09.05.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:
Mert İnan
İçme suyu, atıksu ve kanalizasyon şebekesinde ortaya çıkabilecek Kovid-19 riskine karşı Tarım ve Orman Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan raporda çarpıcı bilgilere yer verildi. Raporda, ülke genelindeki 603 atıksu arıtma tesisinden sadece 53’ünde dezenfeksiyon ünitesi bulunduğu, fiilen sulamada kullanılan 221 tesisten, 42’sinde dezenfeksiyon ünitesi olduğu ve 42 dezenfeksiyon ünitesinden de sadece 13’ünün çalıştırıldığı vurgulandı. Raporda, Kovid-19’un henüz su ve atık su yoluyla insana bulaştığını gösteren bir çalışma olmadığına dikkat çekilmesine karşın koronavirüs türlerinin parçalanmış halde musluk suyunda 10 gün, atık sularda ise 100 gün kalabileceği belirtildi.
Kovid-19 ve diğer korona türlerinin klora karşı oldukça savunmasız olduğu aktarılan raporda, “Etkili bir dezenfeksiyon için 30 dakikalık bir temas süresinin ardından minimum 0,5 mg/L bakiye klor konsantrasyonu yeterlidir. İletim ve dağıtım hatlarında da bakiye klor bulunduğundan emin olunmalıdır” denildi. Raporda Hollanda örneğine de yer verilerek şu görüşler sıralandı:
“Her ne kadar Kovid-19 virüsünün atıksu yoluyla bulaştığına dair hiçbir kanıt bulunmasa da Hollanda’da yeni yapılan bir çalışmaya göre yedi şehrin kanalizasyon sistemlerinden ve havaalanlarından alınan numunelerin test edilmesi sonucunda ülkedeki iki kanalizasyon sisteminde Kovid-19 virüsü tespit edilmiştir. Bu sebeple atıksu ile temas etme olasılığı bulunan çalışanların kişisel koruyucu ekipmanlar kullanması, ellerinin hijyenine dikkat etmeleri ve yüzlerine dokunmamaları hayati önem arz etmektedir.”
Marulda rastlandı
Yurtdışında bazı marullardan alınan örneklerden yüzde 19.6’sında koronavirüs türlerine rastlandığı ancak çilek örneklerinde bu duruma denk gelinmediği belirtilirken, “Özellikle çiğ tüketilen sebzelerde dezenfekte edilmemiş kullanılmış suların kullanılması büyük risklere sebep olacaktır” uyarısı yapıldı.
Toplam 221 atıksu arıtma tesisinden elde edilen suyun, buğday, arpa, ayçiçeği, şeker pancarı, kavun, sebze, meyve, bağ, narenciye, pamuk, zeytin, susam, mısır yetiştirilmesinde kullanıldığı belirtilen raporda, “Ayrıca tesis çıkışlarından alınan numunelerin analiz edilmesi neticesinde dezenfeksiyon ünitesi çalıştırılan dört tesisin çıkış sularının da mikrobiyolojik olarak sulama suyu kalite kriterlerini sağlamadığı tespit edilmiştir. Mevcut atıksu arıtma tesislerinin, virüslerin giderilmesi için optimize edilmemiş olduğu düşünülüyorsa ilave bir dezenfeksiyon ünitesinin sisteme dahil edilmesi yerinde olacaktır” denildi. Öneriler kısmında ise şu bilgiler paylaşıldı:
“Mevcut dezenfeksiyon ünitelerinin acilen doğru çalıştırılması sadece Kovid-19 değil, diğer hastalıklarla ilgili enfeksiyon risklerini de büyük ölçüde azaltacaktır. Dezenfeksiyon ünitesi olmayan tesislerin de uygun şekilde revize edilmesi gerekmektedir. Kullanılmış suların sulamada doğrudan veya dolaylı kullanılması durumunda mutlaka dezenfekte edilerek kullanılması gerekmektedir.”
Top belediyelerde
Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun Yıldız, raporu şöyle değerlendirdi:
“Atık, şebeke suyu ve kanalizasyon işletmesi belediyelerin uhdesinde. Rapor bir anlamda topu belediyelere atıyor ancak mali açıdan destek gerektiren faaliyetler. Bakanlığın araştırmasında dezenfeksiyon ünitelerinden başlanarak atık suların doğal ortama daha sağlıklı bir şekilde bırakılması gerektiği vurgulanıyor. Arıtılmış atıksuların ulaştığı tarımsal alanlarda çiğ tüketilen sebzelerin de yetişiyor olması Kovid-19 dahil olmak üzere ortaya çıkabilecek risklerin değerlendirilmesini gerektiriyor. 603 atıksu arıtma tesisinden 53’ünde dezenfeksiyon ünitesi bulunması vahim. Partiler üstü olarak ele alınmalı, ortak çalışmalar yürütülmelidir.”