitmeyen at geri verilmez. Kaderim, der kabul eder. Kır at Osmanlı Bey’i Mahmut Han’ındır. Düşer Mahmut Han, atının peşine. Kürt beylerini toplar; atını da, onu alanı getirmelerini ister. Ahmet inanır onu arayan elçinin sözüne, konuşmaya gider. Mahmut Han zindana atar Ahmet’i. O zindanda aslında atın niye kapısına geldiğini anlar Ahmet. Mahmut Han’ın kızı Gülbahar’la büyük bir aşk yaşamak vardır kaderinde. Mahmut Han ne töreden anlar ne gelenekten. At getirilir ama onun istediği kendi büyüklüğünü ispatlamaktır, zulmüyle korku salmaktır. Sevdiğinin başını kurtarmak Gülbahar’a kalır. Ahmet’e açılan zindanın kapıları Gülbahar’a kapanır. Halk birlik olur kurtarır Gülbahar’ı. Mahmut Han’ın öfkesi dinmez. Kan dökmek ister. Ahmet’i ölüme gönderir intikamını almak için. Yine halk bir olunca sözünden döner. Ahmet ile Gülbahar’ın arasına ise zindanın kapılarının nasıl açıldığının gizemi girer. Bir kılıç koyar Ahmet aralarına. O kılıç kalkmaz oradan, bu hikâye de efsane olur sonunda.

Haberin Devamı

Belki sulh oluruz, kılıç ortadan bir kalksa

Dengbej sahnesi

Yaşar Kemal’in ölümsüz eseri “Ağrı Dağı Efsanesi”, 36 yıl sonra yeniden İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın repertuvarında seyirciyle buluştu. Eserin uyarlamasını ve yönetmenliğini Yiğit Sertdemir üstleniyor. Oyunda Arda Alpkıray, Ayşe Günyüz Demirci, Besim Demirkıran, Can Tarakçı, Cihan Kurtaran, Emrah Can Yaylı, Emre Yılmaz, Ertan Kılıç, Hakan Örge, Murat Üzen, Özge Midilli, Serkan Bacak, Uğur Dilbaz, Yeliz Şatıroğlu, Zeynep Ceren Gedikali rol alıyor. Sertdemir bu ölümsüz eseri sahneye koyarken hem baskı karşısında halkın dayanışma gücünün öneminin altını çiziyor hem de simgesel olarak öne çıkan ‘imkânsız aşk’ kavramını masalsı bir anlatıyla seyirciye sunuyor. Efsaneye uygun bir atmosfer yaratılıyor oyunda. Sahnede oyuncuların adımlarından söyledikleri şarkılara, gazellere kadar her türlü ayrıntı düşünülmüş. Şef Burçak Çöllü yönetimindeki orkestra oyunun ‘çarpıcı ve unutulmaz’ etkisini artırıyor. Bir dengbej sahnesi var ki sadece onun için bile “Ağrı Dağı Efsanesi” defalarca izlenmeye değer. Oyunda törelerin, geleneklerin iki farklı yüzüyle karşılaşıyorsunuz. Cesaretin, aşkın, mücadeleden vazgeçmemenin verdiği gücü takdir ederken birlik olmanın her türlü kötülüğü ve zorluğu yeneceğini görüyorsunuz. Aşkı sorguluyorsunuz. Aşk uğruna neler yapılabileceğini ve nelerin kabul edilebileceğini ya da edilemeyeceğini. Yiğit Sertdemir oyun içinde yazdığı metinde Ahmet’in Gülbahar’la aralarında koyduğu kılıca vurgu yaparak “Belki oluruz masal. Kılıç ortadan bir kalksa” diyor. Bu sözden hareketle düşmanlığa, kötülüğe, intikama, anlaşamamaya, dinlememeye, konuşamamaya yol açan bütün kılıçlar ortadan kalksa; efsanelere, masallara kulak versek belki barışa bir adım daha yaklaşırız fikri düşüyor hem akıllara hem yüreklere.

Haberin Devamı

“Kavuşursan masal olur. Kavuşamazsan efsane”

Yiğit Sertdemir: “Masalların o güzel biten, kötülerin cezalandığı, iyilerin muradına erdiği aydınlık sabahı, ancak görünmezler görünür, bilinmezler bilinir, çözülmezler çözülür olduğunda mümkün. İyiler birbirine, kötüler cezalarına kavuşunca. Kavuşursan masal olur. Kavuşamazsan efsane. Masal olamayanların efsanesi. Ağrı Dağı Efsanesi. Bir büyük ozanın, yazarın, aydının, gururun; eni konu bir baş dengbejin büyülü dilinden bize uzanan sonsuz bir nefes alma vesilesi. Tık nefes olmamızın sebeplerini tane tane, tüm zarafetiyle, bilgeliğiyle, yaşanmışlığıyla çıkarıyor Yaşar Kemal şu fani zihnimizin karşısına. Tüm olamamış aşklarımızın, kaybettiğimiz umutlarımızın, ayrılıklarımızın hikâyesi. Öyle bir ayrılık ki, sanki ortamıza kocaman bir kılıç saplanmış da, elimiz birbirine dokunamıyor. Dokunabilse, el ele tutuşacağız ama ne mümkün. Dokunabilse, masal olacağız.”