13.01.2020 - 15:36 | Son Güncellenme:
AA
İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi, 27 Aralık 2019 tarihinde davaya ilişkin verdiği kısa kararın gerekçesini yazma işlemini tamamladı.
Mahkeme heyetince hazırlanan 165 sayfalık gerekçeli kararda, iddianame, savcılık mütalaası, tanık beyanları, sanık savunmaları, gazete kupürleri, FETÖ/PDY'nin silahlı terör örgütüne ilişkin bilgiler, delillerin değerlendirilmesi, sanıkların hukuki durumu ile kısa karar yer aldı.
Davaya konu haber kupürlerine ve konularına yer verilen gerekçeli kararda, gazetenin 30 Mayıs 2015'te hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş olan ve tamamen FETÖ/PDY mensuplarının planlı ve organize şekilde devlet aleyhine casusluk faaliyeti kapsamında MİT'e ait tırların durdurulması eyleminin görüntülerini, hakkında kısıtlılık kararı bulunmasına rağmen kamuoyuna manşetten duyurduğu aktarıldı.
Gazetenin bu görüntüleri paylaşarak FETÖ'nün oluşturmak istediği "Türkiye'yi terör örgütlerine silah yardımı yapıyor" algısına hizmet eder nitelikte olduğu belirtilen kararda, gazetenin bu görüntüleri kamuoyuna verirken de örgütün asıl amacına hizmet eder nitelikte vatana ihanet başlığını kullandığı vurgulandı.
"'NAYLON DARBE!' YAZISI ÖRGÜTSEL ALGIYI YAYMA HEDEFİNE HİZMET ETMİŞTİR"
Gerekçeli kararda, FETÖ'nün medya yapılanması ile ilgili hazırlanan raporun sonuç bölümünde, medya yapılanmasının amaçlarından birinin de "Devletin, ülkenin geleceğini ilgilendiren milli konularda tersine algı yapmak" olduğuna işaret edilerek, şu değerlendirme yapıldı:
''Sözcü gazetesinde yapılan bu tür haberlerin de amacı budur. Gazete yapmış olduğu bu haberle örgütün emellerinin değişik kitlelere ulaşmasına yardım etmiş, örgütün elini güçlendirme adına örgüte yardım etmiştir. Yine 15 Temmuz darbe girişimden hemen sonra Sözcü gazetesi aynı şekilde örgütün algı faaliyetlerine sahip çıkarak, algı faaliyetlerinin toplumun farklı kesimlerine yayılmasını çabalamıştır. Şöyle ki; toplumda tanınmış gazetenin yazarı olan dosyamız sanığı Necati Doğru'nun darbe girişimin hemen akabinde 17 Temmuz 2016 tarihinde gazetede yayınlanan 'Naylon darbe!' başlıklı yazısı içeriğinde, 'Naylon darbeciler! I?ktidarı devirmeye kalktılar. Daha da güçlendirdiler. Yoksa bu tezgahlanmış bir darbe miydi? Danışıklı dövüşten bir kalkışma mıydı? Sen kalk Cumhurbaşkanına darbe yaptım diye TRT'de bildiri okut, git Genelkurmay Başkanını tutukla! Tankla TOMA'yı tokuştur. Başarısız darbe yap. Kabak gibi tutuklan. Üstün çıplak! Elin arkadan kelepçeli. Yere yüzükoyun uzan. Merak ediyorum: Bu darbecilerin tamamı, süzme saf Fethullahçı subaylar mıdır? Kutulardan dolar çıktığı o 17 - 25 Aralık döneminden bu yana sürekli Fethullahçı avı yapıldı, çok sayıda Fethullahçı tutuklandı. Buna rağmen orduda emir - komuta zincirini kırıp darbe girişimine başvuracak bu kadar çok Fethullahçı subay nasıl gizli kaldı... '' şeklinde ifadeler kullanarak, 15 Temmuz darbe girişimin başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının sosyal medya üzerinden başlatmış olduğu 'kontrollü darbe, hayali darbe, darbe tiyatrosu' gibi örgüt üyeleri tarafından kurgulanan örgütsel algıyı yayma hedefine hizmet etmiştir.''
"FETÖ/PDY'YE YARDIM EYLEMİNİ İŞLEDİĞİ ANLAŞILMIŞTIR"
Özellikle sanığın söz konusu yazısının gazetede yayınlanmasından çok kısa bir süre sonra örgüt mensuplarınca sosyal medyada retweet edilerek yayılıp geniş toplum kesimine ulaştırılmaya çalışıldığı anlatılan gerekçeli kararda, örgüte ait sosyal medya hesaplarının sanığın yazısını sahiplenerek daha önceden kendilerinin yaptığı yalan paylaşımların ve algının doğru olduğu konusunda sosyal medyada ikna çabalarına girdikleri dikkate alındığında, Sözcü gazetesi ve Sözcü internet haber sitesi tarafından kamuoyuna sunulan birçok haber, köşe yazısının gazetenin yürüttüğü algı faaliyetlerini ortaya koyabilecek deliller kapsamında olduğu vurgulandı.
Gerekçeli kararda, yapılan değerlendirme sonucunda Sözcü gazetesinin 17-25 Aralık sürecinden başlayarak 15 Temmuz 2016 tarihinden yaşanan darbe girişiminden sonrada da devam eden haberleri bir bütün olarak incelendiğinde, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün amaç ve ideallerine hizmet eder vaziyette olduğu belirtilerek, şunlar kaydedildi:
''Özellikle örgütün meşru hükümeti devirmek için girişmiş olduğu 17-25 Aralık sistemli ve organize operasyon, MİT tırlarının durdurulması ve en son olarak da 15 Temmuz darbe girişimi dönemlerinde örgüte adeta can simidi olarak aynı algı faaliyetini üstlendiği, bu konuda yüzlerce algı içeren haberler kamuoyuna sistematik ve süreklilik içerecek şekilde duyurulduğu, bunların gazetecilik faaliyeti kapsamında olamayacağı, örgüt tarafından toplumun başka kesimlerinde oluşturulmak istenen ve tüm topluma yaymayı amaçladığı algının Sözcü gazetesi tarafından yapıldığı, böylelikle gazetenin her ne kadar örgütle arasında organik ve hiyerarşik anlamda bağ yok ise de, kamuoyunda örgütün stratejileri doğrultusunda algı faaliyetleriyle bilerek ve isteyerek örgütün amacına hizmet ettiği, bu kapsamda Sözcü Medya kurumunun FETÖ/PDY Silahlı Terör örgütüne yardım eylemini işlediği tüm dosya kapsamında toplanan delillerden anlaşılmıştır.''
Sözcü gazetesi sahibi Burak Akbay, yazarları Emin Çölaşan ve Necati Doğru ile genel yayın yönetmeni Metin Yılmaz'ın da aralarında olduğu 9 sanığın yargılandığı davanın gerekçeli kararında, "Sözcü gazetesinin yayın çizgisi, haber içerikleri, internet haber sitesi üzerinden yapılan haberler, kullanılan dil ve üslup incelendiğinde, örgütün kullandığı yayın çizgisi ile aynıdır." ifadesi kullanıldı.
İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından hazırlanan gerekçeli kararda, Sözcü gazetesinin 27 Haziran 2007'de sanık Burak Akbay tarafından Atatürkçü-ulusalcı yayın politikası söylemiyle kurulan bir gazete olduğu, gazetenin kuruluşundan itibaren muhalif ve tanınan birçok gazeteciyi bünyesine aldığı, "Sözcü susarsa Türkiye susar" söylemini ön plana çıkartarak kendine Atatürkçü, laik kitle oluşturduğu vurgulandı.
Sözcü gazetesinin özellikle 17-25 Aralık sürecinden sonraki yayın politikasına dikkat çekilen gerekçeli kararda, yapılan inceleme sonucu gazetenin yayın çizgisinin, haber içerikleri, internet haber sitesi üzerinden yapılan haberler, kullanılan dil ve üslubun Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) kullandığı yayın çizgisiyle aynı olduğu kaydedildi.
Soruşturma aşamasında alınan bilirkişi raporuna göre, örgütün kara propaganda içeren sosyal medya hesaplarından yapılan tamamen yalan paylaşımların Sözcü gazetesine ait internet sitesinden, çok kısa bir süre sonra aynı üslup, aynı yazı içeriği ve hatta aynı başlıkla birebir kamuoyuna servis edildiği aktarılan kararda, "Özellikle FETÖ/PDY örgütünün amaç ve ideallerine hizmet ettiğini ortaya koymaktadır." denildi.
Kamuoyunu aydınlatma görevi olan basının özellikle, haber kaynağı ve haberin içeriğini araştırması gerektiği anlatılan kararda, şu ifadelere yer verildi:
"Yani tamamen uydurma, montajlanmış, hakkında yayın yasağı getirilmiş haberleri kamuoyuna sunmadan önce bu haberlerin gerçekliği konusunda araştırma yapma yükümlülüğü vardır. Örgütün algı faaliyeti çerçevesinde sunduğu tüm haberlerin, birkaç dakika sonra Sözcü gazetesine ait haber sitesinden hemen kamuoyuna duyurulması, basının kamuoyunu aydınlatma görevi kapsamında olmayıp, algı yürütme faaliyeti kapsamındadır. Üstelik Sözcü gazetesi tarafından bu kapsamda algı içeren haberler bir kaç defa değil yüzlerce olup, uzunca bir zaman dilimine yayılmıştır. Böylelikle, Zaman gazetesi kapatılmasından sonra örgüt tarafından algı faaliyetlerini yürütme görevi Sözcü gazetesi tarafından yapılmaya çalışılmıştır. "
SANIKLARIN HUKUKİ DURUMLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ
Kararda, sanıklarının hukuki durumlarının, basın özgürlüğü yönünde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi kararları ve örgüte yardım konusundaki Yargıtay 16. Ceza Dairesinin kararları doğrultusunda değerlendirildiği vurgulandı.
Sanıklardan Emin Çölaşan'ın 29 Ekim 2015 tarihli makalesinin ilgili kısımlarında, "...Buradan açıkça söylüyorum... Bugüne kadar hakkında nice yazılar yazıp mahkemelik olduğum, Fethullah ekibinin, başka bir deyişle cemaatin, terörle ilgisi olduğuna hiçbir zaman inanmadım. Şimdi piyasaya adına FETÖ dedikleri en son terör örgütünü sürdüler. (Fethullahçı Terör Örgütü) Cemaati yok etmek amacıyla, durduk yerde, aslı astarı olmayan yani bir dandik örgüt yarattılar. Hiç kimse bu sözde terör örgütünün silahlı eylemi gerçekleştirdiğini bilmiyor! Devlet belgelerinde, savcılık iddianamelerinde ve mahkeme kararlarında böyle bir bilgi ve belge yer almıyor. Taktik çok ilginç! Hükümete karşı olanları terör örgütü ilan edeceksin..." şeklinde ifadeler olduğu aktarılan kararda, Çölaşan'ın devam eden ve makalenin tamamına yakın bölümünde FETÖ'yü savunan ve mağdur edildikleri izlenimini veren yazı yazdığı ifade edildi.
Çölaşan'ın 24 Aralık 2013 tarihindeki röportajının, ''Bizim başaramadığımızı Fethullah'la ekibi başardı'' başlığıyla yayımlandığı bilgisi verilen gerekçeli kararda, sanığın bu röportaj yazısında, 17 Aralık 2013 tarihli kumpas operasyonunu desteklediğine ilişkin görüş açıkladığı kaydedildi.
Kararda, "Sanığın bir anlamda meşru hükümetin devrilmesine ilişkin kurgu operasyonlarını desteklediği, önemli olan hükümetin devrilmesi amaç ve gayesinde olduğu, bunu yapmaya çalışan örgüt hakkında desteğini ve yanlarında olduğunu belirttiği, böylece organik bağlılık içerisinde bulunmasa da örgütün amaç ve ideallerini benimseyerek bilerek ve isteyerek örgüte yardım iradesinde olduğu anlaşılmıştır." ifadesi kullanıldı.
"FETÖ HÜKÜMLÜSÜNÜN FAKSINI YAYIMLADI"
Çölaşan'ın 16 Mayıs 2017 tarihli Sözcü gazetesindeki makalesinde kadın kapalı cezaevinden, FETÖ'den hüküm giyen Fadime Danışman tarafından kendisine gönderilen faksı aynen köşesinde yayımladığı vurgulanan gerekçeli kararda, 6 Mart 2016 tarihli yazısında da Çölaşan'ın FETÖ'nün desteklenmesi gerektiğini açıkça belirttiği anlatıldı.
Gerekçeli kararda, sanık Çölaşan'ın paylaştığı yazılarla, siyasi iktidarın cemaati bitirmek için yapıyla uğraştığı ve FETÖ'nün herhangi bir terör eylemleriyle ilgisinin olmadığı algısı oluşturduğuna dikkat çekilerek, şu değerlendirme yapıldı:
"Çölaşan'ın hükümeti zayıflatıp yıkma amacıyla yapılan kumpasları destekler nitelikte beyanda bulunması ve son yazısında FETÖ üyeliği suçundan hakkında adli işlem yapılan bir şahsın yazısını yayınlayarak haklarında tutuklu olarak soruşturma, kovuşturma yürütülen bazı kişilerin mağdur olduğuna dair düşüncesini belirterek kamuoyunda FETÖ yapılanması hakkındaki olumsuz algıyı azaltmaya, terör örgütüyle yapılan hukuki mücadeleyi sekteye uğratmaya çalışması, örgüt kurumlarına hukuksuz olarak el konulduğu ve iş adamlarının tutuklandığı izleniminin verilmesi, sanığın yarım asra yakın gazeteci olarak Türkiye'nin sayılı gazetelerinde çalışması, hitap ettiği kitlenin genişliği dikkate alındığında paylaşılan yazıların basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceği, fiili kalkışma olayından sonra bile 'örgüt dili' kullanarak sağladığı katkı, sanığın bilerek ve isteyerek örgütün bizzat kendine yardım ettiği kanaati oluşturmuştur."
NECATİ DOĞRU
Sanık Necati Doğru'nun da Sözcü gazetesinde 8, 17 ve 28 Temmuz 2016 tarihlerinde yazdığı yazılara dikkat çekilen kararda, 8 Temmuz tarihli yazıda, "FETÖ'ye ait şirketlere usulsüz şekilde el konulup kayyum atandığı, yapılan işlemlerde diğer cemaatlerin elinin olduğu, kendi adamlarına getiri sağlamak adına kayyum atandığı" görüşlerini sunduğu aktarıldı.
Kararda, Doğru'nun 17 Temmuz tarihli, "Naylon darbeciler" başlıklı yazısında, "darbenin FETÖ tarafından yapılmadığı" izlenimini verdiği belirtilerek, 28 Temmuz tarihli "12 Gün" isimli yazıda da Doğru'nun, "Naylon Darbeciler" tezini güçlendirir şekilde yazı yazdığı ve bu yazıda da, "her ne kadar yönetenler farklı konuşsalar da halkın inanmadığı" tezini savunarak, FETÖ'nün medya yapılanmasının amacına uygun davrandığı, FETÖ'ye karşı yapılan işlemleri itibarsızlaştırma gayretiyle doğrudan FETÖ'ye yardım ettiği değerlendirmesi yapıldı.
"15 TEMMUZ'DAKİ HABERİN SAATİ RASTLANTI DEĞİL"
Sözcü gazetesi muhabiri Bekir Gökmen Ulu'nun 15 Temmuz 2016 günü saat 16.25'de, "Sözcü Erdoğan'ı buldu" başlıklı haberinin, gazetenin internet sitesinde yayımlandığı bilgisi verilen gerekçeli kararda, haber içeriğinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kaldığı yer, koruma, ulaşım gibi konularda detaylı bilgiler verildiği ve Erdoğan'ın kaldığı yerin her açıdan fotoğrafının servis edildiği anlatıldı.
Gerekçeli kararda, bu haber ve sanıkla ilgili şu değerlendirme yapıldı:
"Haber saati itibarıyla, FETÖ fiili olarak harekete geçmeden sanığın, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının bulunduğu yeri aniden haber yapması, her ne kadar Cumhurbaşkanının Marmaris'te olduğu yönünde bazı yerel basında haberler çıksa da, Cumhurbaşkanının o ana kadar bulunduğu coğrafi yerin ayrıntılı mevkisi ve konumunun kamuoyunca bilinmediği, bilindiği üzere örgüt üyelerinin birkaç saat sonra Türkiye Cumhuriyeti devletine yönelik silahlı kalkışmaya giriştikleri, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturmalarda darbeyi planlayan FETÖ üyelerinin Cumhurbaşkanını almak istedikleri sırada bulunduğu yerle ilgili arayışlarının olduğu, bunun bilinmemesi/tespit edilmemesi halinde, bulmalarına yarayacak başka planlarının olduğuna dair bilgilerin elde edildiği, bir anlık kalkışmaya halkın destek vermesi ihtimali göz önüne alındığında haberin halkı yönlendirmeye açık olduğu, aynı şekilde kalkışmaya katılan örgüt üyesi askerlerin de işini kolaylaştırmaya yarayan içeriğin olması, özellikle haberin yapılış saatinin rastlantı olmayacağı göz önüne alınarak sanığın FETÖ'nün içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte bu örgüte bilerek - isteyerek yardım ettiği kanaatine varılmıştır."
YILMAZ, ÇETİN, ARI VE YÜCEKALELİ
Sözcü gazetesinde çıkacak her türlü haberin kontrol ve onayının Genel Yayın Yönetmeni sanık Metin Yılmaz'a bağlı olduğu aktarılan gerekçeli kararda, sanık Yılmaz'ın basın kanunundaki cezai sorumluluğu gereği FETÖ'nün içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte bu örgüte bilerek - isteyerek yardım ettiği kanaatine varıldığı bildirildi.
Gazetenin internet sitesi Genel Yayın Yönetmeni olan sanık Mustafa Çetin ile internet sitesi Haber Koordinatörü Yücel Arı'nın da aynı şekilde sorumlu oldukları belirtilen gerekçeli kararda, Sözcü gazetesinin bağlı bulunduğu Estetik Yayıncılık isimli şirketin muhasebe görevlisi Yonca Yücekaleli hakkında da, "Vergi Denetleme Kurulu Başkanlığı'nın 2 Aralık 2016 tarihli raporundaki kayıtlara göre, Burak Akbay'ın ve Estetik Yayıncılık isimli şirketin banka hesaplarında yapılan incelemelerde tespit edilen para transferlerinin şirkette muhasebe görevlisi olması sebebiyle sanık tarafından gerçekleştirildiği, şirketin ve şirkete bağlı yargılama konusu gazetenin mali işlerini yönettiği, yönetim tarzının FETÖ'ye bağlı kurum ve kuruluşların yönetimiyle birebir aynı olduğu, gazetenin FETÖ'nün esaslı amaçları doğrultusunda hareket edildiği dikkate alınarak sanığın FETÖ içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte bu örgüte bilerek - isteyerek yardım ettiği kanaatine varılmıştır." ifadesi kullanıldı.
OLGUN'UN BERAATİ
"Sözcü Erdoğan'ı buldu" başlıklı haberin yayımlandığı 15 Temmuz 2016'da gazetenin internet sitesi Yazı İşleri Müdürü olan sanık Mediha Olgun'un, çıkan haberlerden cezai sorumluluğunun bulunduğu belirtilen gerekçeli kararda, bu sanığın İstanbul Emniyet Müdürlüğünde 2 Ocak 2017 tarihli beyanına vurgu yapıldı.
Olgun'un, "Sözcü Erdoğan'ı buldu" başlıklı haberi, haber koordinatörü Yücel Arı'nın isteğiyle halen cezaevinde bulunan Bekir Gökmen Ulu tarafından yapıldığını ve Sözcü gazetesi internet yayın yönetmeni Mustafa Çetin'in bilgisi dahilinde yayınlandığını söylediği anlatılan gerekçeli kararda, Olgun'un "...Bu ve bu tarz haberler benim onayımdan geçmemektedir...." şeklinde beyanda bulunduğu aktarıldı.
Gerekçeli kararda, şüpheli sıfatıyla ifade veren sanıklar Mustafa Çetin ve Yücel Arı'nın da Olgun'un beyanlarını doğruladığı ifade edildi.
Kararda, gazetenin internet sitesinde çıkan haberin, sanığın kontrolü ve bilgisi dışında çıktığının anlaşıldığı belirtilerek, isnat edilen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması nedeniyle sanığın beraatine karar vermek gerektiği kaydedildi.