19.03.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:
Seyhan Akıncı - Büşra Kırkıcı Zateri, Cansu Çilingir, Abdurrahman Düzgün, Ali Yılmaz, Mehmet Özdemir, Gizem Dönmez, Hakan Samsunlu, Pınar Aksoy, Fatma Çevik, Müge Mimaroğlu ve Ahmet Fehmi Ayaz... 6 Şubat depremlerinin ardından yitirdiğimiz, her gün güncellenen ve on binleri aşan kayıplarımız arasında adını sayabildiklerimizden sadece birkaçı... Onlar Antakya Medeniyetler Korosu ve Hatay Akademi Orkestrası’ndaydılar. Her birinin hayalleri vardı ve elbette bir rakam olmaktan öte saygıyla anılmayı hak ediyorlar. İBB Kültür Dairesi’nin başlatmış olduğu “Dayanışmanın Müziği” projesi Hatay’ın iki önemli orkestrası Antakya Medeniyetler Korosu ve Hatay Akademi Orkestrası’nı İBB Orkestralar Müdürlüğü ile sahnede bir araya getiriyor. Hem dayanışmayı büyütüyor hem de büyük kayıplar yaşayan orkestra üyelerine müziğe sarılma imkânı sunuyor. Antakya Medeniyetler Korosu’nun İBB Orkestraları iş birliğiyle vereceği konser serisinin ilki 31 Mart 2023 Cuma akşamı saat 21.00’de Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda gerçekleşecek. Hatay Akademi Orkestrası’nın yer aldığı konser ise 1 Nisan 2023 Cumartesi akşamı gene CRR Konser Salonu’nda saat 21.00’de. Biz de İBB Kültür Dairesi Başkanı Tolga Volkan Aslan’dan bu önemli projenin detaylarını, Antakya Medeniyetler Korosu şefi Yılmaz Özfırat ve Hatay Akademi Orkestrası şefi Ali Uğur’dan kayıplarını ve yeniden sahnede olmanın ümitli hâlini dinledik.
Dayanışma bugünlerde en sık kullandığımız sözcük... Projenin ortaya çıkışından ve kapsamından söz edebilir misiniz?
İBB Kültür Dairesi Başkanı Tolga Volkan Aslan: İBB’nin tüm bileşenleri olarak bölgede oluşturduğumuz bir tür ‘dayanışma, yardım ve destek seferberliği’ malumunuz. Bu dayanışma bilinci ve sorumluluğundan hareketle Hatay’da deprem öncesi faaliyet gösteren Antakya Medeniyetler Korosu ve Hatay Akademi Orkestrası şefleriyle iletişime geçildi. Kültür Dairesi Başkanlığı Hatay Saha Koordinatörü ve Şehir Tiyatroları Müdürü İlyas Ceran, Hatay’a gittiğinde gruplarla proje detaylarını görüştü. Bu iki müzik topluluğu ve İBB Orkestraları sanatçılarının sahne aldığı bir tür konserler dizisi oluşturulması tasarlandı. Bu konserler sayesinde bölge müzisyenlerine manevi olarak bir tür iyileştirme ortamı yaratmak, dayanışma ruhuna sahip olduğumuzu ve onlara yalnız olmadıklarını hissettirebilmek; maddi olarak da gelir sağlayabilmelerine yardımcı olmak gibi amaçlardan oluşan bir yol haritası belirlendi. Aynı zamanda depreme dair her türden farkındalık yaratmayı, bölgeye yönelmiş olan dikkati ve ilgiyi diri tutmaya vesile olmayı da dileriz. Bahsettiğimiz yalın iki konser değil, uzun soluklu bir proje; belirli periyotlarda, farklı mekânlarda sahnelenecek bir konser serisi.
‘Meleklerimiz her konserde bizim yanımızda olacak’
Farklılıkların bir arada durabildiği bir yer olması Hatay’ın yeniden ayağa kalkmasını kolaylaştıracak unsurlardan olabilir mi?
Yılmaz Özfırat: Hatay genelinde Antakya özelinde Medeniyetler Korosu, 2007’den itibaren 1500’den fazla konser vererek Antakya’daki bir arada yaşama kültürünü göstermeye çalışan bir topluluktu. Koro bugüne kadar ABD Kongresi’nde, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde, Avrupa Parlamentosu’nda, Almanya, Belçika, Fransa, Lüksemburg, İsveç, İsviçre, İspanya, Bulgaristan, Polonya, Hollanda, İsrail ve Yunanistan’da konserler verdi. Koro bu kadim şehri ve ülkemizin hoşgörüsünü tüm dünyaya gösterdi. Bu yüzden Hatay’la özdeşleşmişti ve Hatay’ın ayağa kalkmasındaki en önemli unsurdur.
Yedi üyenizi kaybettiniz. Yeniden sahneye çıkmak neler hissettiriyor?
Yılmaz Özfırat: Yedi üyemiz maalesef vefat etti, acımız cidden çok büyük. Düşününce, hatırladıkça insanın içi sızlıyor ve bu his gerçekten anlatılmaz. Konsere çıkmak bize çok zor gelse de bu yedi canımız için şarkılarımızı, ilahilerimizi söyleyeceğiz ve gerçekten onların bizi izlediğini bilerek daha da huzurlu olacağız. Onlar bizim meleklerimiz olarak her konserde yanımızda olacaklar.
Peki, sizler nasılsınız? Sudan barınmaya kadar giderilemeyen pek çok ihtiyaç var...
Yılmaz Özfırat: Sekiz saat enkazda kaldım, beni arkadaşlarım enkazdan çıkardı. Hatay’da her gün ihtiyaçlar değişiyor. İlk gün çadır lazımdı şimdi yemek lazım yarın başka bir şey… Bu belki de Türkiyemizin ikinci kurtuluş savaşıdır her bir vatandaşımız bizlere sahip çıkarsa bizler de ayağa kalkabiliriz. Uzun soluklu bir dayanışmaya ihtiyacı var Hatay’ın ve diğer 10 ildeki kardeşlerimizin, unutulmaması lazım.
Fiziki olarak daha önce bir araya geldiğiniz, prova yaptığınız mekânlar ya da enstrümanlarınız ne durumda?
Yılmaz Özfırat: Bizim medeniyetler evimiz vardı provalarımızı yaptığımız, küçük konserler verdiğimiz bir konaktı. Maalesef orası da yıkıldı ve tüm kostümlerimiz, müzik aletlerimiz, ses sistemlerimiz maalesef yok oldu fakat inanın şu an o kadar çok mağdur insan var ki biz ihtiyaçlarımızı söylemeye utanıyoruz.
“Dayanışmanın Müziği” önemli bir proje. Hatay’da sanatçılar için neler yapılmalı?
Yılmaz Özfırat: Birilerinin sizi düşünmesi ve önemsemesi sizdeki umudu yeşertiyor. Hatay’da müzisyenler için mobil sahneler kurup o kişilere fırsat verilmeli. Workshoplarla bu kişilere sahip çıkılmalı, sosyal güvencesi olmayan sanatçılar korunmalı.
Hatay Akademi Orkestrası da ne yazık ki kayıplar verdi… Nasılsınız sorusunu bugünlerde sormak çok zor. Fiziksel ve duygusal olarak nasılsınız buradan başlayalım?
Ali Uğur: Fiziksel olarak iyiyim, sağlığım yerinde teşekkürler. Duygusal olarak bilemiyorum... İlk günden beri Antakya’dayım, burada kaos sürdüğü için kendimi göremiyorum. Haftalardır girdabın içindeyim ve girdabın içindeki Ali’nin neler hissettiğini, neler gördüğünü, nasıl bir travma yaşadığını görebilmem için bu girdabın dışına çıkmam gerekiyor. Sürekli bir koşturma hâlindeyim. Çadırda 12 kişi kalıyoruz. Mart sonunda İstanbul’a geleceğim. 1 Nisan’da konserimiz var. O süreçte kendimle baş başa kalır mıyım bilmiyorum ama depremden sonra Antakya’dan ilk defa çıkmış olacağım, orada kendimi daha iyi göreceğimi ve duygu dünyamı anlayacağımı düşünüyorum. Antakyalıların çoğunda şahit olunan şeylerin hissettirdikleri travmaya sebep olacak.
Orkestranız içinde müzik öğretmenlerinden profesyonel müzisyenlere kadar geniş bir yelpazede kişiyi barındırıyor. Orkestranızdan söz eder misiniz?
Ali Uğur: Hatay Akademi Orkestrası, 2019’da kuruldu. 17 kişiyle yola çıktık ve zamanla büyüdük. Hatay’ın ilk ve tek senfoni orkestrasıyız. Konservatuvar mezunları, öğrencileri ve müzik öğretmenlerinden oluşan özgür, bağımsız bir sanat oluşumuyuz. 6 Şubat depremlerinde dört arkadaşımızı kaybettik. 16 saat sonra enkazdan çıkardığımız orkestra arkadaşlarımız oldu. Sağ kalanlar en sevdiklerini kaybettiler. Bütün bunların yanında en zoru da bütün bu acıları yaşayabileceğimiz bir şehrimizin olmaması... İnsanlar sevdiklerinin ölüleri, gözleri arkada şehri terk ettiler... Ama hepsi geri dönmek üzere gittiler bundan eminim. Orkestra şefi olarak bir tek ben varım Hatay’da. Orkestranın tüm üyeleri Hatay’dan ayrıldı. İlk şoktan sonra şu an orkestrayı bir araya getirmeye çalışıyoruz.
Depremin ardından nasıl bir tablo ile karşı karşıyasınız, en çok ihtiyaç duyduğunuz şeyler neler?
Ali Uğur: Orkestra büyük bir travma yaşadı. Bizim için bu travmadan çıkmanın yolu tekrar bir araya gelip, müzik yapıp üretmek. Bizi iyileştirecek olanın bu olduğunu düşünüyoruz. İyileşip iyileştirmek istiyoruz. Bu da yine sanatla olacak. Orkestranın fiziki olarak kısa sürede Hatay’a dönmesi mümkün değil. Herkes gittiği şehirde iş ve ev arıyor.
“Dayanışmanın Müziği” ile yeniden sahne alacak olmak, bu projenin bir parçası olmak neler hissettiriyor?
Ali Uğur: Burada yaşanan acılara müziğimizle işaret etmek istiyoruz. Aynı zamanda acılara ve yıkımlara rağmen yeni hayatın örülmesi için gerekli olan umut ışığını da yakmak istiyoruz. Acıları sanatımızla belgelemek ama aynı zamanda umudu da yaratmak istiyoruz. Kaybettiğimiz arkadaşlarımızın hatırasını yaşatmak ve onların bize bıraktığı bu görevi tamamlamak istiyoruz. Depremden sonra ilk defa arkadaşlarımızla bir araya geleceğiz. Arkadaşlarımızın yokluğundaki ilk konser... Çok duygusal bir konser olacağı kesin.