Kültür SanatAtatürk'ü gören Klara Devai'den Türkiye'yi öğrendi! Şimdi Türk yemeklerini Macaristan'da tanıtıyor

Atatürk'ü gören Klara Devai'den Türkiye'yi öğrendi! Şimdi Türk yemeklerini Macaristan'da tanıtıyor

03.10.2021 - 13:58 | Son Güncellenme:

Türkiye ile Macaristan arasındaki yakın ilişkiler binlerce yıllık ortak tarihin eseri. Orta Asya'dan Avrupa coğrafyasına kadar uzanan bu birliktelik, hayatın farklı alanlarında yansımalara sahip. Gastronomi de bunlar arasında yer alıyor. Özellikle Osmanlıların Macaristan'a götürdükleri lezzetler, günümüzde Macar mutfağının önemli unsurları. Türkiye'ye karşı merakı, Atatürk'ü gören hayattaki son isimlerden Klara Devai ile başlayan Agnes Toth, Türk-Macar kültürel ilişkilerinin gastronomi kısmında önemli çalışmalara imza atıyor. Mustafa Kemal Atatürk'ün "şekerim parlak" diye seslendiği ve şu anda 91 yaşında olan Adana doğumlu Macar Klara Devai'den, Türkiye hakkında çok şey öğrenen Agnes Toth ile gastronomi ve tarih üzerine konuştuk.

Atatürkü gören Klara Devaiden Türkiyeyi öğrendi Şimdi Türk yemeklerini Macaristanda tanıtıyor

İhsan Dindar / Milliyet.com.tr - Türkiye ile tarih boyunca yakın ilişkileri bulunan Macaristan, mutfağında da Anadolu esintileri taşıyor. Tarihin yanı sıra kültürel olarak da oldukça yakın olan Türk-Macar ilişkilerinin Macaristan'daki önemli temsilcilerinden biri olan Agnes Toth, işin gastronomi kısmında dikkat çeken işlere imza atıyor.

Haberin Devamı

Budapeşte'de bulunan Yunus Emre Kültür Merkezi'nde çalıştıktan sonra Macaristan Dışişleri Bakanlığı'nda diplomatlık görevini üstlenen Agnes Toth, ardından çok sevdiği Türkiye ve Türk yemekleri ile daha yakından ilgilenebilmek için bu resmi görevinden ayrılarak kendisini Gaziantep'teki gastronomi kursunda buldu. Bugün Budapeşte'de Osmanlı yemeklerini oradakilere tanıtan Agnes Toth, zengin Anadolu mutfağını herkesin beğenisine sunuyor.

Macar Kültür Merkezi'nin düzenlediği "Macaristan'daki Osmanlı Lezzetleri" programı kapsamında bir araya geldiğimiz Agnes Toth ile bu lezzetli tarihsel yolculuğu konuştuk.

Macaristan'da Osmanlı yemekleri yapan bir aşçı olarak daha önce neler yaptınız? Sizi bu açıdan biraz tanımamız mümkün mü?

Haberin Devamı

Kendimi tanıtmam gerektiğinde mutlaka Türkiye'ye duyduğum aşkı anlatmaya çalışıyorum. Birkaç sene önce aşçı olacağım, kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Lisans eğitimimi uluslararası ilişkiler alanında yaptım. 2010'da Macaristan'da Türk kültürünü tanıtan bir etkinlik serisini gönüllü olarak düzenlemeye başladım. 

O zaman Türkçe biliyor muydunuz?

Hayır, bilmiyordum ama öğrenmeye başlamıştım. 

Peki, Türk kültürüne duyduğunuz ilgi nasıl başlamıştı?

Üniversitedeyken Eskişehir'deki bir öğrenci kampına gittim. Sonrasında da Bursa, Çanakkale ve İstanbul'u gezdim. Öncesinde Avrupa'da pek çok yeri görmüştüm ama Türkiye bambaşkaydı. Macarları çok seviyorlar. Misafirperver ve yardımsever bir millet. Avrupa'dan biraz farklı ama yine de çok da farklı değil. Örneğin Arap ülkeleri ya da Japonya ve Çin gibi yerler bizim için bambaşka bir kültür. Ancak Türkiye tam ortada. Ama esas olarak bir insan Türk kültürüyle tanışmama etki etti.

Atatürkü gören Klara Devaiden Türkiyeyi öğrendi Şimdi Türk yemeklerini Macaristanda tanıtıyor

Kimdi o isim? Bir Macar mı?

Bundan daha önce pek bahsetmemiştim. Yıllar önce babamın bir askerlik arkadaşıyla tanışmıştım. Annesi Atatürk döneminde Türkiye'de doğmuş biri. Macaristan'da Atatürk'ü gören hayattaki son kişi. 91 yaşında. 

ATATÜRK İLE TANIŞAN HAYATTAKİ SON İNSANLARDAN BİRİ

Atatürk ile karşılaşmaları nerede gerçekleşmiş?

Adana'da doğmuş. Babası bir ziraat mühendisi Macar. Atatürk döneminde açılan birçok çiftlikten birinde çalışıyormuş. Atatürk döneminde de Türkiye-Macaristan ilişkileri çok güçlüydü. Pek çok Macar da Türkiye'ye gelmişti. Bu bahsettiğim 91 yaşında Klara Devai'nin babası da bu şekilde Türkiye gelen Macarlardan. Atatürk bir Adana ziyareti sırasında Klara Devai'nin orada işlerini görüp çok beğenir ve kendisini Ankara'ya davet eder. Sonrasında da Klara'nın çocuğukluğu Atatürk Orman Çiftliği'nde geçer. Klara'nın anne ve babası çok iyi keman ve piyano çaldıkları için Atatürk'ün çok istemesi ile evinde klasik müzik dinletisi de yaparlarmış. Bu ziyaretlerinde de Atatürk, Klara'yı "pamuğum" diye severmiş.

Haberin Devamı

Klara'nın evine ilk kez gittiğimde bana aile albümlerini göstermişti. Tam ortasında Atatürk'ün bir fotoğrafı vardı. O esnada üniversitede de tez için bir konu seçmem gerekiyordu. Klara ile tanışınca Atatürk döneminde Türk-Macar ilişkilerini tez olarak yazmaya karar verdim. Uzun da bir tez oldu. Kısacası benim Türkiye ile maceram böyle başladı. 

Haberin Devamı

Bu esnada Türkçeyi bu kadar akıcı öğrenmeyi nasıl başardınız?

Yunus Emre Enstitüsü Budapeşte'de bir şube açmıştı. 2013'te oraya başvurdum. Üç yıl boyunca kültür koordinatörü olarak çalıştım. Türkçeyi de en çok buradaki görevim sırasında öğrendim. Ardından Yunus Emre Enstitüsü'nden ayrılıp Macaristan Dışişleri Bakanlığı'na geçtim. Bu sefer de yurt dışında faaliyet gösteren Macar kültür merkezlerinden İstanbul şubesi için çalışmaya başladım. Bu işimi yaparken Türkiye ile ilgili mutlaka bir şey yapmak istiyorum. Ne olabilir diye bir süre düşündükten sonra bir blog yazmaya başladım. 

'MEMURLUK BANA GÖRE DEĞİLMİŞ'

Türk yemekleriyle maceranız da bundan sonrasında hız kazanıyor sanırım...

Evet, Macaristan'da Türk yemeklerini anlatan kapsamlı bir kitap yoktu. Blogda Türk yemeklerinin tarihi ve tarifleri yer alıyordu. Çok güzel geri dönüşler aldım. Hatta "Bu yemekleri nerede yiyebiliriz?" diye soranlar da oldu. Sonrasında Macaristan'ın en önemli aşçılık okulundan dersler vermem için davet geldi. Bu derslerim çok ilgi gördü. Ardından da kardeşimin evinde Türk yemekleri etkinlikleri düzenlemeye başladım. Bu sırada da memurluğun bana göre olmadığını anladım. Bu yüzden de Macaristan Dışişleri Bakanlığı'ndan ayrıldım.

Haberin Devamı

Atatürkü gören Klara Devaiden Türkiyeyi öğrendi Şimdi Türk yemeklerini Macaristanda tanıtıyor

'İSTİFA ETTİKTEN SONRA GAZİANTEP'E GİTTİM'

Bu kararının ardından Dışişleri Bakanlığı'ndakiler size kızdı mı?

Yok, hayır. Zaten hobilerimi biliyorlardır. Bana destek oldular. Hatta aldığım karara da şaşırmadıklarını ifade ettiler. İstifa ettikten hemen sonra Gaziantep'e gittim. Burada hem kurs aldım hem de staj yaptım. Sonrasında Macaristan'a geri döndüm ve gastronomi etkinliklerime devam ettim. Burada Macarcaya çevrilmiş Türkçe bir kitap eşliğinde müzik dinletileri gerçekleştirdik ve o kitapta geçen yemekleri pişirdik. 

Bu etkinliği en son hangi kitap için yaptınız?

Son olarak İlber Ortaylı'nın "İstanbul'dan Sayfalar" kitabı eşliğinde gerçekleştirdik. Müzik ve gastronomi, edebiyat ve gastronomi; bunları çok güzel bir biçimde eşleştirebileceğimize inanıyorum. 

'MACARLARIN DAMAK TADINA EN YAKIN MUTFAK GAZİANTEP'

Türkiye’de farklı bölgelerin farklı lezzetleri öne çıkıyor. Bunların içinde sizi en çok cezbeden hangisi oldu? Macar mutfağına en çok benzeyen tatları nerede buldunuz?

Macarların damak tadına en yakın mutfak, Gaziantep ve civarındaki yerlerin yemekleri. Et ve baharatlar Macar mutfağında da önemli. Örneğin Ege mutfağı bizim mutfağımızdan çok uzak. Çünkü bizim denizimiz yok. Bu yüzden de deniz mahsulleri ve otlar bizde yok. Bu Türkiye için inanılmaz bir zenginlik ve lezzet ama bizde pek bilinmiyor. Özellikle Ege’deki otları, Macaristan’da tanıtmak istememe rağmen bunu yapamıyorum çünkü Macaristan’da o otların yetişmesi mümkün değil. Karadeniz bölgesine henüz gidemedim. Sadece kitap ve videolardan biliyorum. Hamsi ve lahanaya bayılıyorum. Kısaca her yörenin güzellikleri var ama bizim damak tadımıza en yakın olan Gaziantep ve çevresi. Yuvalama çok seviyorum.

Eskiden Macarlar da daha yağlı ve baharatlı yemekler yapmayı severdi. Bizim de yemeklerimiz etli ve çok ağır. Ancak artık özellikle büyükşehirlerde durumlar değişti. Bu geleneksel tarifler değişmeye başladı.

Atatürkü gören Klara Devaiden Türkiyeyi öğrendi Şimdi Türk yemeklerini Macaristanda tanıtıyor

Yanılmıyorsam yuvalama ve gulaş birbirine çok benzeyen iki yemek...

Evet, kesinlikle. Gaziantep’te eski tarifleri sürdüren çok güzel lokantalar var. Çok farklı çeşitte yemekleri deneme fırsatım da oldu. 

Türkler ile Macarlar arasında binlerce yıllık bir ortak tarih söz konusu. Osmanlı dönemi de bunun sadece bir bölümü. Osmanlı döneminden sonra Macar mutfağında ne gibi değişiklikler olmuş?

Birkaç yıl önce Türkiye’deki UNESCO Milli Komisyonu Macaristan’daki araştırmacılarla güzel bir çalışma gerçekleştirdi. Türkiye’den birkaç araştırmacı Macaristan’a gelmişti. Ben de bu süreçte onlara tercümanlık yapmıştım. Bu araştırma sonrasında bir kitap yayımlandı. Osmanlılar, Macaristan’dan çekildikten sonra da Habsburglar ile yapılan anlaşmalar çerçevesinde çok canlı bir ticaret hayatı devam etmiş. Anadolu ve Balkanlar’dan pek çok meyve, sebze, baharat ve diğer ürünler Batı Avrupa’ya Macaristan üzerinden taşındı. Bu sayede biz de mutfaklarımızda pek çok yeni malzemeyi kullanmaya başladık. Patlıcan, pirinç, domates, incir, maydanoz, kayısı, badem ve vişne aklıma ilk gelenler. Bunların hepsi bize Osmanlılar sayesinde geldi. O zamanlardan beri biz de bu ürünleri Macaristan’da yetiştiriyoruz. Sarmayı da muhtemelen o dönemde Osmanlılardan öğrendik. Tabii ki kahve de var. 

'KAHVE MACARİSTAN’A TÜRKLER SAYESİNDE GELDİ'

Tam onu soracaktım. Malum kahve, Türk kültüründe çok önemli bir yere sahip. Macaristan’da karşılığı nasıl?

Türkler, bizden çok daha fazla kahve tüketiyor. Balkan ülkelerinin hemen hemen hepsinde Türk kahvesi hâlâ çok tüketiliyor. Ne yazık ki Macaristan’da bu gelenek pek kalmadı. Kahve bize de Türkler sayesinde gelmişti. Sonrasında kahvede Avusturya etkisi, tüm Avrupa’daki gibi Macaristan’da da öne çıktı.