30.08.2022 - 06:59 | Son Güncellenme:
Türk milleti, Mustafa Kemal Paşa liderliğinde verdiği kurtuluş mücadelesinde, aylarca süren hazırlık sürecinin ardından düşmana son darbeyi indirecek güce ulaşmıştı. Türk orduları 1683’teki II. Viyana Kuşatması’ndan sonra 300 yıldan fazla süredir taarruz harekatı düzenlememiş, çağdaşı olan devletlerden geri kalan Osmanlı Devleti günbegün küçülerek Avrupa tarafından ‘hasta adam’ olarak nitelendirilmeye başlamıştı. ‘Hasta adam’ I. Dünya Savaşı’ndan yenik ayrılmış, İtilaf Devletleri Osmanlı’nın başkentine girmiş ve Anadolu topraklarının önemli bir kısmını işgal etmişti. Egemen güçler, Türk milletini boyunduruk altına almaya hazırlanıyordu. Tarih ise tahmin edilenden çok farklı bir şekilde yazılacaktı.
Türk milletinin Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde başlattığı Milli Mücadele 30 Ağustos ile birlikte yeni bir evreye girdi. Büyük Zafer’in ardından işgal güçleri Anadolu’dan çıkarıldı. 11 Ekim 1922’de imzalanan Mudanya Ateşkes Antlaşması ile birlikte Milli Mücadele’nin silahlı aşaması sona erdi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilan edilmesine giden yolda önemli bir eşik aşıldı.
Fahrettin Altay komutasındaki 5'inci Süvari Kolordusu da kritik anlarda yaptığı önemli hamleler ile Milli Mücadele’nin kazanılmasındaki kilit aktörlerden biri olarak biliniyor.
Milli Mücadele Dönemi, süvari birliklerinin Türk harp tarihi içinde yer aldıkları son savaşların dönemi oldu. Toprakların işgali üzerine mücadeleye başlayan, halkın oluşturduğu “Kuvâ-yi Milliye” süvarileri Sakarya Savaşı'ndan sonra "5'inci Süvari Kolordusu" olarak teşkilatlandırıldı.
YUNAN HATLARININ GERİSİNE SARKTILAR
5'inci Süvari Kolordusu Milli Mücadele boyunca hızı ve manevra kabiliyeti sayesinde sık sık Yunan hatlarının gerisine sarkarak işgal ordusunun ikmal hatlarını kesti ve savaşın seyrinin değişiminde önemli bir rol oynadı. Fahrettin Paşa komutasındaki süvari kolordusu, 26 Ağustos’ta başlayan taarruzun ardından hızla çekilen Yunan ordusunu İzmir’e kadar takip etti. 9 Eylül 1922’de ise İzmir’e giren ilk Türk birliği oldu ve şehrin 3 yıllık işgali sona erdi. Mustafa Kemal Paşa, 10 Eylül 1922’de İzmir’e girdiğinde onu ilk karşılayan da Süvari Kolordusu Komutanı Fahrettin Paşa’ydı.
TÜM DÜNYAYA ONLAR GÖSTERDİ
Süvari Kolordusu, Milli Mücadele’de oynadığı önemli rolün yanı sıra Türk ordusunun zafere yakın olduğunun dünyaya duyurulmasını sağladı. Mustafa Kemal Paşa'nın Sovyetler Birliği ve Azerbaycan büyükelçileri ile birlikte gerçekleştirdiği denetlemelerde tüm dikkatleri üzerine çekti. Konya’nın Ilgın ilçesinde konuşlanan süvari kolordusu, 15 Nisan 1922’de düzenlenen geçit töreni ve ardından gerçekleştirilen “Büyük Süvari Manevrası” ile de herkesin beğenisini topladı. Öyle ki Mustafa Kemal Paşa belinde Azerbaycan Türklerinin hediye ettiği kılıçla bu manevraları izledi, sonra da bu kılıcı 5'inci Süvari Kolordusu Komutanı Fahrettin Altay’a hediye etti.
Kolordu Komutanı Fahrettin Altay, o günü, “Bu geçit resminde Atatürk’ün önünden geçen her subay ve er onun takdir ve ümitle parlayan gök gözlerinden aldığı enerji ve iftihar duyguları istikbal zaferimizin habercisi olmuştur. O geçit resminin fotoğraflarında Atatürk’ün boynunda asılı görülen ve Azerbaycanlılar tarafından hediye edilmiş olan gümüş kaplı eski bir kılıcı daha sonra bana vermek lütfunda bulunmuşlardır. Ben bu kılıcı yine kendisi tarafından verilmiş soyadım gibi bütün istikbâl Altaylarına yadigâr bırakmakla iftihar duymaktayım. Şimdi evimde her zaman gözlerimin önünde duran kılıca baktıkça süvari birliklerinin geçişi sırasında Mustafa Kemal’in gözlerinde parlayan ümit ışıklarını görür gibi oluyorum” anlatmıştı.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ihtiyacını karşılaması için tasarlanan tank da adını Fahrettin Paşa'nın soyadından alıyor.
SOYADINI ATATÜRK VERDİ
Fahrettin Paşa’ya “Altay” soyadını veren de Mustafa Kemal Atatürk’tü. Altay, soyadının hikayesini hatıralarında şu sözlerle aktarmıştı:
“Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Paşa ile mütareke yıllarında İzmir’i ziyaretimizde Altay bir İngiliz donanma karması ile Alsancak’ta oynuyordu. Maçı beraber izledik. Altay çok güzel bir oyundan sonra İngilizleri yenince Ulu Önder çok duygulandı, gururlandı ve Altay için takdirlerini belirtti. Aradan epey zaman geçti. Gazi Mustafa Kemal Paşa, İran ile bir sınır anlaşmazlığını halletmek üzere beni görevlendirdi ve Tebriz’e gittim. Tebriz’de bulunduğum sırada Meclis'te soyadı kanunu müzakere edilmiş ve ittifakla Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya Atatürk soyadı verilmişti. Bütün yurt kendisini yeni soyadından dolayı tebrik ediyordu. Ben de hemen bir telgraf çekmiş ve kendilerini kutlamıştım. Atatürk’ten ertesi gün gelen cevab-ı telgraf şöyle idi: Sayın Fahrettin Altay Paşa, Ben de seni tebrik eder Altay gibi şanlı şerefli günler dilerim. Telgrafı aldığım zaman gözlerim dolu idi. Atatürk çok mutehassıs olduğu ve beraberce izlediğimiz Altay maçının hatırasına izafeten bana Altay soyadını layık görmüştü.”