09.05.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
Görevimiz olduğunu söyledim. “Yanlış anlamayın, bilirsiniz efendim bu işleri…”
“Tabii tabii… Bunu size o bahçıvan bozuntusu anlattıysa ki, o anlatmıştır muhtemelen. Ama esas sorun onunla Orhan arasındaydı. Orhan’ı sürekli sıkıştırır maaşına zam isterdi. Kaç kere tartıştıklarını duydum. Orhan en sonunda dayanamayıp, ‘Kovulmak mı istiyorsun kardeşim, bir daha karşıma çıkarsam seni kapının önüne koyarım haberin olsun,’ deyip tersledi. Buna bütün site tanıktır. Şüphelenecek biri varsa, o bahçıvan bozuntusudur asıl.”
Bildik site kavgalarıydı. Kızmaya başlıyordum artık. Bunlar ciddiye alınacak suçlamalar değildi.
“Efendim biz herkesle konuşuyoruz, herkes bildiklerini anlatıyor. Sizi suçlamış falan değil kendisi. Sadece biz sorduk, tartıştığı kavga etiği kişi var mı diye, o da sizinle ara sıra atıştığını anlattı; bundan ibaret. Zaten siz de aksini söylemediniz. Lütfen yanlış anlaşılma olmasın.”
Paşanın yüzü kızarmıştı. Sözlerimden pek hoşnut olmamış gibiydi. “Onu korumayın lütfen, biz biliyoruz onun nasıl birisi olduğunu…”
Artık mahalle kavgasını bırakıp daha can alıcı sorulara geçme zamanı gelmişti.
“Orhan Bey’in çevrecilerle sorunu var mıydı? Sitedekiler çevrecilerle sorunları olduğunu söylemişler. Ne bileyim mandalina bahçelerini savunan, bu bahçeleri betona çevrilmesinden rahatsız olan birileri ya da birisi var mıydı? Hatırlıyor musunuz?”
“İnşaat şirketine sosyal medya üzerinden bazı tepkiler oluyordu. Sadece Orhan’ınkine değil, birçok müteahhitlik firmasına geliyordu böyle mesajlar. Yani bazı çevreciler, mandalina bahçelerinin yok edilmesine tepki gösteriyorlar. Ama bunlar hiçbir zaman bir tehdit ve taşkınlık derecesinde olmadı bildiğim kadarıyla…”
Paşa birden durdu ve bana bakarak sordu. “Yoksa ölümüne o çevrecilerin yol açtığını mı düşünüyorsunuz?”
Polislere ve diğer görevlilere maktulün ağzından çıkan mandalinadan ve nottan söz edilmemesini tembihlemiştim. Bu bilgi sivillerle paylaşılmamalıydı henüz. Ama paşa uyanık biriydi; dikkatle gözlerime bakıyor ve ağzımdan bilgi almaya çalışıyordu. Askeri istihbaratta çalışmış birine de benzemiyor değildi. Ancak bu soruya benim yanıtım hayırdı. Çünkü çevreciler bildiğim kadarıyla cinayet işlemezlerdi. Bunu ancak olsa olsa onların üzerine yıkmak isteyen birileri veya birisi yapabilirdi. Ama o zaman “Mandalinaları unutmadım” notu bir şaşırtmaca mıydı?
***
“Hayır böyle düşünmüyorum. Ama her ihtimali düşünmek zorundayız paşam.”
Paşanın heyecanı birden sönmüştü. Ağzımdan pek bilgi alamayacağını anlamıştı.
“Umarım katili bulursunuz. Eğer bir şey öğrenirsem veya duyarsam sizi bilgilendiririm komiserim.”
“Çok teşekkür ederim, çok memnun olurum paşam.”
Paşa birden bir şey hatırlamıştı. “Bir dakika, onu iyi tanıyan birisi var ama kışları burada oturmuyor. Adı Avni Fişekçi. Çocuklukları birlikte geçmiş. Bir ara Orhan’ın yanında mimar olarak da çalışmış bu arkadaşı. Orhan buradan onlara biraz indirimli bir ev sattı. Ama sonradan atışmaya başladılar. Sanırım arkadaşını hala eski elemanı olarak gördüğünden olsa gerek, birtakım emirler vermeye başlamış. Tartışma bunun üzerine çıkmış. Avni’nin Nurten adında emekli eczacı bir karısı var. Orhan, bu Nurten Hanım’ın piyasada bulunmayan ya da zor bulunan bazı ilaçları karaborsada satarak elde ettiği paralarla buradan villa aldığını sağda solda söylüyormuş. Avni de, Orhan’ın sürekli rüşvet vererek mafyavari yöntemlerle bu siteleri yaptığını anlatmaya başlamış. Tabii ne de olsa eski çalışanı. Sonra karısının milletvekili ağabeyi devreye girmiş de büyük bir kavga önlenmiş diye duyduk. Ama dediğim gibi şimdi onlar İstanbul’dalar.”
“Çıkarı için yapmayacağı şey yokmuş anlaşılan, doğru mu anladım?”
“Evet. Hatta Orhan bu arkadaşına evi, milletvekili kayınbiraderi olduğu için indirimli satmıştı. Bu milletvekili, partisinde yerel yönetimlerden sorumlu biriydi. İleride imar konusunda faydası olur diye. Tabii siyasilerden yarar uman müteahhitler çok. Siyasileri, menfaatleri için rüşvet vererek bu işlere alet ediyorlar. Genelde başarılı da oluyorlar. Orhan sevmediği kimseleri siteden kaçırmak için de adamlarını getirip rahatsızlık yaratarak, bir tür baskı oluşturuyordu.”
“Böyle siteden gitmek zorunda bıraktığı insanlar oldu mu?”
“Oldu, iki üç kişi dayanamadı. Ama detaylarını bilmiyorum. Birisini aşırı gürültü yaparak kaçırdı. Yazar bir karı kocaydı. Evlerini severek, sessiz bir yer diye almışlardı.”
Bu ilginç bir bilgiydi not ettim. Arkadaşı Avni Fişekçi’nin telefonunu da almayı ihmal etmedim.
***
“Peki sizce bu bir cinayete sebep olabilir mi?”
Paşa dudaklarını büzerek düşündü. “Valla cinayet nedeni olur mu bilmem. Ama ortada ciddi suçlamalar olduğu bir gerçek.”
“Peki Orhan çok mu site inşa etti burada?”
“Turgutreis’te altı ya da yedi site inşa ettiğini biliyorum. Hepsi de çok pahalı siteler. Sadece Turgutreis ve Gümüşlük bölgesinde iş yapıyor.”
“Peki bunların hepsi site yapılmadan önce mandalina bahçesi miydi?”
“Sanıyorum evet. Valla çeşitli yöntemlerle imar izni çıkartıyorlar. Önce mandalina bahçelerini ucuza kapatıyorlar. Sonra ağaçları kurutup işe yaramaz hale getiriyorlar. Sonra belediyeden, imardan rüşvet, tehditle falan izin çıkartıyorlar. Onlar için sorun değil bunlar.”
“Vay canına!”
“Maalesef öyle.”
“Peki Paşa’m, beni oldukça aydınlattınız. Çok teşekkür ederim. Size son olarak şunu sormak isterim. Bu sitede onu öldürebilecek Avni ve Bahçıvan dışında başka kimse var mıdır?”
“Hayır diğerleri çok mazbut ve iyi ailelere mensup insanlar. Avni ve bahçıvan Mustafa’nın katil olabileceğine inanasım yok doğrusunu isterseniz. İşi o kadar ileri götüreceklerini pek sanmıyorum.”
ARKASI YARIN...