28.10.2020 - 09:22 | Son Güncellenme:
DHA
Çocuktan yetişkine her yaş grubunda rastlanan tırnak yeme alışkanlığı hem görsel hem de sağlık açısından ciddi riskler yaratıyor. Kişi tırnağını başkalarından gizleme, saklama ihtiyacı duyarken, birçok enfeksiyon da elle vücuda taşınabiliyor. Cildin vücut için önemli bir bağışıklık organı olduğunu kaydeden ÇÜ Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Süheyla Kömür, "Cilt bütünlüğü sağlam olan kişilerde mikroorganizmaların girişi olmuyor. Ama tırnak yiyerek cilt bütünlüğünü bozduğumuzda orada çeşitli hasarlar meydana getiriyoruz. Mikroorganizmaların girişi için de yolaklar oluşturuyoruz. Tırnak yatağı iltihaplarından, diğer yumuşak doku enfeksiyonlarına kadar sorunlara yol açar. O nedenle el hijyeninin sağlanması, korunma ve devamının sağlanması için tırnak yenmemesi gerekiyor" dedi.
RİSKİ ARTIRIYOR
Koronavirüsün damlacık yoluyla bulaşının yanı sıra temas ile de bulaştığını hatırlatan Doç. Dr. Kömür, "Eğer bu damlacıklar etrafa temas ettiyse biz de elimizle o noktalara dokunduysak ve tırnak yiyorsak, elimizi ağzımıza, yüzümüze, gözümüze götürdüğümüzde enfekte olabiliriz. Çünkü elimizi ağzımıza götürdüğümüzde direkt mikroorganizmaları vücudumuza taşıyoruz. O nedenle tırnak yeme alışkanlığının bu dönemde bitirilmesi çok çok daha önemli. Koronavirüsten korunmada temel noktalarımız var. Maske, mesafe, el hijyeni. El hijyenini kırdığımız noktada diğer önlemlerin de etkisini azaltmış oluruz. Tırnak yiyen kişi maskesine dokunduğunda kirletir, koruyuculuğunu azaltır. Elimizi her an temiz tutamayabiliriz. Kişisel gayretler ile bırakamıyorlarsa psikiyatristten destek alabilirler" diye konuştu.
'SÜRÜ BAĞIŞIKLIĞINI DÜŞÜNMEK ÜRKÜTÜCÜ'
Koronavirüs önlemlerinde karantinaya karşı çıkan bir grup bilim insanı bir araya geldi. Ortaya çıkan Great Barrington Bildirisi'ni iki haftada 10 binden fazla bilim insanı ve araştırmacı imzaladı. Bildiriye ayrıca 30 bine yakın sağlık çalışanı ve 535 binden fazla sivil de imza attı. Yüzde 1 ila 3 oranında öldürücü etkisi olan koronavirüs için sürü bağışıklığını düşünmenin ürkütücü olduğuna vurgu yapan Doç. Dr. Kömür, şöyle konuştu:
"Sürü bağışıklığı, toplumun belli bir kesiminin aşılama ya da enfeksiyonu geçirme yoluyla virüse karşı bağışık olması demek. Türkiye nüfusunun yüzde 50 ile 70'i aşı olmadan bu enfeksiyonu doğal yollarla geçirecek ve duyarlı olan kişilerin bu enfeksiyonla karşılaşma riski azalacak. Ama böyle bir yola gidersek eğer 60 milyon kişinin virüsle karşılaşması gerekiyor. Hastalığın öldürücü etkisine baktığımızda yüzde 1 ila 3 oranında hastalarımızı malesef kaybediyoruz. Bu demektir ki 2-3 milyon kişinin kaybedilmesine neden olabilir. Zaten Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) de bu yöntemi ahlak dışı bulduğunu söyledi. Her birey bizim için değerli, her birey birinin annesi, babası, yakını. O nedenle korunmak hala çok önemli."