27.11.2020 - 12:57 | Son Güncellenme:
Milliyet.com.tr özel
Kısaca sizi tanıyabilir miyiz? Deniz Aktan kimdir?
Lisans eğitimimi özel bir üniversitede Çift Anadal öğrencisi olarak Almanca Mütercim Tercümanlık ve Psikoloji Bölümlerinde tamamladım. Lisans eğitimimin bir yıllık bölümünü Almanya’da Johannes Gutenberg Üniversitesi’nde İngilizce-Almanca dersler alarak bitirdim. Psikoloji bölümünden mezun olduktan sonra Cambridge’de Anglia Ruskin Üniversitesi’nde Klinik Çocuk Psikolojisi programında uzmanlık eğitimi aldım. Türkiye’ye döndükten sonra ise İstanbul Üniversitesi Klinik Sağlık Psikolojisi Doktora Programında çocuk ergen odaklı uygulama ve tez projeleriyle eğitimini tamamlayarak, 2017 yılı itibariyle Doktor Psikolog unvanına sahip oldum. Uzmanlık eğitimim sonrasında özel bir üniversitenin SHMYO Çocuk Gelişimi Programında Öğretim Görevlisi olarak Çocuk Psikolojisi ve Ruh Sağlığı üzerine dersler verdim. 2013-2018 yılları arasında aynı programdaki görevime Çocuk Bakımı ve Gençlik Hizmetleri Bölüm Başkanı olarak devam ettim. 2017-2018 eğitim-öğretim yıllarında Çocuk Gelişimi Yüksek Lisans Program Başkanlığı da yaparak Çocuk Ruh Sağlığı ve Psikolojisi üzerine Sağlık Bilimleri Fakültesi, Eğitim Fakültesi, Tıp Fakültesi gibi çeşitli fakültelerde eğitimci olarak rol aldım. Tüm bu görevlerim sırasında çeşitli hastane ve kliniklerde bireysel terapilerle danışanlarıma destek oldum. 2016 yılından itibaren Işık Üniversitesi Çocuk Ergen Odaklı Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı bünyesinde misafir öğretim üyesi olarak dersler verirken, 2018-2019 eğitim-öğretim yılı itibariyle özel bir üniversitenin Çocuk Ergen Odaklı Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programında Dr. Öğretim Üyesi olarak göreve başladım. 2019-2020 eğitim-öğretim yılında Türkiye’de ilk defa kurulan Çocuk Ergen Odaklı Klinik Psikoloji Doktora Programı açılmasına destek verdim. Halen bu programın kadrosunda Dr. Öğretim Üyesi olarak görevine devam etmekteyim.
Psikoloji alanına yönelmenizdeki etkenler nelerdir?
Düşüncelerine çok önem verdiğim değerli hocalarımdan birinin yönlendirmesi ile oldu diyebilirim. Hocam, Almanya’daki eğitimimden sonra derslerimin çoğunu bitirdiğimi ve mezuniyetime kadar 2 senem daha olduğunu belirterek bu süreçte neden ikinci bir ana dal eğitimiyle kendimi desteklemediğimi sordu. Bu soru benim ilgi duyduğum alanları gözden geçirmeme vesile oldu. Bu süreçte şu an aramızda olmayan çok değerli hocam Yrd. Doç. Dr. Elif Daldeniz hem kişilik özelliklerim hem de iletişim kurma becerilerimle Psikoloji bölümünün iyi bir tercih olacağını söyledi. Her öğrencinin hayatına dokunan bir hoca olduğuna inanıyorum, ben de Elif hocam sayesinde kararlarıma yön verdim. Psikoloji alanında uzmanlaşıp ilerlememde birçok hocamın kıymetli katkıları oldu. Onlardan birinin kılavuzluğuyla Psikoloji alanına yönelmiş olmak ve bu alanda kendimi bulmuş olmak gerçekten paha biçilemez.
‘Çocukluk Çağı Travmasının Yansımaları: Tüm Renklerini Kaybetmiş Gökkuşağı Hikâyeleri’nden bahseder misiniz?
Bu kitapta yaşadıkları travmalarla hayatlarının renklerini kaybetmiş 8 çocuğun öyküsünü anlatıyoruz. Bu sekiz çocuğun travmalarına sebep olanlar ise ebeveynleri, yakınları ya da akranları… Bazıları ise dünyanın insanlara kitlesel olarak sunduğu savaş gibi kötü şartlar yüzünden travma yaşayan çocuklar… Şiddet, istismar, kayıp, taciz, ölüm, doğal afetler, savaş gibi bir sürü travmatik anıyla karşılaşacağınız bu kitap, bazı okuyucuları derinden yakalayacak ve belki de bazı hikâyelerin ağırlığı altında hayatı sorgulatacak. Bazı kısımlarda ise okurlar kendileriyle eşleştirecekleri satırlar bulacak, bazen mutluluk bazen de gözyaşı ile tamamlanacak içimizden birilerinin hikâyeleri var bu kitapta. Tüm bu hikâyelerle okuyucuya dokunmayı hedeflediğimiz bu kitap ile bir diğer hedefimiz ise kitaptan elde edilen gelirle çocuklara dokunmak. Bu nedenle kitabın tüm gelirini Korunmaya Muhtaç Çocuklar - Koruncuk Vakfı’na bağışladık. Bu sayade kitabı alan herkes bir yandan da ihtiyacı olan bir çocuğun hayata tutunmasına ve geleceğine katkı sunmuş olacak.
Koruncuk Vakfı ile yollarınız nasıl kesişti?
İlk olarak 2014 yılında çok kıymetli bir meslektaşım aracılığıyla Koruncuk Vakfı’nın Ballıca Çocuk Köyünü ziyaret ettim. Orada çocuklara sunulan katkıyı, her bir çocuğun geleceği için vakfın her üyesinin nasıl çaba harcadığını keşfedince hayatımın bir bölümünde hep olsunlar istedim. O zamanlar çalıştığım üniversitede vakıf yararına sergiler, kermesler düzenlerdik. Sanıyorum 4 yıl üst üste vakıf yararına bağış topladığımız organizasyonlar yaptık. Daha sonra yoğun bir programın içinde yer alınca 2 sene kadar vakıf organizasyonlarında etkin rol alamadığım fark ettim ve bu doğrultuda kitap iyi bir araçtı. Sevgili bölüm yazarlarımızın da onayıyla tüm gelirimizi Koruncuk Vakfına bağışlamaya karar verdik.
Bu kitapta neden özelikle çocukluk çağı travmalarının üzerinde durdunuz?
Yetişkinlik döneminde sahip olunan her bir özellik çocukluk dönemine dayanıyor. İyi, kötü, mutlu, mutsuz, sevinçli, öfkeli her deneyim bugün “ben kimim” sorusunun cevabı olarak karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla her şeyin başladığı noktayı çocukluk çağı olarak kaydedersek, aslında bugün kim olduğumuzun anahtarı da bu kitabın içinde diyebilirim. Tam da bu yüzden 8 küçük çocuğun hikâyesini sığdırdığımız bu kitapta yer yer çocuklukta yaşanan travmaların bugüne nasıl etki ettiğine de yoğunlaştık. Bu alana odaklanan kitaplardan en önemli farkımız ise kitaptaki tüm hikâyelerde travmaya dokunmanın, temasın ve iyileşme sürecinin bir bir okuyucuya aktarılması oldu.
Kitabın oluşturulma ve tamamlanma sürecinden bahseder misiniz? Kimlerle çalıştınız?
“Çocukluk Çağı Travmasının Yansımaları: Tüm Renklerini Kaybetmiş Gökkuşağı Hikayeleri” için 6’sı doktora öğrencim olmak üzere 8 kişilik bir ekiple birlikte çalıştık. Dolayısıyla 8 ayrı dili bir araya getirmek ve ortak bir dile çevirmek oldukça zorlayıcı oldu diyebilirim. Tek bir kaynak üzerinden ilerlediğim bir çalışma olsaydı daha kısa sürede bitebilirdi. Fakat 8 farklı bölüm yazarı ile ilerlemek daha detaylı bir çalışma gerektiriyordu. Her hikâyeyi detaylarına kadar titizlikle inceledik. Hikâyenin içeriği ve ne kadarının okuyucuya aktarılabileceği üzerine uzun çalışmalar gerçekleştirdik. Her bir hikâyedeki vakanın kişilik haklarını korumak için ipuçları nasıl gizlenmeli, hangi ayrıntılarda değişiklikler yapılmalı gibi bir sürü sorunun cevabını titizlikle vermeye çalıştık. Diğer yandan her vaka için tedavi sürecinin işleyişi, yapılan müdahalelere dair ayrıntıların gizlenmesi ve yazmak istediğimiz tedavi modülleriyle vaka uyumu gibi birçok konunun da tartışılması gerekti. Dolayısıyla tüm süreci ele aldığımızda 6-7 ay kadar çalışarak sayısız toplantı yaptık. Bu sürede sanırım her bölümün her satırını ezberledim.
Yazarlık serüveniniz ne zaman başladı? Mesleğinizin yazarlık kimliğinizin üzerinde nasıl etkileri var?
Yazarlık serüvenim eğitimci kimliğim ile birlikte başladı diyebilirim. İlk kitabımı 2015 yılında çıkarmıştım, sonrasında akademik yayınlar, makaleler derken iş yoğunluğu içinde kayboldum sanırım. Ama klinik tecrübelerim ve tanıklık ettiğim vakalar üzerine hep bir şeyler yazmak vardı içimde. Bu anlamda pandemi dönemini iyi değerlendirdiğimi düşünüyorum. Bu dönemde üzerinde çalıştığım 3 kitap oldu ve yavaş yavaş meyvelerini veriyorlar. Pandemi döneminde çıkan ilk çalışmam “Sağlık Psikolojisi Alan Uygulamaları: Kronik Hastalıklar” isimli kitapta bir bölüm olarak yer aldı. O daha akademik bir çalışma, daha çok Psikoloji bölümü öğrencilerine yönelik diyebiliriz. Benim hayatıma dokunan kıymetli hocalarım gibi ben de kendi öğrencilerimin hayatına dokunmak istedim. Böylelikle doktora öğrencilerime “Çocukluk Çağı Travmasının Yansımaları: Tüm Renklerini Kaybetmiş Gökkuşağı Hikâyeleri” kitap projemden bahsettim. Öylesine heyecanlandık ki pandemi döneminde uzun online toplantılarla bir araya gelerek her bir bölümün içeriğine dair çalıştık. Daha sonra bu alanında bilinen iki kıymetli yazar daha aramıza katıldı ve toplamda 8 bölümden oluşan bir kitap oluştu. Ben kitabın editörü olarak her satırında emeğim olsun istedim, bu süreçte de hem kendimi hem bölüm yazarlarımızı yordum sanırım. Ama ortaya okurken herkesin kendisinden bir parça bulacağı harika bir eser çıktı.
Bu kitabı okuyacaklara özel olarak iletmek istediğiniz bir mesaj var mı? Bu kitap aracılığı ile insanlara ne söylemek istiyorsunuz?
Öncelikle çocukluk döneminde yaşanan her bir anının bugün kim olduğumuzu etkilediğini bilmeliler. Üstünden uzun yıllar geçse de yaşanan travmaların izleri silinmiyor, ister 3 ister 13 yaşında yaşansın, mutlaka o dönem hissedilen acı hayatımızın bir noktasını işlevsiz bırakıyor. Biz bu kitapla birlikte okuyucu da bunları hissetsin istedik, hatta sadece hissetmekle kalmasın ve kendi travmalarına da ışık tutsunlar istedik. Belki üstünü örttükleri anılarını tozlu raflardan çıkarma zamanı gelmiştir, bunu keşfetsinler ve yardım alsınlar istedik. Bu doğrultuda da kısa kısa da olsa yardım alabilecekleri terapi ekollerini ve travma sürecine olan katkılarını tanıttık ve onlara şöyle dedik “Travmatik anılarınızdan saklanmayın, yardım alın.”
Son dönemde psikoloji kitaplarına ilgi arttı? Bunun nedeni sizce nedir?
Sanıyorum artık biyolojik hastalıkların kökeninde bile ruh sağlığına ilişkin sebeplerin olduğu herkesçe bilinir olmaya başladı. Örneğin, bağışıklık sistemimizin bile ruh sağlığımızdan etkilendiğini biliyor muydunuz? Mesela size depresyondayken insanların çok daha kolay hasta olabildiklerini söylesem… Ya da bağışıklık sisteminin kaygı, stres ve benzeri ruhsal belirtilere bağlı zarar görebildiğini ve günümüzde kanser, HIV, diyabet gibi birçok hastalığın tedavi sürecinde psiko-sosyal tedavilerin de önemli etkileri olduğundan bahsetsem, sanırım sorunuzu yanıtlamış olurum. Kısacası artık ruh sağlığının her türlü hastalık açısından yatkınlaştırıcı bir özelliğe sahip olduğu bilindiğinden, insanlar tarafından daha fazla değer görüyor diyebilirim.